Dönüm noktası 2

118 4 0
                                    

Kai'den

Beni kandırmıştı. Aldatmıştı. Yoktu. Gitmişti. Kaçmıştı. Nasıl yapmıştı? Neden yapmıştı? Kimin için yapmıştı? Öfkem tüm benliğimi esir almıştı. İlk öğrendiğimde ihtimal vermemiştim fakat ruhumun bedenimden çekildiğini hissetmistim. 

'Hani kimsesi yoktu? Benimle bunca zamandır neden oynadı? Ne isterse vermez miydim zaten? Bunu bana neden yaşattı?' aklımda dönüp duran sorular öfkemin boyutunu arttırıyordu. Onu arıyordum. Şüphelendiğim hatta şüphelenmediğim herkesin mekanını aratmıştım. Yoktu. Gitmişti. Kaybolmuştu.

Her şey o olmuştu. Umrumda değildi ne aile ne de genç liderlik. Bir şekilde -zorla da olsa- bana dönmeliydi. Saldırgan tavırlarımın bana dönüşü geç olmadı ve yaşlılar olağanüstü hal toplantısı yapmaya karar verdiler.

"Ne dersen de bu işi bırakıyorum Kenzhi"

"Yapamazsın! Ailemizi düşün! Huandan farkın kalmadı Kai! Kendine gel!" haklıydı ama hiçbir şey düşünebilecek durumda değildim. Konsey toplantısına yalnız gitmekte kararlıydım. Fakat Huan ve Kenzhi herzamanki peşime takılmışlardı.

U şeklinde olan masaya yerleşmiş olan yaşlılar benim salona girmemle tüm dikkatlerini bana çevirdi. Hemen hemen her yaşlı liderin yanında-ayakta dikilen- aileyi temsil eden genç lider ya da genç liderin sağ kolu bulunuyordu. Masa iki basamak boyutunda bir platformun üzerinde duruyordu. Bu durumda tam karşılarına oturtulduğumda onlardan alçak seviyede görünüyordum. Huan ortalıkta yoktu. Kenzhi, Yang amcamızın yanındaki yerini aldıktan sonra herkes toplantıyı başlatması için Yaşlı Lider Yanga başıyla onay verdi.

Konunun benim sorumsuzluğum üzerine ağdalaşacağını düşünüyordum fakat asıl meselenin Chu olduğunu öğrendim.

"Genç Lider Kai. Biliyorsunuz ki yeğenim öldürüldü." diye lafa girdi Ming. Chu gibi bir yeğeni olduğu için yeterince şanssız buluyordum bu adamı. Yeğenine yapmayı istediğim işkenceleri bir bilse ölümünden kesinlikle beni sorumlu tutardı. Ming konuşmaya devam ederken gözüm ceviz yeşili mobilyaları süzüyordu. Zaten basık olan havaya iyice çekilmez hale getiriyorlardı.

"Siz ne düşünüyorsunuz Genç Lider Kai?" Ming'in sorusuyla ayıldım.

"Diyecek bir şeyim yok." dediğim anda büyük bir tartışmanın fitilini yakmiştım artık. "Girmemin bir sakıncası var mı?"

Kapıdan gelen sesin sahibine herkes gibi bende dönüp baktım.

Taoran'dan

"Patron senin kızı aldılar."

"Ne demek senin kızı aldılar?"

Lamiayı izletmeyi bir süredir bırakmıştım. Çalıştıği yerde ve gittiği dans okulunda adamlarım vardı. Monoton denilebilecek bir hayatı vardı ve Chang erkekleri onu koruyabilmeyi öğrenmiş gibi gözüküyordu.

"Bak senin kızı gördüm tamam mı? Hani şu partide kağıt verdiğim kız. Beyaz saçlı. Dövmeli."

Lamiadan bahsettiğini ilk anda anlamıştım tanımlama yapmasına gerek yoktu zaten ama konuşamıyordum. Kim kaçırabilirdi ki onu?

"Şehir dışına çıktılar Tao. Ancak oraya kadar takip edebildim. Batı çıkışından çıktılar kız baygın halde ellerinde."

Jackie dünya yansa beni özel numarasından aramazdı. Lamiayı sevmiş olmalıydı ki kendini ikinci kez tehlikeye atarak onları takip etmişti ve beni özel numarasından aramıştı.

"Tao emin değilim ama sanırım bu o günkü piçin işi." demeseydi benim aklıma Chu kesinlikle gelmezdi. O olmasaydı Lamiayı ikinci kez kim kurtarırdı?

ACİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin