Gözlerimin önünden beliren görüntü ile sözlerimi yarıda kestim.Kollarımı dizlerime dayadığımda avuçlarımı gözlerime bastırdım.Yaptığım ya da yapacağım hiçbir şey beni güvende hissettirmiyordu.
Pencereden aşağıya baktığımda benim için kapının önünde nöbet tutan polisler ya da sürekli yanıma gidip gelen Sanem ve Akın komiser bile bana sadece tedirginlikten başka bir şey sağlamıyordu.

-Dünya zaten hiçbir zaman güvenli bir yer olmadı ve olmayacakta.Bunu sadece sen kendine sağlayabilirsin.

Derin bir nefes aldığımda elimi saçlarımdan geçirdim.Doğduğumdan bu yana Murat'ın söylediği gibi dünyanın kesinlikle güvenilir bir yer olmadığını anlamıştım.Özellikle bu deneyimimi ilkokul zamanımda öyle bir yaşamıştım ki yılların getirdiği birikim olarak bana bu şekilde yansıyordu.

-O katil yakalanmadan bunu sağlayamayacağımı düşünüyorum.

-Bunun bende farkındayım ama açıkçası senin asıl sorunun ne biliyor musun?

Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda oturduğu koltukta hafifçe öne doğru kaykıldı.Murat ile ilk kez böyle bir konuşma yapıyor oluşumuz bir yana beni bu kadar ciddi dinleyişi gerçekten hoşuma gitmişti.
Sessizliğimi sürdürerek konuşmasına devam etmesini bekledim.

-En sonda düşünmen gereken şeyleri hep ilk başta düşünüp hayatını kendine zehir etmek.O katilin yakalanmayacağını düşünmek yerine yakalanacağına ve senin bunu atlatıp hayatına tekrar kaldığın yerden devam edebileceğine inanmalısın.

-İnanmam için ne yapmam gerekiyor?

Soru dolu bakışlarımı Murat'a diktiğimde oturduğu yerden kalktı.Az önce çıkarttığı deri montuna tekrar uzandığında üzerine yavaşça geçirdi.Tek kaşını kaldırarak bana baktığında dudaklarını birbirine bastırdı.

-Güzel bir duş alıp uyu ve kendine az da olsa zaman ver.Çünkü her şeyi bir anda kendinden beklemek aptallık olur!

Birbirine bastırdığı dudakları küçük bir gülümsemeye ev sahipliği yaptığında gözlerimi kırpıştırdım.Söylediklerinde Murat'a hak veriyordum ve bu aralar kendimi gerçekten zorluyordum.Belki de bu zorlama işine kısa bir ara verip beynimi dinlendirmem herkes için çok daha iyi olabilirdi.Onu onayladığıma dair ufak bir mırıltı çıkardığımda damarlarımdan yorgunluk akıyordu.

-Sen nereye gidiyorsun?

-Bahar'ın yanına.

Anlıyorum dercesine başımı salladığımda yavaşça ayağa kalktım.Gözlerimin hemen önünde beliren siyah benekler gözlerimi kırpıştırmama sebep olunca elimi enseme doğru götürüp ovdum.Evet kesinlikle kendimi çok zorluyordum ve bu işin sonu iyi gözükmüyordu.

-Murat?

Kapıya doğru ilerlediği sırada adını söylememle tekrar bana doğru döndü.Bu evin Murat'a ait olduğuna şüphe duymuyor değildim.Çünkü ben geldiğimden bu yana eve her gelişinde sadece yanıma uğrayıp nasıl olduğumu soruyor ve daha sonra Bahar'ın yanına gidiyordu.Benim için rahatsız olmasını istemediğimden dolayı gitmemesi gerektiğine dair onunla konuştuğumdaysa bana söylediği tek şey bundan rahatsız olmayıp aksine yorgunluğunu attığını söylemek olmuştu.Bunu hangi anlama çekmeliydim bilmiyorum ama sanırım ne kastettiğini anlamıştım.

-Teşekkür ederim.

Ellerimi ardımda birleştirdiğimde kafamı hafif bir açıyla omzuma doğru yaklaştırdım.Yıllardır Murat ile tanışıyor olsak da ona çok nadir teşekkür ederdim.Çünkü aramızda çok kısa gerçekleşen diyalog oluşturur ve benimle samimi olmasını engellerdim.Bunun sebebi ise açık ve netti.
Hayatımda hiçkimsenin olmayışı bana huzur verir zannederdim.Oysaki tam olarak yanılgım burada başlıyordu.Ayaz başkomiserin bana kalacak bir yerimin olup olmadığını sorduğundaki hissettiğim acı sadece beni yakmıştı.Şimdiyse onun sayesinde Murat'ın yanında kalıyordum ve belli ki onun hakkında yanıldığımı düşünmüyor değildim.Elini önemli değil dercesine savuşturduğunda başıyla kısa bir selam verip tekrar kapıya doğru yöneldi.Bende küçük bir duraksamanın ardından kapıya doğru ilerledim ve kuvvetle açtığı kapıyı kapatışından sonra kilitledim.Sırtımı kapıya dayadım ve başımı hafifçe kaldırarak derin bir nefes koyverdim.

BULUT SUYU Where stories live. Discover now