Kalbimi kimseye açmıyorum.

7.8K 352 363
                                    

1.Kalbimi Kimseye Açmıyorum.


Gece. Sadece gecelerden korkuyordum, ölesiye. Çünkü o zaman kendimle baş başa kalıyor ve yaptığım hataların bedenimde gezindiğini hissediyordum.  Yalnızca gün ışığı penceremden içeriye vurduğu zaman gece üzerinde durduğum pişmanlıkları unutabiliyordum. Yatakta biraz kendi etrafımda dönüp dururken yanımda uyuyan eşimi de huysuzlandırmaya başlamıştım. Eşim demek... O kadar tuhaftı ki! Her şey çok aniydi, ben aniydim... Duygularım ani... Onu seviyor muydum? Bunun cevabı belliydi. Onu hiçbir zaman sevmemiştim. Beni cezbeden şey zengin oluşu, pahalı arabalara binişi ve yakışıklılığıydı. Kim Myung Soo. Üzerinde siyah ve pahalı ipek geceliği vardı, yanındaki komodinin üzerinde pahalı saati ve telefonu duruyordu. Bana vermekten çekinmediği cüzdanını da yine baş ucuna koymuştu.  Kaşları çatılmış bir şekilde masumca uyuyordu. Yüzünün bazı yerlerinde kızarıklar oluşmaya başlamıştı. İfadesizce onu izliyordum, ne düşündüğümü ya da ne düşünmem gerektiğini bilemiyordum...

Onu huylandıran ve gözlerinin üzerinde biten saçlarını çevik bir hareketle arkaya doğru ittirmiştim ve o sayıklamıştı.

'' Ji Hye... ''

Histerik bir kahkaha bırakmıştım odaya ve geceye karşı. Beni bu sefer aldattığı kişinin adı Ji Hye'ydi. Zengin biriyle sırf parası için evlilik yaptığınızda onunla mutlu olacağınızı mı düşünüyordunuz?

Üniversiteye ilk başladığım yıl 19 yaşındaydım. Herkesin sahip olduğu bir sosyal statü vardı, özel üniversitede okuyordum. Her şey benim için zor olmaya başlamıştı. Pahalı partilere katılamıyor, genç kızların kollarına taktığı pahalı çantalardan alamıyordum. Pahalı çantalar, ayakkabılar, kıyafetler... Bunlar benim için önemliydi. Daegu'da yaşayan ailem bana her ay para gönderemiyordu. Sürekli ek işlerde çalışmak zorunda kalmıştım ve bunlar benim için fazlaydı. Garsonluk, kasiyerlik, broşür dağıtma, anket  doldurma... Gün içerisinde birçok işte kendimi yoruyordum ve bu işin böyle olmayacağının az çok bilincindeydim artık.

Bir gün kantinde yorgunluktan bitmiş bir halde uyuklarken o karşıma çıkmıştı. Myung Soo. Beni dürtmüş, uyuduğum sandalyeden kaldırmıştı. Gözlerimin içine uzunca bir süre bakmış ve beni sevdiğini fısıldamıştı. Sevgiye ve aşka asla inanmazdım. Ne kadar yakışıklı olursa olsun o gün ona da inanmamıştım...

Arkadaşlarım vasıtasıyla onun zengin olduğunu öğrenmiştim. Ailesi bir chaeboldu ve düşündüğümden çok daha fazla sosyal statüyü bana verebilirdi. Onunla takıldığım ilk zamanlar düşündüğüm şeyler pahalı gezintiler ve kıyafetlerdi. Myung Soo da sadece onunla yatmamı istiyordu. Yalandı, aşık değildi. O bana hiçbir zaman da aşık olmamıştı... İstediği tek şey onun için kusursuz olan bedenime sahip olmaktı. Bir ara arkadaşlarıyla iddiaya girdiğini bile duymuştum çok sonraları.

Hiçbir zaman onunla birlikte olmak istememiştim. Bedenimi satmamıştım ona karşı. Ama ruhumu satmıştım... Şimdiki aklım olsa, bedenimi satmayı tercih ederdim.

Neden benimle evlenmek istedi şimdi bile bilmiyordum. 20 yaşındaydık, okulun bahçesinde oturuyorduk ve o bana döndürmüştü yüzünü. Güzel ve simetrik yüzüne güneş değiyor, onu daha da yakışıklı gösteriyordu. Yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırmış ve etkileyici bir tonda fısıldamıştı. O gün o fısıltısının tehlikeli olduğunu hissetmemiştim ama geçmişe dönüp baktığımda o tehlikeli tınıyı hissediyordum.

'' Evlenelim. ''

Her şeyin başlangıcı ve bitişi tek bir kelimeydi. Geceleri çalışmayacak, hangi işten ne kadar para kazanırım diye koşturmayacaktım. Lüks içinde yaşayacaktım. Üstelik evlendiğim kişi şişko, çirkin ve yaşlı bile değildi.  Bu her genç kızın rüyasını süslerdi.

Mücevher - Jeon Jungkook.  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin