34.BÖLÜM

4.9K 226 33
                                    

Batu'nun sahiplenici tavırı karşısında ne yapacağımı bilemezken, Savaş ve Bulut bizim masaya doğru geliyorlardı. Birsey yapmam gerekiyordu ama ne? Kavga veya başka ihtimalleride göz önünde bulundurursak mesela, kavgadan daha büyük birsey işte o zaman kötü olurdu.

Aklıma hiçbirşeyin gelmemiş olması beni sinir ederken bu işi tamamen kuzenime atmaya karar verdim yani o daha zeki bir kız benden şimdi kendimi gömüp onu övmem biraz saçma ama gerçekler acıdır beybisi kız benden zeki ;) Kaşlarımla Gamze'ye Savaşla Bulutu burdan götürmesi için degisik degisik işaretler yaptığımda Gamze de reflex olarak direk ayağa kalkmıştı. Savaşla göz göze gelir gelmez ağzında ki lokmalar boğazına dizilmeye başladı saf kuzenim benim. Ölecek gibi öksürmeye başlayınca da yanında oturan Gül Gamze'nin sırtına yavaş yavaş vurdu.

"Helal, helal. Şimdi iyi misin?."

Gül sorusunun ardından cevap beklermiş gibi Gamze'nin yüzüne bakıyordu. O sırada da Cem bir bardak su vermişti Gamze'ye. Gamze suyu ictikten sonra Gül'e biz bittikten bakışlarından sonra derin bir nefes alıp verdi...

Savaş bakışlarını tamamen Gamze'de kilitlediğinde bize doğru yürümeye devam ettiler. Yan masada oturan Meltem'e de kaçamak bir bakış attığım zaman yüzünde güller açtığını fark etmem uzun sürmedi. Neler oluyordu böyle?

Savaş bize doğru olan adımlarını bir anda değiştirip 'piç smile' attıktan sonra yan masaya yani Meltem ve çetesinin masasına gidip kuruldu. Bulut'da yüzünde ki hınzır sırıtıştan sonra Savaş'ın ardından gidip masada ona ayrılan yere oturdu...

Bunlar tamamen bir kabus olmalıydı değil mi? Olamazdı böyle bir ser ya! Savaş'ı, Bulut'u ne kadar Batu'dan, bizden uzak Tuana çalışsamda olmuyordu. Dertleri ne onu bile çözememiştim ki günlerdir tek çözebildiğim ve tek söyleyebildiğim şey şuydu 'ikiside iyi niyetli çocuklar değil di!'

"Oğlum bunların ne işi var şimdi burda?"

Cem sakinliğini her ne kadar korumaya yönelik sessiz kalsa da su anda sessizliğini bozmuş ve konuşmuştu. Batuya dönük sorusundan sonra cevap bekliyordu. Cevabını beklerken parmaklarıyla da oynuyordu aynı zamanda stresli olduğu her halinden belli oluyordu anlayacağınız. Batu ise yani dibimdeki Batu. Ayy! Birde Bu vardı değil mi şu anda Batu'nun dibindeydim.

'Kalp atışlarını hiç unutmayacağım kaba çocuk!'

Batu yüzünü Cem'e çevirdiğinde Yüzümdeki sinir hatlarının gerildiğini, cenesinin seğerdigini her ne kadar görmek istemesem de görüyordum malesef.

Sinirliydi!

Anlamadığım -gerçi hiçbirini anlayamıyorum orası ayrı.- diğer mesele ise Batu, Cem, Bulut, Savaş neden bu kadar ofkeliydiler birbirlerine. Bu yeni birsey olmalıydı bence. Sonuçta Motor yarışının olduğu gün Batu'nun Savaşı tanıdığını pek zannetmiyorum. Evet Bulut'dan haz etmiyordu ama Savaş. Kesin bir olay olmuştu...

Bulut'la eskiden beri tanıştıklarını ve birbirlerinden pek hoşlanmadıklarını biliyordum. Savaş hiç ortada yokken ki Başrol karakterin o olduğunu anlamak zor değil. Kendini neden sonra gösterme gereği duymuştu ayrıca şu anda neden gösterme gereği duyuyordu.

Of! Allah'ım sen yardım et!

Düşüncelerin arasında ben tost olurken Batu cevabını Cem'e vermişti. Benimde düşüncelerim tekrardan beynimde bir oraya bir buraya savrulmaya başlıyordu. Lanet olsun!

"Bilmiyorum... Ama anladığım kadarıyla Savaş ve Bulut geçen seferki olaydan sonra hâlâ ders alamamışlar. Öyle değil mi? Partoroncuk!"

Batu'nun tamamen küçümseme ve alaya dolu cümlesinden sonra konuştuğumuz her şeyi rahatlıkla duyabilecek kadar yakınımızda duran yan masadan da cevap çok gecikmedi...

KABA ÇOCUK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now