|15|•Sevgilim Ol

En başından başla
                                    

Tüm olaylara dışarıdan bakıldığında, tüm bu yaşananların tek suçlusu dosyada adı yer alan adamdan başkası değildi.
Omar Abdullah.
"Bunlar yasa dışı Yiğit Bey." dedi Murat, dosyadaki sayfaları hızlıca çevirip göz gezdirirken. "Çok ciddi suçlar. Açığa çıktığı anda ağır cezalar alabilir."
Yiğit arkasına yaslandı. Bir ayağını diğer ayağının üzerine atıp rahat bir tavır içinde Murat'a baktı. İşaret parmağı çenesini buldu. Bakışlarımı aşağı indirip ayak uçlarıma baktım. Bu konu hakkında konuşmayı daha fazla istemiyordum.
"Ben de bunu istiyorum." dedi Yiğit. Gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.
"Elimizden geleni yapacağız." Murat dosyayı incelemeyi bırakıp Yiğit'e döndü.
"Lakin şirketinizin itibarından endişe etmiyor musunuz?" Yiğit yerinden kıpırdanıp masada öne doğru eğildi. Kahvenin en koyu tonu olan gözlerinde gördüğüm tek şey intikam hırsından başkası değildi.
"Ben orasını hallettim Murat Bey. Siz sadece onu içeri tıktığınızdan emin olun." Sesindeki öfke belirgindi.
"Bunu neden istiyorsunuz. Ortaklığı bitirmeniz sizin için daha kolay olmaz mı Yiğit Bey?" Kendimi tutamadım. Ağzımın üzerine kürekle vursanız yeridir, dostlarım. Hayır yani neden atlıyorsam?

Yiğit'in bakışları beni kıskacı arasına aldığında gözlerimi ondan kaçırmak istedim. Ama yalnızca istedim. Öylesine derin bakıyordu ki bunu yapamadım.
"Çünkü benden değerli bir şey çaldı."
Şaşkınca yüzüne bakarken oturduğu yerden kalktı. Dediklerini anlamlandırmaya çalışıyordum. Omar ondan değerli ne çalmış olabilirdi?

"Elinizden geleni yapacağınıza eminim Murat Bey." dedi sert bir şekilde.
Zor bela ayağa kalktığımda dengemi kaybederek yana yalpaladım. Murat anında belimden yakaladığında kalbimin küt küt sesleri kulaklarımda yankılanıyordu. Derin derin nefes alıp verdim. Neredeyse düşecektim.
"İyi misin? " dedi Murat endişeli bir ses tonuyla. Başımı evet anlamında sallayıp dengemi sağlamaya çalıştım.
"İyim. Başım döndü sadece." yalan söylemekten nefret eden ben, son günlerde sıkça yalan söylemeye başlamıştım.
Değişiyordum. Kendimi tanıyamıyordum artık.
Gözlerim Yiğit'i bulduğunda, bakışlarındaki öfke birini öldürmek isteyecek kadar fazlaydı. Ve öldürmek istediği kişi de Murat'tan başkası değildi.
Hızlı bir şekilde doğruldum. Murat anlamış olacak ki ellerini belimden çekti.
Yiğit, asistanı Lale'ye bakarak gülümsedi.
"Artık gidelim Lale." duyduklarıma inanamayarak Yiğit'e baktım. Ona iş sırasında resmi olmayan bir dille konuşmuştu. Bu kalbimin acımasına neden olurken bakışlarımı yere indirdim. Yeni asistanı ile arasındaki samimiyetin bu derece ileride olduğunu tahmin etmemiştim. Bu da Lale ile aramızdaki farkı oldukça gösteriyordu. Ben işlerini yapan bir hizmetçiden fazlası değildim. Lale ise onun arkadaşı belki de sevdiği kadın olacaktı. Karşımdaki tabloya baktığımda kendime bir yer bulamayacağı anlamıştım. Ben onu içimden sevmeye, yaptığı her şeyden acı duymaya mecburdum. Yaptığı en küçük harekette bile canım yanıyordu. Ben onun için hiçbir zaman bir anlam ifade etmeyecektim. Lale ve onu yan yana gördüğümde bunu daha iyi anlamıştım. Yiğit asla bana değer vermeyecekti. O göz göre göre canımı acıtmaktan ileri gitmeyecekti.

Lale, Murat ile el sıkıştı. Sıra bana geldiğinde gözlerimin kızarmış olmamasını umdum. Uzattığı eli tutup yüzüne baktığımda, ifadesi çoktan yenildiğimi anlatır biçimdeydi.
"Sizinle tanıştığıma memnun oldum Hazel Hanım." dedi alaylı bir ses tonuyla. Başımı salladım sadece. İçimdeki mücaledeci, asi ruhu kaybetmiş olmaktan korkuyordum artık.
Yiğit, Murat'ın elini sıkıp bana ilerledi.
Gözleri bir süre yüzümde dolandıktan sonra elini uzattı. Bir ona bir uzattığı ele baktım. Tutmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu.
"Kendinize iyi bakın, Hazel Hanım." dedi sadece. Aynı şekilde başımı sallayarak karşılık verdim. İçimden konuşmak gelmiyordu. Yiğit, elini nazikçe Lale'nin beline atıp kapıya doğru ilerledi.
Gözlerimi o manzaraya daha fazla tanık olamamak için pencereye çevirdim.
Odadan çıkıp gittiklerinde kendini daha fazla tutamayan ayaklarım sebebiyle koltuğa çöktüm.
Murat endişeli bir şekilde yanıma çömeldi.
"İyi görünmüyorsun Hazel." İyi değildim. Ve Yiğit'i her gördüğümde de iyi olamayacaktım zannımca.
"Haklısın." dedim sadece. Murat anlamaz bir şekilde bana baktı. Anlatamadıklarım içimde bir çığ gibi büyüyordu. Birine içimdekileri dökmediğim sürece o çığ daha da büyüyecek ve ben altında kalacaktım. "Onu seviyorum, Murat. O gün sahildeyken söylediklerinde haklısın." Murat çömeldiği yerden kalkıp yanıma oturdu.
"Artık dayanamıyorum. Bu tam olarak ne zaman başladı, bilmiyorum ama çok acı çekiyorum." gözyaşlarım yüzümde binlerce iz bırakırken zar zor nefes aldım.
"Söylediği sözler, yaptığı hareketler aklımdan gitmiyor. Çok canım yanıyor. Onu başkası ile gördüğümde, başkasına güldüğüne şahit olduğumda çok canım yanıyor." Murat ellerimi tuttu. Destek verircesine sıktığında hıçkırıklarım daha da çoğalmıştı.
"Ama ben onun için bir hiçim. Ben onun için bir anlam ifade etmiyorum. Nasıl oldu bu, onu nasıl sevmeye başladım hiç bilmiyorum."
"Sevmek bir nedene bağlı değildir, Hazel. Sadece seversin." Yumuşak sesi beni biraz olsun sakinleştirirken burnumu çektim.
"Hem sevmediğini nerden biliyorsun?" ciddi olup olmadığını sorarcasına ona döndüm.
"Çok belli değil mi?" Murat kıkırdadı. Ortada komik bir şey yoktu. Sinirlerim bozulurken ellerimi avuçlarından çektim.
"Sana anlatan da kabahat. Komik mi Murat?" dediklerim onu daha da güldürdü.
"Sen ve Yiğit, ikiniz de aptalsınız. Sana nasıl baktığının farkında değilsin Hazel."
Bu sefer ben güldüm.
"Evet, eski bir hizmetçisi olarak bakıyor." Murat senden adam olmaz dercesine başını salladı. Yüzümdeki yaşları nazikçe sildiğinde hıçkırıklarım yerini derin iç çekişlere bırakmıştı.
"Bunu öğrenmek ister misin?" diye sordu sinsi bir sırıtışla.
"Öğrenecek bir şey yok ki Murat. Her şey ortada."
Sinirlendiğini dişlerini sıkmasından anlamıştım.
"Her şey ortada da siz farkında değilsiniz." Ayağa kalktı. Elini bana uzattığında ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Yine de uzattığı eli tuttup ayağa kalktım.
"Her şey tesadüf mü sanıyorsun Hazel?"
"Anlamadım?"
Murat derin bir nefes aldı. 'Allah'ım sen sabır ver' dercesine yukarı baktı.
"Yiğit'in onca iyi şirket arasından bizim şirketi seçmesi sence tesadüf mü?"
Anlayamıyordum. Ayrıca Murat'ın söyledikleri saçma geliyordu.
"Bir erkek olmama rağmen senden daha iyi anladım Hazel." kahkaha attığında ben hala avel avel yüzüne bakıyordum.
Durumumu anlamış olacak ki gülmeyi kısa kesip ciddi haline büründü.
"Her neyse." dedi. "Sana karşı bir şey hissedip hissetmediğini öğrenmek istiyor musun?" Elbette istiyordum. Ama gerçek günyüzü gibi ortadaydı. Bir süre düşündüm. Ya öğreneceğim şey beni daha beter bir duruma sürüklerse, işte o zaman ayakta durabileceğimden emin değildim. Bir yandan da kalbim öğrenmek istiyordu. Aklım ise otur oturduğun yerde diyor, akışına bırakmamı emrediyordu.
Kalbim ve aklımın savaşından kalbim galip gelirken beni merakla bekleyen Murat'a baktım.
"Nasıl olacak o iş patron?" Murat alaylı bir şekilde sırıttı.
"Sevgilim olacaksın Hazel."

***
Herkese selam.
Nasılsınız dostlarım.
Haliniz hatrınız yerindedir inşallah.

Bu bölüm de biraz durağan gibi ama asıl olaylar şimdi başlıyor diyebiliriz.
Sizce Hazel Murat'ın önerisini kabul etmeli mi?
Hazel kabul etse Yiğit bu durumda ne yapacak?
Fikirlerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bu arada yeni bir hikaye yazıyorum. Adı Gökyüzü İntihar Etti.
Biraz garip bir kurgusu var. Kurgu da denemez ama... Daha çok texting gibi. Sizi oraya da beklerim. Profilimde bulabilirsiniz.

Okuduğunuz için teşekkür ederim 💕
Kendinize iyi bakın. Hepinizi çok seviyorum 💕😍

Özel 'Asi'stan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin