7

41.2K 1.6K 481
                                    

Kalbimde sıcaklık, karnımda karıncalar ve aptal bir gülüş. İşte bu tam olarak benim tanımımdı. Ne zamandır bu durumda olduğumu bilmiyordum ama tam da şu an, bu durumun doruğunda olduğumu biliyordum.

"Beğendin mi?" Neredeyse İstanbul'da yaşadığımı unutturacak kadar yeşil ve bir o kadar temiz kokan kırsal alana hayranlıkla bakarken duyduğum Ekim'in sesi, dünyanın en güzel şiirini dinliyormuşum gibi hissettirmişti.

"Burası..." Gözlerimi sonbahar çiçeklerinden çekip Ekim'e baktım. "Çok güzel." Ekim'in yüzündeki gülümseme daha da genişlerken arabanın kaputuna oturup, yanına oturmam için eliyle işaret etti.

"Ben senin yaşlarındayken, hatta daha küçükken, burası benim gizli yerimdi." Ağzımdan kaçırdığım kıkırtıyla birlikte yanındaki yerimi aldım. O da yerleşmemi beklemek adına sustu. "Sorun sevgilin mi? Çünkü eğer öyleyse bu sorun olmamalı. Henüz on yedi-"

"Sorun sevgilim değil." Kaşlarını kaldırıp kafasını bana çevirdi. Ben de gülümsedim. "Sevgilim yok ve gerçekten, bir sorun da yok." Ekim başıyla onaylayıp kafasını manzaraya çevirdiğinde, ben gözlerimi ondan alamadan öylece kaldım. "Bana kendini anlatır mısın?" Söylediğimle gülüp bana döndü.

"Beni mi merak ediyorsun?" Kocaman gülümseyip onu başımla onayladığımda kıkırtısını gizleyemedi. "Sorarsan anlatabilirim."

"Tamam... şu barın sahibi olmak ve bazen konser vermek dışında yaptığın bir iş var mı? Yani meslek olarak?" Başını manzaradan ayırmadan gülümsedi.

"Meslek olarak pilot olduğumu söyleyebilirim sanırım, ama hiç yapmadım." Kaşlarımı çattım.

"Niye?" Omuz silkti.

"İstemedim." Bu cevaba tekrar niye sormak istesem de çenemi kapatmayı başardım.

"Hiç aşık oldun mu?" Hafifçe kaşlarını çatarak bana döndü.

"Hayır." Şaşkınlıkla kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten." Gülümsedim.

"Bu gidişle ben seni kızıma alabilirim belki." Gülüp sağ elini kafamın üstüne koyarak saçımı bozdu.

"Bana evde kaldığımı mı söylüyorsun?" Saçlarımı düzeltmeye çalışıp gözlerimi kısarak Ekim'e baktım.

"Ben demedim sen dedin."
***

Ben, Ekimin arabasından çıkan vanilyalı çikolatalı sütümü içerken güneş batmaya başlamıştı bile. Yaklaşık üç saattir burdaydık, pek konuşmuyorduk ama aramızdaki sessizlik rahatsız edici de değildi. Sonuçta, birlikte konuşmamak da özel bir şeydi. Sanırım ikimizin debu sessizliğe ihtiyacı vardı.

"Hadi dönelim artık." Sesini duyunca ona döndüm. Üç saattir burada olduğumuzu var sayarsak, artık gitmeyelim diyemezdim. İsteksizce bağdaş kurduğum yerden kalktığımda gülümsedi. "Ben de kalmak isterdim ufaklık, ama yarın okula gitmen gerekiyor ve ben de birazdan işimin başına döneceğim."

İşten kastı bara gitmekti.

İlerde benim de böyle bir iş bulmam gerekiyor.

Arabaya bindiğimizde camdan dışarı bakarak manzaranın ve Ekim'in varlığının biraz daha tadını çıkarmaya çalıştım. Büyük ihtimalle ikimizde neden burada birlikte olduğumuzu bilmiyorduk. Sahi, neden buraya gelmiştik? Sadece kendimi iyi hissetmediğimi düşündüğü için miydi bunlar? Bir insan nasıl bu kadar iyi kalpli olabilirdi?

"Beni buraya kötü hissettiğimi düşündüğün için mi getirdin?" Arabayı çalıştırıp gözlerini yoldan ayırmadan başıyla onayladı.

"Kemerini tak." Verdiği cevap gözlerimi devirme isteği uyandırsa da arabaya ilk oturduğumda takmayı unuttuğum kemeri taktım.

"Peki herkese karşı böyle misin?" Kaşlarının hafifçe çatıldığını görebiliyordum.

"Nasıl?" Bana bakmadığını bilsem de omuz silktim.

"İyi." Verdiğim cevap onun dudaklarına gülümseme olarak yayılınca ben de gülümsedim.

"Pek değil, geçen hafta bir adama kafa attım. Hem de küçük bir kız için!" Geçen hafta Okan'a kafa atışını hatırlayınca ağzımdan küçük bir kıkırtı kaçırdım. "Sanırım seni sevdim, ufaklık." Kalp ritmim bozulmaya başladığında, yine, kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Tek bir cümleyle tüm dengemi alt üst etmeyi nasıl başarıyordu?

"Bana ufaklık demekte ısrarcı mısın?" Başıyla onayladığında gülümseyerek başımı cama yasladım.

Onunla olmak, yorganın altında en sevdiğin oyuncağına sarılıp uyumak gibiydi. Evde, güvende ve tüm kötülüklerden uzakta olmak gibiydi. Bu yüzden mayışarak gözlerimin kapanmasına engel olamamıştım.
***

"Güzelim uyan artık." Ekimin yumuşak sesiyle birlikte yüzüme değen nefesi, beni uyandırsa da gözlerimi açmamıştım. Bu anın tadını daha fazla çıkarmak istiyordum. Elleri saçlarıma değdi ve kıkırtısını duydum. "Yarım saatte nasıl bu kadar derin uyudun be kızım?" Uzaklaştığını hissettiiğimde arabanın kapısının açıldığını duydum. Ardından benim kapım da açıldığında kucağında eve gideceğini anlamıştım. Ama yine de gözlerimi açmadım.

Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı, hadi ama!

Bir elini boynumdan bir elini dizlerimin arkasından geçirdiğinde kıvrıldığım yerden havalandım. Aslında, Ekim beni bu zamana kadar hep Cemre'lere bırakmıştı ve büyük ihtimalle şimdi yine oraya getirmişti.

"Güneş, ben seni böyle aldım ama kaçıncı kat olduğunu bilmiyorum ki güzelim." Kendimi tutamayıp güldüğümde gözlerimi açmak zorunda kalmıştım. Ekim ise kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Başından beri uyanık mıydın?" Kaşlarımı havaya kaldırdım.

"İlk uyandırdığında uyandım." İnanmamış bir edayla başını salladı.

"E kaçıncı zil onu söyle bari." Gülüp 4. Zili işaret ettim. "Şimdi o zile bas." Kaşlarını hadi der gibi kaldırdı. "Ellerim küçük bir kızla dolu." Gözlerimi devirip zile bastım ve başımı Ekim'in göğsüne biraz daha bastırdım. Kokusunu biraz daha içime çekmek ve kalbini biraz daha duymak istiyordum.

Merdivenleri çıkarken biraz sarsılsam da sonunda kata gelebilmiştik. Cemre, gözleri fal taşı gibi bize bakarken sadece gülümsedim.

"Yatağına da yatırmamı ister misin?" Ekim, in artık kucağımdan der gibi konuşmasının üstüne beni yavaşça yere bıraktı.

"Teşekkür ederim." Dedim yüzüme düşen saçlarımı geriye atarken.

"Her zaman, ufaklık." Arkasını dönüp gitmek için bir adım attığında ellerimi boynuna dolayıp parmak uçlarımda yükseldim. Bir daha ne zaman göreceğim meçhuldü ve sarılmak da bir teşekkürdü, öyle değil mi?

Underage | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin