Evet. Aktan kadar bende bir gücüm üzerinde artık tam kabiliyete sahiptim. Onun gücünden ne bir eksik ne de bir fazla. Ama asıl en önemli gücüm olan ve her zaman bir karşılığı olan zamanı durdurmak; işte bu gücüm nadasa bırakılmış bir arazi gibi terk edilmişti.

En önemli zaman gelene kadar uykuda kalması da benim yararıma olacaktı.

Derin bir nefes vererek sırtımı yatağımın yumuşaklığına kavuştururken, aklımda dolanan her bir minik hecenin bile Aktan'ın ruhunda yankı bulmanın sıkıntısı ile oflayarak gözlerimi tavana odakladım.

Kıskanmış mıydım? Elbette!

Ağzımızdan birbirimize karşı çıkan her kelime bir yemin, bir güven bağı ve bir o kadar da kör bir bıçaktı. Güçlendirmesi, desteklemesi, yaralaması...

Ciğerlerime çektiğim hava bile bana eziyet gibi geliyordu. Adam karşıma geçmiş, pişkince gücünü kız tavlamak için kullanacağını ayan beyan söylemişti. Suratıma! Sırıtarak!

Yüzümü yeniden bir alev perdesi sarınca, sinirle yatağın üzerinde tepinip yüzümü yastığa bastırıp, tüm gücümle çığlık attım. Ruhumun duvarlarını yalayan öfkem yüzünden her bir hücrem tetikte, beynimin vereceği tek bir emir cümlesini bekliyordu.

Ta ki kapım hafifçe gıcırdayarak açılana kadar.

Odaya dolan yoğun erkeksi tarçın kokusunun burnuma dolarak hislerimi sakinleştirmesi olacak iş değildi. Şu an Aktan'a karşı yönelmiş öfke kılıçlarımın çekili olması, hatta ve hatta onu yaralaması gerekirdi. Tek bir farkla; Aktan'a verdiğim her bir acı benim acım, onun çektiği ızdırap benim ızdırabım olmuştu.

"Yelda." diye mırıldandı Aktan neredeyse benden çekinen bir ses tonu ile

Yüzüme bastırdığım yastık yüzünden boğuk çıkan sesimle dahi net şekilde odada yankılanarak "Ne!" dedim tüm gücümle.

"Özür dilerim güzelim. Cidden aptalca kurulmuş bir cümleydi. Sadece seni azıcık kıskandırmak istemiştim. Olayın böyle bir yöne gideceğini tahmin edemedim." dedi tek bir nefesle.

Homurdanarak yastıktan yüzümü kaldırıp, öfkeden simsiyah olmuş irislerimle ona baktım. "Sen!" dedim neredeyse şaşkın bir ifadeye bulanmış sesimle "Kelimelerinin nereye gideceğimi tahmin etmedin. Sen!" dedim gittikçe yeniden öfkeye bulanan sesimle

"Bir sonraki on adımı dahi hesaplayan sen; geçmiş karşıma hisleri içinde yaşayan bir kadının, aptal saptal cümlelerinle nasıl kızacağını tahmin edemediğini mi söylüyorsun?" dedim yerimden hışımla kalkıp, çoktan yatağın köşesine ilişmiş Aktan'ın önüne dikilip mavi gözlerimi şaşkın kahverengilerine diktim.

"Sen Aktan Demirkılıç. Çok yanlış bir cümle kurdun. Bakalım kim o çook özel güçleriyle yakışıklı beyefendilerle gününü gün edecek. Ah! Doğru tahmin ben, Yelda." dedim sinirle bağırırken, ayaklarımı soğuk parkeye vurup, durduğum yerde tepinmeye başladım.

Aktan'ın gözleri, cümlemin noktaya kavuşması ile bir anda simsiyah oldu. "Anlamadım ne?" diye bağırdı güçlü sesi odanın camlarını titretirken "Sen. Başka erkeklerle ha?" dedi histerik bir kahkaha attı. Ardından tek bir hamle ile kolumdan tutup beni göğsüne çarptı.

"Yeniden ellerimin kana bulanmasını istiyorsun öyle mi Yelda? Güzel. Çünkü bir saniye bile düşünmeden sana dokunan adamın kolunu tek hamlede koparır. Hatta sana tek bir bakışı bile değen adamın ciğerini sökerim." dedi nefesi yüzümde dağılırken sesi gittikçe daha koyu tonlara bulanmaya başlamıştı.

Rüyada SaklıWhere stories live. Discover now