DOĞU KARTALI| 6

15.7K 590 104
                                    


Kaan Boşnak - Benimle Kayboldun
Keyifli okumalar.

"Ak kızım."

İki dudağının arasından çıkan bu hitap cümlesi her zaman içimi kıpır kıpır eder ona olan hayranlığımı arttırırdı. Ama artık ondan korkuyordum. Bu yüzüne hiç şahit olmamıştım. Bakışları, ölüm kokuyordu kan kokuyordu. Yüz hatları bir katilinki kadar sert, yırtıcı bir hayvanınki kadar avına odaklanmıştı.

Oturduğu yerden yavaşça kalktı. Bu sefer de günlük giyinmişti. Onu böyle görsem asla hakkında yaptığı işle ilgili bir yorumda bulunamazdım. Yerleri titreten sert adımları ayakkabılarının burnunun çıplak ayaklarıma çarpmasıyla durdu. Uzun boyunun avantajıyla bana tepeden bakıyordu ve yüzünü görebilmem için başımı epeyce kaldırmam gerekiyordu. Elleri iki yandan havalanıp saçlarıma kondu. Titredim. Heyecandan değildi. Anladı.

Elleri saçlarımı okşarken buruk bir gülümseme bahşetti bana. "Hayranı olduğum saçlarına kıymışsın."

Sesimi çıkarmadım. "Seni hayal kırıklığına uğrattım değil mi? Bunu anlamamı istiyorsun. Sen söylemeden anlamamı."

Anlayacağını biliyordum. Ne kadar değişmeye çalışsa da bunu birkaç yılda asla başaramazdı. "Çok." Dedim sorusuna cevap olarak. Gözlerini sıkıca yumdu ve yeşil hazinelerini benden sakladı.

Hızla gözleri açılırken ellerini saçlarımdan çekti ve bedenimi duvarla birleştirdi. Yeşilleri alev almıştı. Ormanlarım yangın yeriydi. "O adama gülümsedin! Ne dedi sana? Gülümsemelerinin sebebini değiştirecek ne dedi?"

Yaralı bir aslan gibi kükrüyordu ve ondan korkmadığımı iddia edemezdim. Delicesine korkuyordum. Çünkü artık onu tanıyamıyordum. "Cevap ver bana!"

Sesi bütün apartmanı titretmişti. Gözlerimi sıkıca yumdum ama sağ gözümden süzülen bir damla yaşa engel olamadım. Herkese kaplan olabilirdim ama ona asla. Onda beni durduran bir şeyler vardı. En çok ona kırılıyor en çok onunla mutlu olabiliyordum.

"Cevap ver bana Ak kızım." Sesi nispeten daha sakin çıkarken dolu dolu olan gözlerimi açtım.

"Neden geldin?"

Bir taraflarıma kaçan sesim sonunda gün yüzüne çıkarken bir hayli kısık çıkan sesim sadece ikimizin duyabileceği kadar yüksekti. "O adama gülümsedin! Buna şahit olmanın ne hissettirdiği hakkında en ufak bir fikrin var mı?"

Başımı iki yana salladım hızla. Sinirlerim gerilmişti. Hızla zaten bol olan tutuşundan kurtuldum. "Bana hayatıma devam etmem gerektiğini seni hiç görmemiş gibi davranmam gerektiğini söylemedin mi? Öyle yapıyorum işte! Neden engel oluyorsun ki?!"

Duraksadı. Gözleri kan çanağıydı. "O... O adamla mı?"

Başımı onaylar anlamda salladım. "Bana çok iyi geliyor. Yanındayken her şeyi unutuyorum."

Yalan sayılırdı. Bugün onu ilk kez görmüştüm ve aslında her şeyi unutmamın sebebi sinirimdi. Sinirlendiğimde gözüm hiçbir şeyi görmez mantığım devre dışı kalırdı.

Hiddetle elini kaldırdı. Geniş pazıları siyah tişörtünün altından şişmişti. "O mu sana iyi geliyor? Amına koduğumun herifi o kim lan? Kim?!"

Hırsla ellerimi sıkı göğsüne yerleştirdim ve onu ittim. Afallamışlığın getirisiyle onu itebildiğimin bilincindeydim. "En azından senin gibi hain değil! O iyi bir adam. Bu hikayedeki tek kötü karakter sensin!"

Sinirle güldü. Bembeyaz incileri ortaya çıkmıştı. Onları sertçe sıktı. Yanakları içeri göçmüştü. Beni tekrar duvara yasladı. Sıcak ve sert göğsü göğsümün üzerindeydi ve hızla aldığı nefeslerle beni de yukarı kaldırıyordu. "O zaman sana mükemmel bir haberim var küçüğüm, senin gibi küçük kızlar kötü adamlara bayılırlar."

Alayla güldüm. Beni hiç mi tanıyamamıştı? "Asla! Kötü adamların yeri parmaklıkların ardıdır asla yanıbaşım değil."

Sinirli bir tekmeyi odamın kapısına geçirdi ve büyük ellerini saçlarının arasından geçirdi. İşaret parmağını tehditkar bir şekilde üzerime doğrultmuştu. "O adamdan uzak duracaksın Akşın!"

Alaylı bir gülüş bahşettim ona. Başım dik bir şekilde ona karşı geliyor oluşum onu daha da sinirlendiriyordu hissediyordum. "Durmazsam ne olur?"

"Onu öldürürüm! Anladın mı? Benim için hiç de zor olmaz."

Gözlerindeki kararlılık bir an afallattı. Asla boş konuşmazdı. Yapamayacağı bir şeyi söylemezdi. Ve dediğini yapabileceğini biliyordum. Ellerimi tekrar göğsüne bastırdım ama bir milim bile kıpırdatamamıştım. Hiddetli nefesleri göğsümü dövüyordu ve kalbi maraton koşmuşçasına hızlı atıyordu.

"O-Ona dokunmayacaksın!"

Biraz daha üzerime eğildi. Sert soluklarını yüzümün her köşesinde hissedebiliyordum. "Neden? Çok mu kıymetli senin için?"

Sinirine alay serpiştirdiği sesi tehdit kokuyordu. "Kıymetli! Ona dokunursan seni ihbar ederim anladın mı? Yaşadığının duyulması, hele de bir hain olarak yaşadığının duyulması nasıl bir etki yaratır sence?"

Dişlerinin arasından tısladı. Elleri bileklerimi sıkıca kavrayarak başımın üzerinde birleştirmişti. "Akşın'ım, güzel kızım, sence senin bunu yapman sana ve ailene nasıl geri döner? Sana ne kadara patlar?"

Titredim. Her zaman aklımda olan o düşünceyi bana tasdiklemişti. Beni asla rahat bırakmayacaklarını biliyordum. Hadi beni bıraktılar diyelim ya ailem ne olurdu? Annem her gün kan yaş ağlıyordu babam tatil günlerini şafak sayar gibi sayıyordu. Durgunlaştığımı görünce biraz daha eğildi üzerime şimdi burnumuzun uçları birbirine temas ediyordu.

"O adamdan uzak dur Akşın'ım. Herkesin iyiliği için."

Tek kelime etmedim. Beynimin içinde bomba patlamış gibiydi. Omuzlarımdaki yükler her geçen gün biraz daha artıyordu sanki. Neden diye soramıyordum da hayata. Neden bu kadar üstüme geliyorsun? Tek istediğim sıradan bir insan olmaktı. Asla macera peşinde koşan, hayatının sıkıcılığından dert yanıp da heyecanın içine düşmek isteyen o kızlardan olmamıştım. Peki o zaman bu kadar yük nedendi? Nedendi bu kadar macera, yorgunluk?

Ellerimi serbest bıraktı. Ellerim ipleri bırakılmış birer kukla gibi iki yanıma düşerken bakışlarım yerdeydi. Ellerinin baskısını saçlarımda hissettim. İri elleri saçlarımı okşadı. "Beni görmek istemiyorsan uslu dur güzelim."

Yine cevap vermedim. Gerçi onunda cevap bekler bir hali yoktu. Nefesini saçlarımın üzerinde hissederken gerildim. Ama gidebileceğim bir yer yoktu. Derin bir soluk çekti içine saçlarımın arasından. Çok durmadı, geri çekildi. Saçlarımdaki ellerini yanaklarıma getirip başımı yukarı kaldırdı. Yeşilleri sakinleşmiş görünüyordu.

Derin bakışları gözlerimi delerken dudağının kenarı kıvrıldı. "Geceleri güzel giyin. Üşütüp hasta olma Akşın."

Tek kelime etmeme müsaade etmeden yanımdan geçip giderken dediği cümlelerle beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Geçen geceden bahsediyordu. Evime gizlice girmişti!

ALTINCI BÖLÜM SONU...

Umarım beğenmişsinizdir. Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın, Doğu Kartalı'yla kalın...

Hoşça kalın.

DOĞU KARTALIOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz