Annem tüm eşyalarımı topladığında Murat'ın yardımıyla beraber asansöre ilerledik.
"Birkaç gün işe gelme." dedi Murat kolumdan tutup destek olurken. "Ben her şeyi hallederim." Evde yatmak düşüncesi normal zamanda bana cennete gitmişim gibi düşündürürdü ama şu birkaç gündür kukumav kuşu gibi olduğum için bu fikir hoşuma gitmedi.
"Gerek yok patron, yarın daha iyi olurum." Annem azlarcasına bana baktı. "Yarın evde kalıp dinleneceksin Hazel." başımı yere eğdim. Uzatırsam büyüyeceğini biliyordum ve bu konuyu eve saklamak daha mantıklı geldi.

Sonunda eve vardığımızda annem eşyaları da alarak yukarı çıktı. Murat ne kadar yardım etmek istese de izin vermedi. Anneme göre şu an Murat'tan iyisi yoktu. Yüzündeki o sinsi sırıtış annemin yine kendi kendine gelin güvey olduğunu söylüyordu.
"Teşekkür ederim, patron." dedim kocaman bir gülümseyişle. "Sana çok zahmet verdik." Yüzü kızgın bir şekle büründü. "Saçmalama Hazel." dedi yalandan sinirli bir ses tonuyla. "Daha seninle görüşeceğiz, unuttum sanma." Gözlerimi devirdim. "Patrona göz devrilmez, bilmiyor musun?" dedi mızmızlanarak. "Annemle çok takıldın değil mi Murat?" kahkaha attı. "Bunun başka bir açıklaması olamaz çünkü." ikimiz de güldüğümüzde kapıyı gösterdi. "Çok ayakta kalma istersen. Dinlensen iyi olacak." başımı salladım. Haklıydı. Gözlerimin önü yavaştan kararmaya başlamıştı.
"İçeri gelsene." dedim. Annem şu an mutfağa geçmiş bir şeyler hazırlıyor olmalıydı.
"Yemek yiyip öyle gidersin." elleri saçını buldu. Sıkıntılı bir şekilde saçlarının arasında gezindi.
"Çok isterdim ama şirkete gitmeliyim." dedi. Anlayışla başımı salladım. İşleri benim yüzümden aksamıştı. "Başka zaman olur ama." dedi gülerek. Gülümseyerek onayladım.
"E o zaman görüşürüz, asistan. Kendine dikkat et. Hasta çalışan istemiyorum ona göre." şakacı bir tavırla el salladığında kahkaha attım.
"Tamamdır patron!"
Murat arabasına binip gitti.
***
Annemin ağzıma tepiştirdiği yemekleri zorlukla yuttuktan sonra bardaktaki soğuk suya iştahla baktım. Almak için elimi uzattığımda annem elime vurup bardağı önümden aldı.
"Ne oluyor anne ya?" mızmız bir şekilde çemkirdiğimde göz devirdi.
"Buz gibi suyu içecek, oldu hanımefendi." bardağı alarak mutfağa gitti.
Geri geldiğinde elindeki bardağı bana uzattı. Gönülsüz bir şekilde elinden alıp içtim.
"Ayşe sultan kaynamış suyu getirseydin keşke. Bu çok soğuk." alaylı bir şekilde ona baktığımda umursamayıp ilaç poşetini eline aldı. Bana uzattığı habı alıp içtim.
"Git uyu. İtiraz istemiyorum." ona ciddi olup olmadığını sorar biçimde baktığımda omuzlarını silkti.
"Ben çocuk muyum anne? Saat daha on bile değil."
"Ben anlamam Hazel. Gidip uyu." annemi gerçekten anlayamıyordum. Yirmibeş yaşında yetişkin bir insan olduğumu bir türlü kabul ettiremiyordum.

Oflaya puflaya odama çıktım. Sanırım uyumaktan başka şansım yoktu.
Lavabodaki işlerimi hallettikten sonra odama girdim. Üzerime geceliklerimi giyerken telefonuma gelen bildirim sesi ile elimdeki kazağı bırakıp telefonu elime aldım. Ekrandaki isim gözlerini devirmeme neden olmuştu.

Eski Manyak Patron.

Mesajı açtım. "Nasılsın?" yazısını gördüğümde cevap vermeden telefonu yatağımın üzerine fırlattım. Beni bu hale getirdikten sonra nasılsın diye sorması oldukça komik gelmişti.
Telefonun ışığı birkaç kez daha yanıp söndü ama alıp da bakmadım. Onu düşünmeden, aklıma getirmeden huzurlu bir uyku çekmek istiyordum.

Yorgunluk ve halsizlik uykuyu üzerime bastırırken derin bir nefes aldım. Gözlerim odağını yitirip kapandığında rahatça uyuyabilmeyi diledim. Başka türlü olmayacaktı çünkü dostlarım.
***
İki gün sonra.

"İyiyim ben anne. Gerçekten." sehpanın üzerinde duran telefonumu çantamın içine attım.
"Daha tam iyileşmedin Hazel. Bir iki gün daha kal evde." Gülümseyerek anneme döndüm.
"İki gündür evdeyim Ayşe sultan. Hem iyim ben. Baksana turp gibiyim." Annem kaşlarını çattı.
"Çok iyisin evet kızım. Ondan yanakların daha al al." yanına gidip tombiş yanaklarını sıktım.
"Bak şimdi seninki de al al oldu." Sinirli bir şekilde kafama vurdu.
"Dalga mı geçiyorsun benimle eşek sıpası?" kahkaha attığımda o da dayanamıp benimle güldü.
"İki gündür evde sıkıntıdan patladım anne. İşe gitmeyi özledim." Annem bana şefkatle baktı. "Kendini iyi hissetmezsen eve geliyorsun. Murat oğlumu arayıp sorarım ona göre." Başımı sallayarak onayladım.
"Tamam merak etme." ayakkabılarımı da giydiğimde artık hazırdım. Annem yanaklarımı öpüp saçlarımı okşadı.
"Kendine dikkat et, kızım." dedi gülümseyerek. Yanaklarını öpüp ona sarıldım.
"Sen de Ayşe sultan."
Arkamı döndüğümde "Murat oğluma selam söyle." diye seslendi.
"Tamam." diyip el salladım. Murat, oğlu olmuştu bile.
Ah annem ah.

Yarım saat kadar sonra şirkete vardığımda huzurla gülümseyip iş yerime baktım. Gerçekten özlemiştim. Çalışmayı, arkadaşlarımı. Evde durmak bana göre değildi. Evde vakit geçirmeyi seven ben artık bunalıyordum. Çünkü düşünmekten kafayı yiyecek hale gelmiştim.

Şirketten içeri girdim. Beni gören iş arkadaşlarım geçmiş olsun dileklerini iletirken onlara samimi bir şekilde gülümsedim. Kendi katıma vardığımda mutlulukla gülümsedim. Odama ilerleyip kapıyı çaldım. Murat'ın "Gir." diyen sesini duyduğumda içeri girdim.
Beni karşısında gördüğünde şaşırdı.
"Hazel?"
"Selam patron." dedim şen şakrak bir şekilde.
Elindeki dosyayı masaya bırakıp ayağa kalktı.
"Niye geldin? Tam iyileşmedin ki." yüzümdeki gülümseme silinirken gözlerimi devirip ona baktım.
"Kesinlikle içine annem kaçmış, Murat."
Masama ilerleyip çantamı üzerine bıraktım.
"Sadece şaşırdım. Keşke bugün de kalsaydın." dedi gözlerini kaçırarak. Benden bir şey sakladığı belliydi.
"Niye ki?" diye sordum.
"Hiç." dedi telaşlı bir şekilde. "Daha tam iyileşmedin." kaygılı olduğu her halinden belli oluyordu.
"Ne oldu, Murat?" diye sordum ellerimi belime koyarken. Hesap sorar bir biçimde yüzüne baktığımda elleri sıkıntılı bir şekilde saçlarını buldu. Ne zaman canı bir şeye sıkılsa bu hareketi yaptığını fark ettim.
"O geliyor." dedi daha fazla dayanamayarak. Ağzındaki baklayı sonunda çıkarmıştı.
Yiğit'ten bahsettiğini biliyordum.
"Gelsin." dedim omuzlarımı umarsızca silkerek. Şaşkın bir şekilde bana baktı.
"Burası benim iş yerim." dedim zoraki bir gülümsemeyle. "Sadece işimle ilgileniyorum." Murat bir şey demedi.
"Ne zaman geliyor?" diye sordum. "Her şey tamam mı?" Murat başını salladı.
"Birazdan burada olur. Her şeyi hallettim." Murat'ın masasına ilerleyip üzerindeki dosyaları aldım.
"Bunlar mı gidecek?" şaşkın bir şekilde beni onayladı.
"Evet." Kapıya ilerledim. Murat'ın ardımdan gelmediğini fark ettiğimde dönüp ona baktım.
"Hadi gidelim. Gelmişlerdir." Murat kendine gelerek ardımdan ilerledi.
Derin bir nefes alıp bugünü sağ salim atlatmak için dua ettim. Onu hastaneden beri görmemiştim. Aramalarına, mesajlarına cevap vermemiştim. Uzun bir süreden sonra onu görecek olmak elbette beni heyecanlandırmıştı. Bu nedenle kendime kızdım. Onun benim için artık bir şey ifade etmemesi gerekiyordu. Ama ne yazık ki içimden atamıyordum.

Toplantı salonunun önüne geldiğimizde duraksadım. Murat 'iyi misin' dercesine yüzüme baktığında zoraki gülümsedim.
Kapıyı açıp geçmem için yol verdi. İçeri girdiğimde eski patronum ve yeni asistanı oturmuş bekliyorlardı. Yiğit'in bakışları beni bulduğunda affalladı. Beni burada görmeyi planlamıyor olmalıydı. Meydan okuyan bakışlarımı ona yönelttiğimde bu toplantının benim için kolay geçmeyeceğini anlamıştım.

***
Herkese selam.
Nasılsınız bakalım?
Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanki Yiğit yavaş yavaş pişman oluyor ha ne dersiniz?
Hazel de artık gözünü açtığında göre meydan savaşı başladı sayılır öyle değil mi?
Fikirlerinizi ve tahminlerinizi bu pasaja bırakabilirsiniz.

Sevgili dostlarım sizden bi de küçük bir isteğim var. Özel Asistan ailesi olarak daha çok kişiye ulaşmak istiyorum. Bu nedenle sizden de hikayeyi Wattpad'de bulunan eş, dost, akrabanıza tavsiye etmenizi istiyorum.
Oy veren yorum yapan herkese sonsuz teşekkür ederim.

Hayalet okuyucular bu mesajım size. Siz de Özel Asistan ailesine katılmak isterseniz memnuniyetle bekleriz. Sizlerin de oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Kendinize iyi bakın. Görüşmek üzere sevgili dostlar. 🌼💕

Özel 'Asi'stan Where stories live. Discover now