“Yazyaz, sen Desti’nin sevgilisi misin?”

Semih’in sorusu ile yerin dibine geçtim. Suratımın bir elma şekeri kadar kırmızı olduğuna emindim. Çabuk kızaran biri değildim fakat çekindiğim ve korktuğum bu adama yöneltilen ani soru bütün kontrol mekanizmamı altüst etmişti. Kendimi rezil olmuş hissediyordum.

Hayır hayır, tek kelimeyle rezil olmuştum.

“Aşkım nerden öğreniyorsun sen böyle şeyleri.” Diye söylendim kırmızı suratımla. “Ayaz abin benim sadece…” durakladım. Ayaz’ı Semih’e ne olarak tanıtmam gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. Zira 1 saat önce tanıştığım bu genç adam benim hiçbir şeyimdi.

“İş arkadaşıyım.” Diye omuzlarını silkti Ayaz. Semih’in kıvırcık saçları ile oynuyordu. “Ablanın iş arkadaşıyım ufak oğlan. Birlikte bir iş seyahatine çıkacağız.”

Kaşlarım onaylamaz bir şekilde havalandı. Bu iş arkadaşı tanımına neler girdiği gerçekten merak konusuydu benim için.

Semih, Ayaz’ın kolsuz tişörtünün dışında kalan dövmelerinden birini tırmalamaya başladığında sırıtmama engel olamadım. Çatık kaşlarla onun nereye varacağını izleyen Ayaz, ilk defa gözüme o kadar da ürkünç gözükmemişti.

“Desti bunlardan bende çizebilir miyim?”

Küçük kardeşimin dehşet verici sorusu ile iç geçirip onu Ayaz’ın kucağından aldım. Ayaz’ın parmaklarının bir anlığına bileğimi okşadığı gerçeğini yok sayıp Semih’e odaklandım.

“Hayır, Semih onlardan çizemezsin. Onları iğneyle yapıyorlar, canın yansın istemezsin değil mi?”

Semih kaşlarını çatıp dudaklarını büzdüğünde gülmemek için dudaklarımı ısırmak zorunda kaldım. “Ben erkeğim, canım acımaz!”

Derince bir iç geçirip onu yatağına yatırdım. “İki yaşındasın erkek, çok istiyorsan keçeli kalemlerinle vücudunu boyayabilirsin. “ Kötü bakışlarıyla bana poposunu dönerken yanağına sesli bir öpücük bıraktım. “Uyu bakalım erkek.”

Odadan çıktığımda bir süre kapıda bekledim. Artık kaçışım kalmamıştı. Ayaz ile bu antlaşma meselesini konuşmak zorundaydım. Semih’e bahsettiği yolculuğu unutmamıştım.

Adımlarım yavaş bir şekilde salona yöneldi. Konuşmayı elimden geldiğince geciktirmeye çalışıyordum. İşe yaradığı söylenemezdi zira saniyeler içinde salona varmıştım bile. Hala bıraktığım yerde oturmuş, boş bakışlarla gelişimi izliyordu. Karşısındaki koltuğa kurulduğumda oda hafifçe yerinde doğruldu.

“Artık kaçacak bahanen kalmadı Safir, konuşma vakti. “ Tek eliyle saçlarını karıştırdı. “Teklifimi kabul ettiğine göre bazı şeyleri açıklığa kavuşturmamız gerek.” Göğsüne kavuşturduğu kolları ile kasları belirginleşmiş, damarları ortaya çıkmıştı.

“Seyahat olayını öğrenmek istiyorum Ayaz. Gördüğün gibi 2 yaşında bir kardeşim var ve bu seyahate çıkabilme ihtimalimi eksilere çekiyor.”

Yana yatırdığı başı ve kıstığı gözleriyle beni inceliyordu. Bir şey söyleyecekti fakat nedense kararsız gibiydi. Başını iki yana salladıktan sonra tekrar dikleşti ve tekrar saçlarını karıştırdı.

“Her şey sırayla Safir, önce planı dinleyeceksin.” Ayağa kalkıp odada volta atmaya başladı. “Başına gelenleri biliyorum. Nerden bildiğimi anlatıp senin anılarını tekrar canlandırmayacağım, zira onların seni asla rahat bırakmadığını biliyorum. Kâbuslar ve sanrılar gördüğünü, kalabalık ortamlardan, insanlardan korktuğunu, sinir krizleri geçirdiğini, kapalı ortamlarda kalamadığını hepsini senden iyi biliyorum Safir. Geçmişinin ayak bileğine bir pranga gibi vurulduğunu biliyorum. Aynı benimkinin de bir deli gömleği gibi benimkini sarıp sarmaladığını bildiğim gibi.”

RuhsuzWhere stories live. Discover now