32.Bölüm

5.1K 226 26
                                    

Batu merdivenleri yukarı çıkarken gözden kaybolmuştu... Ben de yerimde kıpırdanıp duruyordum, ne de olsa Batu'ya okuldayken 'nereye gidiyorsun?' dediğimde 'kalbimi bulmaya' gibi sözler söylememiş  miydi? Hah işte hadi yukarda bir kız varsa. Böyle esmer, buğday tenli, kara kaşlı, kara gözlü ve tabikisi çok güzel bir kız varsa. Ayh Yoktur demi? Yok deyin ya kendimi kız iç güdüleriyle direkmen kıskanmaya teşvik ediyordum resmen...Uf! dur düşüncesi bile kötü etti şimdi beni.

Bu düşüncelerin aklımı daha fazla  kurcalayıp beni deli etmemesini sağlamak adına benimde yukarıya çıkmam gerekti sonuç olarak yakalandık ve biraz rezil olduk madem, tam rezil olmasak hatırımız kalır... Cem'e kaçamak bir bakış attığımda karşımıza oturmuş bir bana bir Gül'e birde Gamze'ye bakıyordu. Sanki biz suçluyuzda suçumuzu itiraf etmemizi bekler gibiydi, hah ne güzel bizimle poliscilik oynayacaktı..

"Cem?"

Cem sorumun üzerine kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Tabi anladı bende bir hallerin olduğunu.

"Kaşlarını çatma yarim."

Gül'ün araya girmesiyle derin bir nefes aldım. 'A be kızım nerdesin kaç dakikadır.'
Cemin çatık olan kaşları bir anda indi ve konuşmaya başladı. Keşke gül bu cümleyi baştan söyleseydi...

"Sen iste Güzelim."

Gül ve Cem birbirlerine bakarlarken gözlerimi devirip oturduğum yerden kalktım. Ve sessizce merdivenlere doğru yürümeye başladım. Gamze bana aptal aptal bakarken ona kötü kız bakışımı gönderip merdivenleri sessiz bir şekilde çıkmaya başlamıştım ki Cem'in sesini duyunca olduğum yerde kalakaldım. Hemen fark et sende...

"Nereye gidiyorsun Melis?"

Arkama yavaş yavaş döndükten sonra küçük çocuk edasıyla gülüp mahçup bir şekilde konuşmaya başladım.

"Ş-sey ben, ben...lavobaya gidecektim."

İnşallah anlamaz! O kadar da sessiz olmaya çalıştımıstım hâlbukisi yani hiç olmadığım kadar dikkatli olmaya çalıştım sonuçta.

"Önce söyleseydin ya."

Onu umursamazca Omzumu silktiğimde direk olarak lovabonun yerini sordum. Sonuçta yukarıya neden çıktığımı anlamasındı  değil mi?

"Yalnız lavoba yukarı katta değil. Holden düz devam et, sağdaki kapı."

Şansıma tüküreyim. Ne kadar da şanslı bir kızım değil mi?
İki basamak çıktığım merdivenlerden yavaş adımlarla indiğimde, merdivende Batu gözüktü. Tabi ben burda Polis Cem ile uğraşırken Batu işini çoktan halletmisti. Merdivenleri teker teker inerken gözlerim onun gözlerini buldu. Gözleri kızarmış mıydı? Yoksa Ağlamış mıydı?

Batu yanımda durduğunda ifadesiz olan yüzü bir anda sertleşti, kesin bir şey olmuştu az çok tanıyorum artık Batu'yu kendisini bana ve diğer insanlara göstermek istemediği için önüne buzlarla kaplı kocaman bir duvar örüyordu. Şimdi ise  onun buzdan yapılmış olan kalesinin erimeye başladığını gòrdüm sanki. Belki de Buzların sarmasına izin verdiği kalbini bugün burda eritmisti yada eritmek zorunda kalmıştı. Belki de çok acı cekmişti. Mesela, gözleri ilk defa kızarmıştı. Mesela, ilk defa buzdan kalenin arkasında ki küçük prensin gerçek yüzünü görmüştüm.

"İ-iyi misin?"

Sesimin titremesine engel olamamıştım onu böyle görmek beni de üzmüştü. Batu benden gözlerini kaçırıp sorumu duymazlığa verdiğinde bende gözlerimi Batu'dan kaçırıp karşımda duran ve bana 'iyi misin' der gibi bakan iki çift gözle karşılaştım. Üzülmüştüm, kırılmıştım bilmiyorum daha ne kadar şu anki ruh halimi anlatabilirdim. Batu'nun beni duymazlığa vermesi veya onu takip ettiğimiz için bana ve kızlara kızması umrumda değildi. Ben onun için Üzülmüştüm ve onun için kırılmıştım.

KABA ÇOCUK (TAMAMLANDI)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें