Kötü ihtimallerin getirdiği çaresizliğe kapılmışken gözümün önüne gelen kehribar bakışlarla kalbim tekledi. Utançla kafamı gölün içine soktum. Başka sıkıntım yokmuş gibi en beklenmedik anlarda aklıma gelip duruyordu. Nefesimi tutup suyun altında ciğerlerimdeki oksijen boşalana dek beklersem rüyamdaki gizemli adamın etkisinden çıkacağımı umuyordum.

Kendine gel aptal. Rüyanda gördüğün adamdan etkilenmekte ne demek oluyor?

Doğru, unut gitsin.

Zihnimi sakinleştirdiğimde kirpiklerimi aralayıp gölün içini seyrettim. Su tatlı olsa da gözlerimi sızlatıyordu. Köyümün en büyük göllerinden biriydi içine girdiğim Hole gölü. Eskiden -eskiden dediysem bundan dokuz, on ay kadar önce- kadınlar yıkanmak için bu gölü kullanırlardı.

Kötü koşullar yüzünden herkesin az miktarda su kaynatarak temizlenmesine karar verilmişti. Köyün ortasında okunan bu kurala duyduğum andan itibaren uymayacağımı biliyordum. Bu göl benim yalnız kalıp dinlenebildiğim tek yerdi. Kadınlar yıkanmaya gelirken de asla onlarla birlikte gelmez işlerini bitirdiklerinden emin olduktan sonra gelirdim.

Kendimi sevdiğimin kollarına özlemle atar gibi atlardım göle.

Göl bizim kaçmadığımız tek yer. İç sesimi çoğunlukla yaptığım gibi duymazdan geldim. Bugün iç dünyamla yüzleşmeyecektim. Kendimi kabul ettiğim tek an buraya huzurlu hissetmek için değil de gözyaşı dökmek için geldiğim zamanlardı. Benliğimden, gerçeklerden kaçmak alışkanlık haline gelmişti.

Artık nefesim yetmeyip ağzımdan son hava baloncukları da çıktığında bacaklarımı çırparak yüzeye çıktım. İhtiyaçla inip kalkan göğsüm ve gölün altında gözlerimi açmanın verdiği ince sızıyı güzel bir gülümsemeyle karşıladım.

Dediğim gibi burayı seviyordum.

Köy reisi yasaklamasına rağmen emirlerini çiğnediğimi öğrenirse başıma gelecekleri tahmin etmek pek de zor değildi. Büyük ihtimalle yiyeceğim kırk kırbaç beni yataktan üç gün kaldırmazdı. Eh iyi taraftan bakacak olursak bu da evin işlerinden üç gün uzaklaşmak demekti. Dudaklarımda peyda olan tebessüme bir tarafım büyümüş gözleriyle bakıyordu. İçimde yatan kuralsızlığı kural edinmiş kısım ara sıra kendini gün yüzüne çıkarıyor ve diğer tarafımın şaşkınlığa uğramasına yol açıyordu.

Yüzmeye devam ederken kıyıdaki biri gözüme çarptı. Mesafeden dolayı kim olduğunu ayırt edemiyordum. Gözlerimi kısarak daha dikkatli bakınca görüntü az da olsa netleşmişti. Seçtiğim kişiyle birlikte tüm bedenim kasılmış, hareket kabiliyetimi yitirmişçesine kalakalmıştım. Hay dilimi eşek arısı soksun e mi! Kıyıda ki kadın kollarını yukarı aşağı sallıyordu. Onu fark etmemi istiyordu belli ki. Nereden açtım şu şom ağzımı ben! Korkunun ecele faydası olmadığını bildiğimden el mahkûm kıyıya doğru yüzmeye başladım.

Vereceği tepkiyi tahmin edemiyordum. Beni ispiyonlama ihtimaline karşı yiyeceğim kırk kırbacın acısını düşünmek sırtımı karıncalandırıyordu. Kıyıdan fazla uzaklaşmadığım için beş dakikaya gölden çıkmış artık bileklerime inen suyu da aşıp karaya çıkmıştım.

Suçlu çocuklar gibi ellerimi önümde birleştirip başımı da yere eğerek beklemeye başladım. Utançtan yanaklarım al al olmuştu. Karşısına sırılsıklam ve üstüme yapışan içlikle çıkmak... Aahhh lanet olsun.

"Bildiğim kadarıyla bu gölge yıkanmak yasaklanmıştı."

Yüzüme çarptığı doğrular önünde daha da eğilip bükülme mi sağlıyordu. Bu kadar erken döneceğini tahmin etmediğim için gölde oyalanmıştım. Gelmesine daha bir saatten fazla olmalıydı. Neden bu kadar erken döndü ki? Yoksa kötü bir şey mi olmuştu? Bulunduğum durumu kendime hatırlatıp endişelerimi sonraya sakladım.

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin