DOĞU KARTALI| 2

20.2K 698 50
                                    

Nilipek - Gömülür

Keyifli okumalar...

"Cihanşah..."

O buradaydı. Gördüklerim hayal olamayacak kadar gerçekti ama gördüklerime inanmak istemiyordum. O... O bir terörist olamazdı. O şerefli bir şekilde mesleğini icra ederken şehit olmuştu. Öyleydi. Aksi mümkün olamazdı. Bu, bu Cihanşah olamazdı. Benim Cihan'ım olamazdı. Gözlerimin ne zaman dolduğunu ne zaman gözyaşlarımın yanaklarımı ıslattığını anlamazken onun da gözleri üzerimdeydi. Onlar gibi giyinmişti. Neredeyse her gün tıraşını yaptığı sakalları uzundu. Saçı sakalı birbirine karışmış, eskisinden de cüsseli olmuştu. Karşımda adeta bir Hulk gibi dikiliyordu. Önceden de uzun ve yapılıydı ama şu an... Normal gözükmüyordu gözüme.

Ne kadar bakıştığımızı bilmezken yanındaki adamlar kendi aralarında Kürtçe olduğunu düşündüğüm dilde konuşmaya başladılar. Sonra onu çağırdılar. Ama ona adıyla hitap etmiyorlar. Liderleri Cihan gibi duruyordu ama bir adam daha vardı. Cihan'dan daha kısa ve daha zayıf ama hala benim bilmem kaç katım siyah saçlı siyah gözlü bir adam. Diğerlerinin yüzleri kapalıydı. "Merxas!"

Ne anlama geldiğini anlamasam da Cihan bu söz üzerine onlara dönmüştü. Ne zaman yanıma geldiğini anlamadığım yüzleri kapalı iki adam kendi dillerinde o adama bir şeyler dedi. Ne dediklerini anlamasam da duyabiliyordum. "Em ê bi mamoste çi bikin?" (Öğretmeni ne yapacağız?)

Bunun üzerine o adamın da bakışları tekrar beni bulmuştu. Tir tir titriyordum. Hem onu görmek hem de teröristlerle karşılaşmak beni o kadar germişti ki şuradan şuraya adım atamazdım.

"Öğretmen hanıma eşlik edin."

Şahit olduklarım yetmezmiş gibi duyduğum sözler beni ayrıca şok ederken bakışlarım direk ona döndü. Ona, haine. Vatan hainine.

Yeşil gözlerini üzerimde yakalamayı elbette beklemiyordum. Düzgün kaşları çatılmış yakışıklı yüzünde kırışıklıklar oluşmuştu. Şaşırmış mıydı? Yoksa onun için de bir ilk miydi? Buralara düşen öğretmenlere, öğrencilere eninde sonunda olan bu değil miydi?

Kendinden emin adımlarla liderleri olan adama yöneldi. Siyahlar içerisinde bir hazine gibi parlayan yeşillerini benden çekmeden adamın kulağına fısıldadı. Ne dediğini duyamamıştım ama beni bu durumdan kurtarmak istediği aşikardı. Hoş, ben onun beni kurtarmasını istiyor muydum? Asla! Onun gibi bir hainin yardımına muhtaç kalacağıma ölürdüm daha iyiydi.

"Toparlanın gidiyoruz. Öğretmen hanım da bir dahakine olmaması gereken yerlerde olmazsa iyi olur. Yoksa bir dahakine bu kadar insaflı davranmayız."

İnsaf mı? Onların insafına mı kalmıştım yani? Tam ağzımı açmıştım ki Cihan'la göz göze geldik. Ne yapmak istediğimi anlamış gibi gözlerini kısıp başını iki yana salladı. Elbette anlamıştı. Hep anlardı ama... Beni mi düşünüyordu? Neden? Vatanına ihanet eden biri neden beni düşünüyordu ki? İhaneti ederken tek bir vatandaşımızı düşünmüş müydü? Onların karşısındaydı. Sadece 3 yıl öncesine kadar onlarla savaşıyordu. O kadar başarılı bir askerdi ki evleri ödülden geçilmezdi. Yurtdışında birçok ülkenin eğitimlerine katılmıştı ve yine çok başarılı bir şekilde ülkemizi temsil etmişti. Komutandı. Çok güçlüydü. Vatana hizmet ediyordu. Benim babam bile onunla kendi oğluymuş gibi gurur duyuyordu. Şehit haberi gelince bile şerefiyle öldüğü için şükretmiştik. Şimdi böyle bir şeyi onlara nasıl söylerdim? Bizim onurlu sandığımız adam aslında hainlerle iş birliği içinde, onlardan biri olmuş nasıl derdim?

Diyemezdim ki kahrolurlardı. Hele Cihat amca yıkılırdı. İnsan içine çıkamazdı. Adamlar yanımdan uzaklaşırken o adamda çıkmıştı. Ama Cihan buradaydı ya da yeni adıyla Merxas mı demeliydim. Onun bir isim olduğunu anlamıştım. Ağır adımlarla ilerleyip tam yanımda durdu.

DOĞU KARTALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin