38 - İbadet

10K 741 229
                                    

Merhabalar ve iyi okumalar. Hikayenin sonuna bakmayı unutmayın😏 Yeni güncelleme de minik bir şey ekledim💚 Bence beğeneceksiniz

🌙

Titrek ellerimi göğsünden arkasına doğru yavaşça kaydırıp, parmaklarımı sırtına bir mengene gibi sapladım. Ona her dokunduğumda yeniden hayat doluyor gibiydim. Her bir zerresi benim yaşadığımı ve onun gerçekten var olduğunu bana ispat edercesine içimi gıdıklıyordu.

Dudaklarımız zorlukla ayrıldıktan sonra, gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Kahverengi göz bebekleri bana odaklı şekilde kilitlenmişken, bir anda düğmesine basılmış bir robot gibi direksiyona doğru döndü ve "Emniyet kemerini tak güzelim hızlı bir yolculuk olacak. Yolumuz uzun." dedi ve ardından hızla yola koyuldu.

Karanlık sokaktan ok gibi fırlayan arabayla koltuğa yapıştım. "Nereye gideceğiz?" diye mırıldandım.

Bakışları bir kaç saniye beni buldu, ardından "Evimize demek isterdim ama senin güvenliğini tehlikeye atamam. Oranın yerinin biri tarafından bilinmesi düşüncesi bile bana yeter. Eğer öğrendilerse yeniden yer değiştirmek zorundayım. Yine ve yine." diye homurdandı sinirle

Bedenimi tamamen Aktan'a çevirip "Kim öğrendiyse Aktan? Kim onlar?" diye mırıldandım.

Derin bir nefes alıp, sinirle bıraktı. "Bilmiyorum. Daha önce hiç görmedim. Araştıracağım. Bu sürede ben, sen ve Artemis başka güvenli bir evde kalacağız." dedi dişlerini sıkarak

Sır. Daha çok sır.

Boynuma bir urgan gibi kat kat sarılan sırlar vardı. Ben ne kadar bir süt kadar saf ve beyaz olsam da, onun zift gibi karanlık sırları damla damla ruhuma damlayarak beni griye dönüştürüyordu. Belki de sonunda, ondan bile daha siyah olacak, daha da karanlıklar içine düşecektim.

Gözlerim, hızla yanımızdan geçen yaşama kaydı. Nefes almak kadar normal olan ana eylemim olan düşünmek, bana acı vermeye başlamıştı.

Fütursuzca düşünmek ve fikirlerimin üzerine belirli kalıplar oluşturmak istiyordum. Aktan ise tek bir bakışıyla düşüncelerimi yakıp, kül ediyor, fikirlerimin küllerini üfleyerek, benden uzağa savuruyordu.

Başımı sallayıp yanımdaki nefese geri döndüm. Gözleri yola odaklı, yaşamsal faaliyetleri haricinde hiç bir şey yapmıyor gibiydi. Buna hissetmek de dahil.

Hiç bir şey. İçine çektiği her şeyi sonsuzluğa hapseden bir boşluk vardı içinde. Zerre kadar bile his bulunmuyordu.

Sanki bir transa geçmişti veya duygu düğmesine basılmış bir robot gibi mekanik ve hislerden arınmış hale gelmişti. Ya da en korkunç olanı benden hislerini saklamayı keşfetmişti.

Bir sır daha mı?

Düşüncelerim, içimi bir parazit gibi kemirmeye başlarken daha fazla dayanamayıp, hızla ona döndüm. "Şu an aklından ne geçiyor? Ne hissediyorsun?" dedim tek nefeste

Aktan bir kahve damlasını andıran gözlerini bana çevirip "Hiç bir şey." dedi tok sesiyle, ardından gözlerini yeniden yola çevirdi. "Bir şey düşünmem yada hissetmeme gerek yok. Her şey planlı ve bir planım bozulduğunda alfabenin harflerini bırak, sonsuz pi sayısı kadar seçenekli planlar listem var güzelim." dedi.

Direksiyona onu sıkarak öldürmeye çalışıyorcasına kenetlenmiş ve bembeyaz olmuş parmaklarının boğumları ise ağzından çıkan her bir kelimenin, beni rahatlatmak için söylenmiş bir yalandan ibaret olduğunu yüzüme haykırıyordu adeta.

Rüyada SaklıOnde histórias criam vida. Descubra agora