Annemi sakinleştirmeye çalışan Hikmet bizi evimize getirmişti. Ben arabadan inerken annem Hikmet'le vedalaştı.

Ona bir şey demeden direkt odama geçtim. Öfkeli bir şekilde peşimden geldi. "Seni fazla serbest bıraktım, değil mi? O yüzden oldu bütün bunlar?" Ona döndüm. Konuşacaktım ama sustum. Öfkesinin daha da artmasını istemiyordum. Çünkü konuşursam çenemi tutamayıp onu fazla sinirlendirecek şeyler söyleyecektim. Belki biraz sakinleşmeliydi. Bu konuyu sonra da konuşabilirdik.

"Nasıl tanıştın onunla?" Cevap bekleyen gözleri konuşmazsam ateş püskürtecek gibi görünüyordu. "Bunun ne önemi var?" dedim. Üzerime gelip sorunun cevabını öğrenmeye çalışacağını düşünüyordum ama beni şaşırtarak başka bir soru sordu.

"Seni onunla birlikte olman için tehdit mi etti?"

Gözlerim kocaman olmuştu. Annem neler düşünmüştü öyle? Tamam, duydukları çok normal şeyler değildi ama böyle düşünmesi çok saçmaydı. "Tabii ki hayır!"

"Neden onun gibi biriyle birlikteydin o zaman?" Sorusuyla içimde tutamadığım kelimeler dudaklarımdan dökülüp, söylememem gereken o cümleyi kurmayı başardı. "Çünkü onu seviyorum!"

"Kes sesini! Ne sevmesi? Akılsız mısın sen? Seve seve öyle bir çocuğu mu sevdin?"

"Evet, öyle bir çocuğu sevdim. Çünkü kalbim onu seçti!"

Belki çenemi tutabilsem annemin sinirleri yatışacaktı ama onu sevdiğimi dile getirmem onu daha da sinirlendirmişti. Elini saçlarına daldırıp küçük odamda volta atmaya başladı. "Delireceğim şimdi! Sen benim sabrımı mı sınıyorsun Öykü? O çocuk bir çete lideri. Sen nasıl öyle biriyle birlikte olursun? Kafayı mı yedin sen? Çocuk sana işkence yapmış!" dedi. Onu durdurup yüzüne baktım. "Hiçbir şey bilmiyorsun anne, açıklamama izin ver!" Uzun uzun gözlerime baktı. "Bunun bir açıklaması olabilir mi? Bak yaşın küçük, hata yapabilirsin. Yaptın da zaten ama mantıklı düşün Öykü. O çocuk senin hayatında olamaz. Öyle biri sana beladan başka bir şey getirmez!" Gözlerim dolmaya başlamıştı. İşaret parmağını kaldırıp salladı. "Bugünden sonra onunla bir daha görüşmeyeceksin!"

"Onu seviyorum!" Sesim fısıltı halinde çıkmıştı. Annemin bakışları beni ürküttüğü için artık onu sevdiğimi sesli bir şekilde söyleyemiyordum ama ne şekilde söylersem söyleyeyim bu annemi kızdırıyordu. Ellerini omuzlarıma koydu ve beni sarsmaya başladı. "Hâlâ onu sevdiğini mi söylüyorsun bana? Öykü bak kendine gel yoksa elimden bir kaza çıkacak!" Bağırmasını umursamadan konuşmaya devam ettim. "Ne yapabilirim anne, onu severken ondan nasıl uzak durabilirim?" Elleri omuzlarımdayken suratıma bakakaldı. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir şey vardı. Bu kesinlikle öfke değildi. Başka bir şeydi. Kafasını hafifçe iki yana salladığında üzüntüyle konuştu. "Sen iyi değilsin. Yarın bir psikoloğa götüreceğim seni!"

Gerçekten bunu mu yapmak istiyordu? Kızmıştım. "İyiyim ben anne!"

"İyisin, öyle mi?" Ellerini omuzlarımdan indirdi. "İyi olsan bunları yapmazdın. Bu yaptıkların normal insanın yapabileceği şeyler değil? Çeteye girmişsin çeteye! Bundan daha kötü bir şey olamazdı herhalde!" Ona bakmaya devam ederken ani bir hareketle boynumu tutup orayı kontrol etti. Daha sonra gözleriyle üzerimdeki kazağı işaret etti. "Çıkar şu üstündekini!" Neden böyle bir şey istediğini anlayamamıştım, ona garip garip bakıyordum. "Ne?"

"Çıkar çabuk, sana ne yaptığını göreceğim!" Diyerek kazağımın kenarını tutup yukarı sıyırdı. Kendimi geri çekip ona bağırdım. "Anne saçmalıyorsun!"

"Kes kesini!" Öyle bir bağırmıştı ki annemin ilk defa bana böyle bağırdığını görüyordum. Demir'in anlattıkları annemi sadece öfkelendirmemiş saçma sapan bir sürü şey de düşünmesine neden olmuştu.

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin