tercih 2

102 6 0
                                    

Huan'dan

Arabada giderken tek düşündüğüm şey daha sonra Lamia ile ne yapacağımdı. Kainin zorluk çıkarmayacağından emindim. Gün henüz ağarmamıştı. Eve yaklaştım güvenlik görevlilerinden biri telaşla

"Efendim bir problem mi var?" diye sordu. Daha önce bu eve bu saatlerde gelmişliğim çok olmuştu ve hepside aksiyonlu durumlar yüzündendi.

"Hayır. Kainin haberi var bir şey alıp çıkacağım. Uyandırmayın." dedim muhtemelen bir kaç saat sonra kovulacak olan adama. Kapılar açıldı büyük bahçede yavaşca ilerledim. Kainin araba sesini işitmesini istemiyordum. Kapıdan girmek ve camdan girmek konusunda karasız kaldım. 'Kapıyı çalarsam Kai uyanabilir uyanmasa bile hizmetcileri koşa koşa gidip uyandırır. Camdan girsem kameralara yakalanırım ve Kainin adamları tepeme çöker hadi çökmedi diyelim Lamiayı camdan indirmek zor olur gürültü çıkar sonuç olarak Kai her seçeneğe göre uyanacak ve benim canıma okuyacak.' diye geçirdim içimden. Kapıya yönelmek en mantıklısıydı. Bir süre kararımı netleştirmek için bekledim ve yavaşca kapıyı tıklattım. Yaklaşık bir dakika bekledikten sonra kapı açılirken

"Ahh seni azgın... H-huuaan bey s-sizz..." tamamen transparan siyah geceliğin içindeki sürtük hizmetçi donup kalmıştı.

"Odana defol! Bunu daha sonra konusacagız!" kisık ama yeterince sert çıkmıştı sesim. Merdivenlere yöneldim Lamiayı korkutmadan uyandırmamayı planlayarak basamakları çıktım. Heyecanla kapısına yapıştım. Neden bu kadar heyecanlandığımı bilmiyordum belkide tepkisinden korkuyordum ama buraya kadar gelmişken onu almadan gidemezdim. Yavasca kapının kolunu indirdim iceri adım attim. Yoktu! Kainin onu kendi odasına yatırdığini hatirladim ve oraya yöneldim. Yine aynı sessizlikle kapıyı açtım. Kai yataktaydı sırtı bana dönük halde yatıyordu. 'Ozaman Lamia nerede? Hastaneye mi götürdüler?' diye düşünürken Kai birden kıpırdandı ve kollarının arasındaki o muhteşem yaratık göründü.

Kai'den

Çok fazla düşmanımız vardı. Sülalemizde çocuklara tetikte olmayı öğretmek en önemli kuraldı. Uyurken bile temkinliydik. Kapının açılma sesini duyduğum an uyandım. Adım sesi gelmiyordu. Gelen kişi o kadar güvenlik önlemini atlatabildiyse çok güçlü birisi olmalıydı. Lamianın güzelliğıne baktım fikrimi ondan ayırıp plan yapamıyordum. Ona zarar vermelerine izin veremezdim. Yavaşca kıpırdanip tam önümde duran boy aynasına baktım bu açıdan gelen kişiyi görebilirdim. Bir kapı bir de cam tarafına iki tane boy aynası koydurmuştum odama. Yatma pozisyonuma göre camdan ya da kapıdan giren kişiyi görebilmek içindi bu aynalar yani her zaman hem önümü hem arkamı kollamak zorundaydım.

Gördüğüm kişinin Huan olduğunu algılamakta zorlandım odamda ne arıyordu. Hem de gecenin bir yarısında!

"Huan beni öldürmeye mi geldin kardeşim?" dedim olabildiğince kısık sesle. Sırtım ona dönüktü. Lamia kollarımın arasında kıpırdandı. Ondan ayrılmak istemiyordum, sabah birlikte uyanmalıydık lanet kuzenim ne bok yemeye gelmişti!

"B-ben b-ben gidiyorum özür dilerim." sesi kısıktı fakat bir çok duyguyu aynı anda avaz avaz bağırır gibi çıkmiştı. Kahretsin! Lamia için gelmişti. Kahretsin! Kahretsin!

"Huan dur!" sesim daha gür çıkmıştı.Yavaşca ona dönüp Lamiayı kucağına doğru çektim. Lamia huzursuzca kıpırdandı. Tanrim bu kızın dünyadaki en sevdiği şey uykuydu. Huan hiç bir şey söylemeden boş gözlerle ikimize baktı.

"Onu görmeye mi geldin?" dedim alaycı bir sesle. Kuzenime bunu yapmak beni üzmüştü ama artık ondan ümidini kesmeliydi.

"Onu merak etmiştim ama görüyorumki gayet iyi." dedi iğneliyici bir tavırla.

ACİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin