BÖLÜM 24:DİĞER BİLİNMEYEN

7 3 1
                                    


Mevsimler bile akar gider dedik. Lakin akıp giden zaman sadece kraliçe ve kral için değil dünya içindir. Sarayın meydana bakan camında bir yüz vardır. Düşüncelidir. Kızgındır. Ama kızgınlığı kendine doğru dönmeye başlamıştır. Düşünceler onu, bunları hak edecek ne yaptım sorusuna yöneltir. Bu bir oto kontrol sorusundan ziyade bir serzeniştir. Hat keza ihanettir ki, altın tepside sunulmuş, bazı zamanlarda kanla süslenmiş, yeminlerle renklendirilmişken bir anda aslında hepsinin yalan olduğu ortaya çıkmıştır. İşte burası... Bir anda altındaki halının çekilmesi, inanıp bastığın toprağın altından kaydığı o yer... Burdan sonrası çukur! Dünyanın merkezi sonsuz mudur bilinmez ama için dehlizleri gayet sonsuzdur. Düş düşebildiğin kadar. Siyah o yüzden sonsuzdur ve yine o yüzden korkunç. Önce herkese kızgınlaşır, sonra durup kendine bakar! Bu kadarını hak edecek ne yaptım? Bunu sorduktan sonra baktığı meydana bakmaya devam ederken görür ki hayat devam etmektedir. Güneş yine batmaya yüz tutmuş. Çevresinde ona hayranlıkla bakan bir sürü akbaba. Yine sabah da olacak üstelik. Yine aynı yalancı yüzler. Aynı bakışlar. Yüzüne konuşamayan, kulaktan dolma laflarla bir anda düşman olan insanlar. Arkadan fısıldaşmalar. Yokken gülmeler.

Savaş yarasıdır denir, savaşta alınmışsa yara... Kapanır... Unutulur! Da can bildiğinin getirdiği gülün içindeki zehir unutulur mu? Ciğerlere çekilirken fark edilmişse? İhanet affedilmez! Hafifletilmez! Her ihanet siyah kadar sonsuz ve karanlıktır. Bütün renklerin mahzeni... Pencerenin önünde aşağıyı izleyen 2. Ayhan tam da burda düşünmektedir. Bu kadar değersiz miyim? Diye. Ve bir lanettir sorumluluklar kavramı. O yüzden onu bile belli edemez. Kendi kendine yaşar. Ama cezasız kalmayacaktır! İç soğutur mu gerçekten bilinmez ama cezalar ihanetler için vardır.

Muhafızlar! Diye kükredi.

Muhafızlar içeri girdi.

Giyotin kurulsun!

Aşağıyı izlemeye devam etti. Hava iyice kararmıştı. Yapılacak olan bir idam varsa bu sabaha kalacaktı muhtemelen. Hazırlıklar sürerken içeri Santiago girdi.

Kralım atınız hazır. Sabah gezmesi için.

Kral çıkarken Santiago olacaklardan haberdardı pek tabi ki.

Bu noktada ne kadar düşebileceğini bilemediği için insan, düştüğü her noktayı en dip olarak görür. Oysa denildiği gibidir için mahzeni, sonsuz!

İhanet, gayet yeterli bir itici güçtür. Uçurumda, kime arkanı dönüp manzarayı izlersin? Elbette, can bildiğine! Kim can bildiğine karşı güçlüdür ki? Bu yüzden ihanet, insanlardan güçlüdür! Kuru bir yaprak gibi düşülür.

İçinde nefret birikir. Kan istersin! Oysa beynini o soru kemirir durur ve alacağın hiçbir kan o soruyu kafandan silmeye yetmez! Bu kadar mı değersizdim?

Oysa değer kavramı sevgi kavramı ile ölçülmez! Koyun olanlar dedikodu ile hareket ederler. Her söylenene inanırlar ve Sancar'a inanır giderler. Onlar için yapılan şeyin önemi vardır. Kimin yaptığının değil. Bu yolda harcanan emekleri görmedikleri gibi bir de küçümserler! Kolay sanırlar krallığı masalda* anlatıldığı gibi. Oysa masalın devamında kral tahtına halktan birini oturtur ama üstüne de pamuktan bir ipe asılı kılıcı asar. Hadi, yanlış bir karar ver! der. Vereceği yanlış kararda kılıcın düşeceğini anlayan kişi, kraldan af diler ve gider. Kral o konuşanlar yüzünden krallığından bir şey kaybetmez. Ama şeytandır, sürekli kendinin iyi olmadığını söyler durur. Ve kafadır karışır. O soru kandaki zehir gibi bütün vücutta dolaşır durur!

İşte bu halde Kral 2. Ayhan sabah gezmesinde iken kendisine bir işaretmişçesine bir ses duyuldu.

Bu ihtiyarı dinleyiniz kralım. Siz bir hain değilsiniz.

Birden baş muhafız kılıcını çekti. Kral dur işareti yaptı. İhtiyar bir kurt gibi ölüme meydan okuyan gözleri ile devam etti:

Duyuldu kralım. Kurtlar sofrasına çakallar oturmuş.Bilge Kralın kahramanlıkları unutulmuş. Destanı okunmaz, ırk töresi bilinmez olmuş... Uyanmaya, kanımın son damlasına kadar kaldığım yerden sizi kralımdan emanet görmeye hainlerin kanını kutumuzdan temizlemeye geldim.Emredin!

Bilinir ki, gecenin en karanlık anı, sabaha en yakın olan anıdır! Ve hayat, tam bitti denildiği yerlerde kum saatini tersine çevirir ve yeniden gün doğar! İçin mahzeninden çıkmak için gönderilmiş bir işarettir o ihtiyar. Belki de efsanelerde geçen gök yeleli kurt!

Biraz zaman almış olsa da gelmişti sonunda. Zor bir süreçti gerçi ama atlatılmaya başlanılmıştı. Hele ki gerçek kraldan gelmiş olan diğer mektup sessizce beklemeyi emrediyordu.

Oğlum,

Duyuldu! İhanet de insanın ruhuna üflenmiş bir karakter ne yazık ki ve herkes onu durdurup ruhunu kontrol altına alamaz! Şehvetin filizlendiği ruhlar ise alamaz değil almazlar. Onlar için yapacağın hiçbir şey onları düzeltemez! Onlarla sadece akıl ile başa çıkabilirsin! Sadakatindir oğlum! Sus ve bekle! Şüphen olmasın ki sana öyle bir hediye göndereceğim ki hainler kendilerini öldürecekler!

Baban 1. Ayhan

İçinden okuyup durdu satırları. Bundan sonrasındaki susuşları sadece ne kadar hainlik yapabileceklerini görmek içindi. Sonrasında hakkedilen ceza bulunacaktı. Hiçbir ihanet cezasız kalmazdı. Bu da kalmayacaktı. Ve bu sabrettiği sürecin ödülü ise bambaşka olacaktı. Giyotin de bir hafta durur ve sonra geri kaldırtılır.

-----------------------------------------------------

*Masaldır. Derler ki bir gün bir krala, tebasından biri Keşke ben kral olsaydım. Kral olmakta ne varki? der. Kral bunu duyar ve o kişiyi çağırır. Tahtın üstüne de kılıcını asar. Üstelik de pamuk ipliği ile bağlı bir halde. Der ki; işte kral olmak böyledir. Vereceğin yanlış bir kararda kellen gider. Bunun üzerine kişi af diler ve huzurdan ayrılır. Bir daha da kral hakkında konuşmaz.

ÇAKARALMAZWhere stories live. Discover now