17. Bölüm

130K 8.1K 3.8K
                                    

KPSS sınavına giren canların dilerim sınavları iyi geçmiştir ve hayallerine bir adım daha yaklaşmışlardır 💖 Takip ettiğim kadarıyla sinir bozucu bir süreç oldu, az hasarla atlatmış olmanız tek temennim

Pek çoğunuzun beklediği bölüm geldi çattı 😍


Fatih, yarım saattir aynı yüzüğün düşmüş taşını yerine yerleştirmeye çalışıyordu.

Aslında daha çok boşluğa bakıyordu.

Boşluğa sonsuz bir döngüde, önce inceden bir kar yağmaya başlıyordu.

Ardından çekingen adımlarıyla Nil geliyordu.

İncecik narin kollar Fatih'in boynuna dolanıyor, pembe dolgun dudaklar yanağına konuyordu kelebek gibi.

Sonra Fatih kollarıyla o nazenin bedeni sarıyor, başak sarısı parlak saçları kokluyordu. Mutlu yıllar dilerken dudakları kızın kulağına değecekti neredeyse...

Sahne gözünün önünde her canlandığında, kalbinden karnına doğru yeni bir girdap oluşuyor, Fatih'i derinlerine çekiyordu.

Karşı koymak imkansızdı.

Her girdap bir öncekinden daha güçlü, Fatih her seferinde çıkamamacasına daha da derinlere gömülü...

Büyüteç gözlüğü kafasından çıkarıp bir kenara koydu.

Ne girdapmış ama!

Ergen çocuklar gibi olmuştu şu son birkaç günde.

"Yanağından öptü lan altı üstü," diye kızdı kendine. "Ama aklını kaybetmene yetti!"

"Bir şey mi dedin abi?"

Fatih, arkasında toz alan Tunç'un varlığını tamamen unutmuştu!

Bu kendi kendine konuşmalar tehlikeli bir hal alıyordu.

Eşekten düşmüş karpuza dönmüştü iyice.

Darmadağın, içi paramparça.

Tunç'a televizyon ekranını gösterdi. "Gram altın arttı birden, diyorum."

Tunç'un da Fatih'ten pek farkı yoktu. Ayakta uyuyordu; her sabah olduğu gibi yani.

Boş gözlerle ekrana baktı. "Öyle mi?"

"Öyle." Fatih, arkasına dönüp Tunç'un iki saattir sildiği rafa baktı. "Akşama kadar biter mi dersin?"

Tunç toparlanıp hızlandı. "Pardon, abi."

"Birinizin aklı beş karış havada, diğeri öğlen oldu daha ortalarda yok," diye söylendi Fatih.

Saat daha yedi buçuk olmamıştı ya!

Başkalarının da ayakta uyuması ya da bir kabahat işlemesi işine geliyordu. Çemkirip stres atabiliyordu hiç değilse.

Büyüteç gözlüğe yeniden uzanırken Saffet Bey dükkandan içeri girdi. "N'aber Fatih?"

Fatih ayağa kalktı hemen. "Hoş geldin Saffet Abi, otursana."

Saffet Bey tezgahın önündeki sandalyelerden birine çöktü. "Oturayım biraz. Baban yok mu?"

"Bugün gelmeyecek, annemle doktora gidecekler."

Saffet Bey telaş yaptı hemen. "Allah korusun, bir şey mi oldu?"

"Yok, abi, babamın kolesterolü için düzenli gidiyorlar. Kontrol."

"Oh şükür."

Bu sefer de Fatih yoklama aldı. "Kürşat nerede?"

Esnaf İşi Aşk (I-II-III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin