yabancı aydınlık

157 6 1
                                    

karanlık karanlık karanlık... uzun bir uykunun ardından kulağıma gelen mırıltılar dikkatimi çekti. gözlerimi açmak istedim ama açamadım. etrafımdaki insanlar anlamadığım bir dilde derin bir yerden gelen sesleriyle merağımı dürtüyordu. haydi kızım Leyla tekrar dene. Olmadı...

Tüm vücudum, uyuşmuşluğun etkisiyle milyar tane karıncanın barınağı haline gelmiş gibiydi. Yavaşca gözlerimi aralayabildim. Karanlık bir odadan direk güneş ışığına çıkmak kadar yakıcıydı. İnsanlar neyce konuşuyordu, neredeydim bilmiyordum ama bir hastanede olmadığım kesindi.  Yaşlı çekik gözlü bir kadın bağırmaya başladı ne söylediğini ne hissettiğini ve ne dediğini anlamıyordum. Allahım kıpırdayamıyorum... Ardından içeri bir kaç adam girdi ve hepsi çekik gözlüydü. Zihnim sanki kayıplarını bulmak ister gibi en kuytu köşeleri yokladı ama elleri boş kalakaldı. Kesinlikle bu karanlık köhne odada dillerini anlamadığim bu çekik gözlü insanların içinde yerde yatar halde olmamalıydım. 'Belki de bende çekik gözlüyümdür, belki bir kaza geçirdim herşeyi unuttum ve şimdi uyandım' diye düşündüm bir an. 'Hayır hayır milyon kere hayır ben Leyla Kutluata'yım gözlerim kesinlikle çekik değil turuncu dalgalı saçlarım, kesinlikle bu çekik gözlülerinkine benzemiyor ve bir ailem var bu insanlar benim ailem değil.' dedim kendi kendime. Telaşa kapıldım. Düşünmeye çaliştım ama burada ne aradığım konusunda hiç bir fikrim yoktu.

Odadaki adamlardan en irisi -iri dediğim benden bir kaç santim daha kısaydı- eğilip ayaklarımı çimdiklemeye başladı. Sağlam bir tekme savurmak istedim ama yapamadım. Yaşli kadının gözlerindeki yaş, telaşlı sözcüklerine eşlik ediyordu ve ben hala bir şeyler anlamak için çabaliyordum.

Bir süre sonra odaya çok hoş görünen genç bir bayan geldi. O da çekik gözlüydü ve ben onu geyşalara benzetmiştim. Genç kadın geldiğinde herkes el pençe durdu. Nedenini bilmediğim bir nefret duygusuyla hiç konuşmadan bana baktı. 'Kesinlikle bir kaza geçirdim ve hafızamı kaybettim.'  fikri artık daha mantıkli geliyordu çünkü buradaki herkes beni tanıyor gibiydi ve ben bu geyşayı çok kızdırcak bir sey yapmıştim kesin.

Yaşlı kadın başını kaldırmada geyşaya bir şeyler söyledi, geyşanın tek bir kelimesiyle yaşlı kadın onun önünde secde etti. Evet secde etti!  'Sürtük karı! Her ne yaptıysam kesinlikle hak etmiş bu siktiğimin geyşasi!' dedim içimden. Yaşlı kadın daha yerden kalkmadan sürtük geyşa bir hışımla arkasına döndü ve odadan çıktı. Peşinden de bütün adamlar gidince yaşlı kadınla başbaşa kaldık. Hemen yanıma oturdu birşeyler söyleyerek vücudumu ovalamaya başladı. Masajdan çok mıncıklama gibi bir şeydi. 'Yapma teyzem her yerim dökülüyor!' demek istesem de beni anlamayacağını düşündüm ve sustum. Belki acıdan belki de uykuya alışmişlıktan olsa gerek hemen uykuya dalmıştım. Yine karanlık.

Gün aydınlandığında gözlerimi açtım odada kimse yoktu kıpırdanmaya çalıştım ve kıpırdandım! İçimi büyük bir sevinç kapladı. Karanlığım aydınlanmiştı ama bana ait olmayan bir aydınlık! Kıpırdanabiliyordum ama bana düsman olan ego manyağı sürtük bir geyşanın elindeydim. Ohh ne güzel...

Yaşlı kadın elinde bir tasla geldi. Hızla konuşurken birden tası ağzıma dayadı nefes almama izin vermeden çorbamsı o şeyi bana içirdi. Iykkk..! 'Acaba köpek çorbası mıydı? Belkide kaplumbağadır ya da yılan...' diye düşünürken az kalsın midemdekileri çıkarıyordum kadın da bunu anlamış olmalı ki hemen geri çekildi. Biraz da üzülmüştü sanki.

Dil din ırk; ne olursa olsun evrenin her köşesinde annelere özgü bazı hareketler var diye düşünmüşümdür hep. Bu kadın da öyleydi işte hastalanan çocuğuna söylene söylene çorba içiriyordu kendince. Nerede olduğumu neyce konuştuğumu unutarak

"Ah be teyzem ben senin her yediğini yer miyim hiç?" diye mırıldandım.

Kadın öylece bana bakarken odaya ufak tefek bir adam girdi niyetinin kötü olduğu sıfatından belliydi. Konuşmaya başladılar ve sohbetleri gitgide hararetli bir hal aldı kadın kendini nasıl ifade edeceğini bilemezmiş gibi elleriyle hareketler yaparak her  kelimesini vurgulayarak konuşuyordu. Adam daha sakindi. Biden gözüm çorba tasına kaydı ve kaçınılmaz son. Bacaklarımı kendine çekerek öğürdüm. Dehşetle bana bakan adam hızla kadının kolunu kavradı bu sefer bağirma sırasi ondaydı. Sonra ikisi birden dışarı çıktı. Can sıkıntısından odayı inceledim gerçi incelenecek bir şey de yoktu. Sonra o karanlığa dönmeyi istememe rağmen yine uykuya daldım.

Uyandım sesleri duyuyordum evet uyanıktım ama gözlerimi açamıyordum. Ellerimin ve gözlerimin bağlanmiş olduğunu anladım. Hiç sesimi çikarmadım. Zaten bugüne kadar sadece yaşlı kadınin yaninda mırıltı halinde bir cümle kurabilmistim. Hareket halindeydik araba motorunun sesi geliyordu. Kimse konuşmuyordu. Uzun bir yolculuğun ardından araç durdu. Kollarıma bacaklarıma yapışıp arabadan indirdiler gözlerim hala kapalıydı. Bir yere bırakıldım ve yanımdan koşar adımla uzaklaşan ayak seslerine dikkat kesildim ellerim gözümde bağlı olan beze gidene kadar arabaya binip kaçmışlardı. Türkiyede olsaydım plakasını alırdım ama şuan hangi ülkede olduğumu bile bilmiyordum. Allahtan son anda ellerimi çözmüşlerdi. Oturduğum yerde etrafa bakındım terkedilmiş eski depo gibi bir yerdi hatta çöplük deposu... 'İşte şimdi sıçtık.'

Vücudum çözülmeye başlamıştı ama ben tam yürüyebilecek duruma geldiğimde açliktan ölürdüm herhalde. İn cin top oynuyordu. İşler Türkiyedeki gibi yürüyorsa çok geçmeden tecavüze uğrayacağım kesindi. Duvarlara tutunarak mekanı keşfe çıktım. Biri karşıma çıkıp böö yapsa donuma sıçardım. Köşede bir paçavra yığını buldum ayağimla yoklamaya başladım içinden bir şey çiksaydı kalp krizinden giderdim. Ayağımla bir kez daha yoklarken henüz tam güçlenememiş bacağim dengesini sağlayamadı ve yere yapıştım. Ağlamaya başladım sesim yankılandıkça daha gürültülü hıckırıklar bırakmaya başladım neden bunlar benim başıma geliyordu, suçum neydi, neredeydim, beni kim buraya atmıştı bilmiyordum ama kendimi toparlarsam bunların sorumlusunun ağzına sıçacaktım. Paçavraların arasına girdim ve gözlerimden akan yaşlarla sızdım.

ACİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin