Yalnızlığımı örttün.

3.3K 276 109
                                    

6. Yalnızlığımı örttün.


Beni zorla eve götürdüğünden beri bir haftadır Myung Soo ortalıkta yoktu. Deli gibi onu merak ediyordum. Başına bir şey mi geldi, kimin yanında sabahladı, ailesinin yanına mı gitti, artık cidden biz bittik mi? Bir sürü düşünce zihnimde yer ediyor ve beni zehirliyordu. Nefes alamayacak kadar kaybolmuş hissediyordum kendi dünyama. Oysa beni kıran da inciten de oydu. Durduk yere saçma sapan iddialara girişiyor ve yine benim kalbimi kırıp duruyordu işte. Ama yoktu şimdi. O yoktu ve ben çıldıracak kadar hissiz hissediyordum. Onunla kavga etmeye, laf dalaşı yapmaya o kadar alışmışım ki. Onu sevmediğim gerçeğini tüm benliğime ilmek ilmek işlemeye çalışmıştım ama artık her şey apaçık ortadaydı. 

Mutfakta kendime doldurduğum meyve suyu bardağıyla salona ilerleyecekken dış kapının açılma sesini duymuştum. Heyecanımı dizginlemeye çalışıp yanına doğru koşturmuştum. Myung Soo dağılmış bir haldeydi. Burnuma içtiği pahalı alkollerin kokusu geliyordu. Saçları darmadağınık bir şekilde alnına dökülmüştü ve yalpalıyordu. Sarhoştu. Zihnini uyuşturmayı başarmıştı yine. Dudakları kırmızıydı. Biriyle öpüştüğünü kanıtlayacak kadar kırmızıydı hem de. Boynunda morluklar ve ruj izi vardı. Dik durmaya çalışmıştım yine. Karşıma geçmiş kahkaha atıyordu Myung Soo.

'' Karıcığım, yine senden ve düşüncelerimden kaçamadım. '' Kelimeleri yuvarlıyordu ve her kelimesinde biraz daha bana yaklaşıyordu. Yüz ifadeleri ve mimikleri donuktu. Ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamam çok zordu. Kalbi çok hızlı atıyordu sadece. O kadar çok içmişti ki kalbi bile delicesine atıyordu.

'' Bu halin ne senin? Bir haftadır nerelerdesin? '' Koluma dokunup kahkaha atmaya başlamıştı Myung Soo. Ayakkabısını gelişi güzel ayağından çıkartıp girişe fırlatmış sonra da kendisini berjere bırakmıştı. Başını tutuyordu ve muhtemelen başı çok fazla ağrıyordu. Bu görüntü benim için tanıdıktı. Ne ilkti ne de son olacaktı. Sessizce mutfağa doğru ilerleyecekken fısıldamıştı bana. Duymuştum.

'' Seni mahvederim Cho Hee. Eğer beni aldatıyorsan... Seni mahvederim. ''  Duymuştum işte. Sinirle ona doğru yaklaşmış ve önünde dikilmiştim.

'' Ne yaparsın? Beni mahveder misin? Beni zaten çoktan mahvettin. Mahvetmeye de devam ediyorsun. Sen beni aldatıyorsan ben de seni aldatırım. Bunu yapabilirim. Buna hakkım var. Seni sevmiyorum sadece paran iç-. ''

Birden ayağa kalkmış ve yüzünü bana yaklaştırmıştı. Ayakta doğru dürüst duramıyordu bile. Kokusu midemi bulandırıyordu. Tamamen yakalanmış hissediyordum. Beni yine gafil avlamıştı.

'' Beni seviyorsun Cho Hee. Bu gerçek seni yiyip bitiriyor. Beni aldatamazsın beni aldatırsan-. ''

Bu sefer ben kesmiştim onun sözünü. Onu itekledikten sonra kendime durmak için bir mesafe bırakmıştım.

'' Ne yaparsın aldatırsam, beni mi aldatırsın? Sen bunu çoktan yaptın zaten. Daha kötü ne yapabilirsin ki kocacığım? Ben senin tarafından cehennemi yaşayalı çok oluyor. ''

Bana yaklaşmak üzereyken yine itmiştim onu. Fazlaydı. Bana çektirdikleri de yaşattırdıkları da fazlaydı.

'' Paranı keserim. Gerçekten. Bir daha sana asla para vermem. Alışveriş yaptırmam. Evdeki eşyalarını çöpe atarım. Yaşadığın lüks hayata hasret kalırsın. Duydun mu beni? Bunu cidden yaparım. Sen beni aldatamazsın. ''

Mücevher - Jeon Jungkook.  ✔Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum