32. Bölüm

1K 25 0
                                    

"Hadi gel evimize geri döneliim, Fadime'nin düğününde halay çekeliiim" sabahtan beri Yağız'ın ne başını bildiği, ne de sonunu bildiği güzel ülkemin güzel türkülerinden birisini dinlemeye maruz kalıyordum. Müşbela Teyze'ye götürdüğüm eşyaları kendi evimize taşımaya çalışıyorduk ama benim de bi evi söküp taşımadığım kalmış.

Böyle bir görgüsüzlük olabilir mi Sayın Sevda Tan hanımefendi hazretleri sultanımız?

Her neyse ben eşya taşıyamıyorum zaten kolum kırık, malûm ayının teki üzerime atladı. Yazık kurban olayım Yağız dedi ki "ben kimselere taşıttırmam azıcık eşya, bu kasları biz protein tozuyla yapmadik ehehehehehe" şimdi lafından dönemiyor ya, evden çalmış olduğum bulaşık makinesi sırtında merdiven inmeye çalışıyor. Yüzü o kadar kızarmış ki sıçtı sıçacak altına.

"Yağız, hayatım hadi biz gidelim de gerisini çocuklar halletsin fazla bir şey kalmadi zaten." Anlamsız bir şekilde şu son haftada etrafımızde fazlaca koruma vardı. E madem varlardı bi işe yarasınlardı dimi ayol hahahaha. Ayy Sevdaaa yeniden zengin hayatına geçiyor oluşunla bir çirkeflik, bir gudubetlik geldi üzerine hayırdır inşaaalllaaaah.

Yaklaşık 3 saat süren toparlandım vedalaştım ağladım güldüm etkinliğinin ardından kocam, ben ve minnak mı minnak tatlış mı tatlış aynı anasına çekmiş evladım yola düşmüştük. Yol fazla sıkıcı ilerliyordu. Yağız fazla düşünceliydi, Yekta'nın gazı vardı ve devamlı salıyordu ah canım evladım.

Bense böyle şeyler düşünüyordum işte. Bir de ne yapıyorum? Doğru bir karar mı verdim? Bundan sonra her şey nasıl olacak? Dışarıyı izleyerek bunları düşünürken dizlerimin üzerindeki elime kapanan el ile dikkatimi oraya yönelttim. Ve sonra da elin sahibine.

Ya size nasıl anlatsam birisini kendinizden daha çok seviyor olmanın verdiği acıyı. Birisini sevmek, asla yapmam dediğin şeyleri yapmak, başkası yapsa affedemeyeceğin hataları görmezden gelebilmek. Sevmek zor zanaat. Severken kendinden yitiyorsun çünkü.

Gözlerimi birbirine kenetlenmiş ellerimizden çekip Yağız'a baktım. Yüzünde şu değişik ama mükemmel olan gülümsemelerden birisi vardı yine. Ne çok özlemişim ya gülüşünü. Bir daha hiç göremeyeceğim sanıp sanıp kahrediyordum kendi kendimi.

"Yağız?" Seslenince göz ucuyla bakıp sonra tekrar gözlerini yola çevirdi.

"Efendim Sevda'm" ismimi şöyle ufak bir kelime oyunuyla söylüyor ya deliriyorum mutluluktan.

"Seni çok özlemişim ben ya" oh be! Dünya varmış. Söyleyeceksin ya. Seviyorsan söyleyeceksin, ölüyorsan söyleyeceksin, kızıyorsan söyleyeceksin, üzüldüysen söyleyeceksin. Sonra bırak karşındaki düşünsün.

"Kurban olurum bir de bana sor" diyip elimi öptü. Elinin sıcaklığını falan unutuyormuşum neredeyse. Evimize çok az kalmıştı. Yavrum evladım arka koltukta uyukluyordu, sevgilim aşkım kocam elimi tutuyordu. Bense gülümseyerek kırık kolumdaki alçıya bakıyordum. Hayat tam da o anda çok güzeldi.

Sonra Yağız'ın sürekli dikiz aynasını ve yandaki aynayı kontrol ettiğini fark edip arkaya baktım. Tak gördüğüm dibimizdeki arabaydı ilk başta. Sonra bir anda yandan çıkan arabalar ile 3 aynı model siyah araba bariz bir şekilde "peşinizdeyiz" diye bağırıyordu. Ve bunların önden arkamızdan geliyor olmaları gereken korumalar olmadıklarından da fazlasıyle emindim. Yağıza dönmemle konuşması bir oldu

"Sevda'm bak şimdi öncelikle yavaş hareketlerle koltuğunu indirip arkaya geçmeni istiyorum. Arkaya geç Yekta'yı güzelce sabitle sen de kemerini tak tamam mı hayatım." Sesinde korumaya çalıştığı bir sakinlik vardı ama korkumakta pek başarılı sayılmazdı. Gerçekten ilk kez bebeğimiz yanımızdayken böyle bir şey başımıza geliyordu. Daha önce de olmuştu tabii ama o zamanlar Yekta'm yavrum evladım yoktu.

Hiçbir şey demeden dediğini yaptım. Tabi kolum kırık olduğu için zorlandım biraz. Bacağım falan Yağız'ın burnunun kırılmasına sebebiyet veriyordu neredeyse.

"Neler oluyor?" Dikiz aynasından gözlerimin içine baktı.

"Bebeğim inan bana bir şey olduğu yok. Galiba şu son anlaşmada pek anlaşamamışız. Sen yaslan arkana Aslan gibi kocan var senin burda." Aslan kocam benim be

"Yağız başlatma aslan gibi kocama şimdi yavrum evladım arabada farkında mısın bak dirift mirift yapma Yağıız uçarız allah kor-" lafımı bölen silah sesiyle, tamamen refleks olarak Yekta'nın üzerine kapandım. Yağız ise bir yandan bizi kontrol ediyor bir yandansa direksiyonu sabit tutmaya çalışıyordu.

Silah sesleri çoğalmaya başlamıştı arabanin birisi önümüze geçmeye çalışıyordu fakat Yağız izin vermemekte kararlı gibiydi. En sonunda yanımıza gelmeyi başaran arabalardan birisi ufak ufak arabaların birbirine çarpmasına sebep oluyordu. Korkuyla oraya bakarken ön camdaki adamın çıkardığı silahı Yağız'dan tarafa doğrulttuğunu gördüm.

Şimdi ne olacaktı?

YÜRÜYEN TAKIM ELBİSE (BİR TÜRLÜ KITAP OLMUYOR)Where stories live. Discover now