Merhaba arkadaşlar :)) Kitap ilgi gördükçe cok mutlu oluyorum 2K olmak harika birsey. Sizlere çok teşekkür ederim mükemmelsiniz :))
''Naber abla ya ben kardeşin, Oktay.'' demesiyle önce gözlerimi kocaman açtım sonra anne ve babama döndüm. Böyle hani siciyomus gibi bi gülümseme var ya aynen öyle bakıyorlardı.
Bi kardeş eksikti daha neler çıkacak acaba?
Sabah ''Şah şah şah dam dam dam ar ar ar'' ile başlayan Ajdaritomun şarkısını ile uyanınca günümün ne kadar mükemmel olacağını anlamaliydim. Alarm sesimi Yağız değiştirmişti kesin. Ama ben bunun hesabını sorarım ona. Ben yataktan kalkana kadar 6:30 olan saat ''cesaretin var mı geç kalmaya, çarpıyor dış kapı bir başka'' diye başlamıştı şarkısına.
Dişlerimi de fircalayip odama geçtim. Pijamalarımı çıkarıp iş için aldığım kıyafetlerden pantolonlu olan borda bi takım ve siyah geniş yakalı tişört alıp giydim. Siyah çantam ve siyah platform topuklu, zımba süslemeleri olan ayakkabımı aldım ve ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Ajansın kapısından içeri girdiğimde saatim tam da 06:57 idi. Artık arabayı nasıl sürdüysem ajansa gelmem 8 dakika almıştı. Belki ajans bizim evin 3 sokak üstünde olduğu için de bu kadar çabuk gelmiş olabilirim fakat ondan bahsetmeyecegim.
İçeri girdiğimde her zaman ki gibi herkes ya birseylerle uğraşıyor ya da aralarında konuşuyorlardı. Bu saatlerde birşeyler ile uğraşmazlardı zaten. Asansörün düğmesine basıp gelmesini beklerken yanımda birisi durdu. Duran kişiye dönmeden
''Yenge naber ya?'' Demesinden Uygar olduğunu anlamıştım ki anlamamak için Ada, ay pardon yani salak olmak gerekirdi.
''İyi ya senden naber'' gelen asansöre adım attım. Uygra da benimle birlikte içeri girip 7. Kata bastı.
''Ben de iyi yenge. Abim biraz çıtlattı ama ben anlamadım pek bişey. Ne bu kardes olayı? Dün evde rüzgar estirmişsin yine'' guldugunde topugumu Uygar'in ayağına bastırdım.
''Ne rüzgarı salak. Tufan diyeceksin. Koskoca Semtin aslan yürekli kızı Sevo rüzgar estirmek ile yetinir mi hiç.'' Kapısı açılan asansörden çıkıp yürürken gülüyordum. Uygar hem söyleniyor hem de sekerek yürüyordu.
''Ama yenge ya niye böyle şeyler yapıyorsun? Ya çocuğum olmazsa?'' Tam kapımın önünde durup tek topugumun üzerinde Uygar'a döndüm.
''Sen ayağın ile mi çocuk yapacaksın?'' Allah'ım gerçekten her 2 ve üzeri sayıda çoğu olan ailelerin çocuklarından en az 1 tanesi salak olurmuş. Hadi akıllı akıllı olmaya biraz yaklaşmış olanı ben kaptım ama salak olan da dibimden ayrılmıyor ki.
''Yenge deme öyle, ayağım olmazsa nasıl kız tavlayacağim?'' Salak demiştim ya unutun onu, bu çocuk gerizekalı.
''Uygar sen kahvaltı ettin mi? Yoksa beynine kan gitmiyor mu? Şu kravat çok sıkmış biraz gevşet sen onu.'' Odaya geçip masama dolandım. Ceketimi koltuğumun arkasına koyup oturdum. Uygar kapıyı arkasından kapatmış ama içerde kalıp kalmamak konusunda kararsız gibi kapının önünde duruyordu.
''Ya yenge kravat diyince aklıma gavat geldi, gavat diyince de kimse gelmedi. Hadi anlat bakalım dün akşam noldu'' içerde kalmaya karar vermiş olacak ki masanin solunda ki koltuğa oturmuş yetmemis ayaklarını sehpaya uzatmisti.
''Uygar ayaklarını indirmezsen ufak çaplı bir fırtına da burada çıkacak ve sen sağ kurtulamayacaksin'' tehditimi fırlatıp dün olanları anlatmaya karar verdim.
''Ya işte dün Yağız ile bize gittik. Oraları o anlatmıştır zaten. Çok sevimli bi cocuk oturuyodu içerde işte geçti karşıma ''nibir ibli yi bin kirdisin, Iktiy'' ama gerçi çocuğun suçu yok. Annem ve babam vereceğim tepkiden korktuları için söyleyememişler ki haklılar ama çok da beklemisler söylemek için, çok pişmanlarmis falan. İşte bağırdım çğırdım yok ben gulyabani miyim neden benden korkuluyo falan diye. Evde kont Drakula muamelesi görüyorum bu ne ya falan diye. Oktay'a da bi bakış attım. Sonra ''iyi lan senden naber'' diyip ensesine vurdum bi tane. Tabi 10 dakikalık bir bağırma durumundan sonra bu tepkiyi gören annem, babam ve Yağız şok.'' İkimiz de hayvan gibi güldükten sonra devam ettim ''oturduk azcik sohbet ettik. Sonra Yağız eve gitti ben de yattım uyudum. Son'' ay dilim damagim kurudu Allah kahretmesin ya.
''Ayy yenge ya gülmekten gözümden yaş geldi. Alemsin ha'' derken bir yandan da cebinden telefonunu çıkarmaya çalışıyordu. Ekrana baktığında biraz şaşırmış gibiydi. ''Kim lan'' diye sorduğumda ''Hira'' diye cevap verdi ve telefonu açtı.
Sadece 10 saniye süren telefon konuşmasında yüzü 888888 tane ifadeyi ard arda dizmişti. Sırayla; şaşırmış-korkmuş-yikilmis-kizgin-cok yikilmis ve sonunda telefonu kapattiginda bana döndü. 'Aha kötü bişey oldu.' Diye düşündüğümde bunu beklemiyordum. Duyduğum şey sadece 3 kelimelik bir cümle olsa da sayfalarca yazılmış şeylerden daha yıkıcı bir darbe etkisi yaratmıştı.
''Yenge, abim vurulmuş.''
+7 vote +2 yorumda yeni bölüm gelir. Sizleri seviyorum. Öptüüüm :)))))))))
YOU ARE READING
YÜRÜYEN TAKIM ELBİSE (BİR TÜRLÜ KITAP OLMUYOR)
Teen FictionHiç beklemediğiniz şeylerin ve hiç beklemediğiniz insanların hikayesi. 05/08/15