17

31.2K 1.1K 389
                                    

Yine bu evde olduğuma inanamıyordum.

En son, ve ilk kez, burada olduğumda Ekim'in bir sapık olduğunu düşünüp kaçmaya çalışmıştım ve o sadece beni umursamamıştı.

İşte gerçek bir aşk hikayesi.

"Çok uzun zaman önce gibi, değil mi?" Sorduğu soruyla ona dönüp başımla onayladım. O da anahtarını kapıdan çıkarıp kapıyı üstümüze kapattı. Bu hareket kalp atışlarımı çok fazla hızlandırmıştı. "Aç mısın?" Başımı iki yana salladığımda gülümsedi. Yaklaşıp elini omzuma koydu ve yukarıya çıkan merdivenlere ilerlemeye başladı.

Gerçekten uyuyacak mıydık şimdi?

Ben, kalbimin sesini duymuyor olması için dua ederken odasına geldiğimizde derin bir nefes aldım. Gri ve beyazdan başka bir renk yoktu, hatırladığım gibi.

"Sana giyecek bir şeyler bulacağım." Dedi omuzlarımdan tutup vücuduma bakarken. "Sana yemek vermiyorlar mı evde?" Sorduğu soruya karşılık yüzüm buruşturdum.

"Gerçekten mi?" Gülümseyerek burnunu kırıştırdı.

"Bunu yapmamalıydım." Arkasını dönüp dolabını açtığında onu izledim. Her şey özenle askıya asılmıştı, benim dolabımda bir köpek yavrusu yolunu kaybedebilirdi. Kesinlikle Ekim'i evime götürmemeliydim. Beyaz bir tişörtü bana fırlattığında kaşlarımı çattım.

"Altına ne giyeceğim?" Ensesini kaşıyıp dolaba geri döndü ve onun için şort, benim için daha çok kapri olan bir eşofman altını elime tutuşturdu.

"Beli lastikli, biraz komik olacak." Omuz silktim.

"Ve banyo?"

"E-evet," kekeleyerek bunu söyledikten sonra odanın içindeki lavoboyu gösterdi. Kekelemesine şaşırsam da belli etmeden banyonun içine girdim.

Üstümdeki elbiseyi el çabukluğuyla çıkarıp tişörtü üzerime geçirdim ve altıma da şortu geçirip lastiklerini iyice sıktım. Gerçek anlamda bir patates çuvalına benzemiştim. Yine de temiz kıyafet kokusuna Ekim'in parfümü de karıştığı için mutluydum. Oyalanmadan dışarı çıktığımda Ekim de üzerini değiştirmiş, yatağa oturmuş beni bekliyordu. Beni görünce kahkahasını bastırmak istercesine büyük -ve güzel- dudaklarını birbirine bastırdı.

"Çok... Güzel görünüyorsun." Gözlerimi devirdim.

"Çok... kötü bir yalancısın." Bunu söylememle bastırdığı kahkahasını bıraktı. Ben de o muhteşem sesin tadını çıkardım.

Durup oturmam için yanına eliyle iki kez vurduğunda ikiletmeden yanına oturdum. Tam karşımızdaki aynadan oldukça tuhaf görünüyorduk. Aynadaki yansımamıza gülümserken kollarını belime dolayıp ikimizin de yatağa uzanmasını sağladı. Ona döndüğümde kısılmış gözlerle bana bakıyordu.

"Seni seviyorum." Bunu söylememle alnını alnıma dayadı ve gözlerini kapattı.

"Seni seviyorum."
***

Nefes nefese uyandığımda refleks olarak elimi kalbime götürdüm ve sakinleşmeye çalıştım. Omzumda hissettiğim el ilk anda irkilmeme neden olsa da Ekim olduğunu anladığımda rahatladım.

"Kâbus mu?" Yüzüme dökülen saçlarımı geriye attığında şefkatli sesiyle sormuştu.

"Anksiyete." Ona döndüğümde odadaki loş ışıktan gördüğüm kadarıyla anlamamış bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "Yarın hiç çalışmadığım bir sınava gireceğim ve o da kendini böyle hatırlattı." Kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken yaklaşıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde uykulu gözlerinin altındaki parlaklığı görebiliyordum.

Underage | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now