3.Bölüm

9.4K 519 84
                                    

Sehun her zamankinden farklı bir şekilde Luhan'a gülümseyerek salonun ortasında babasının hemen yanında ayakta duruyordu. Luhan kendisine gülümseyen kişinin Sehun olduğundan emin değildi. Babası her ne kadar onu tanıştırırken "Bu da en yakın arkadaşımın oğlu Oh Sehun" demiş olsa da, yine de kabul edemiyordu.

Evrim geçirmiş bir Oh Sehun olabilir miydi? Belki de babası genetiği ile oynayıp gülmeyen suratındaki kasların çalışmasını sağlamıştı. Yok, kesinlikle karşısındaki adam Oh Sehun değildi.

"Sende kimsin ve suratsız Oh Sehun'a ne yaptın?"      

Sehun gözlerinin kaybolmasına neden olan ve Luhan'ı hayranlık içinde bırakan gülümsemesi ile başını sallayıp Minseok'a baktı.

"Hiç değişmemiş Minseok amca."

Minseok kafasını olumlu bir şekilde sallayıp güldü.

"Hadi yemekler soğumadan sofraya oturalım gençler nasıl olsa sohbet edecek çok vaktimiz var."

Sehun onu onaylar bir biçimde başını salladı, sonra da Minseok'un peşinden hazırlanmış masaya oturdu. Luhan hala neler olduğunu çözebilmiş değildi. Babası neden Sehun'u tanıdığını kendisine söylememişdi ki. Ya da yemeğe gelenin o olduğunu, şu masada gülüşüp duranların kendisinden habersiz bir şeyler karıştırdığına adı kadar emindi. Yine de umursamadan peşlerinden oda masaya oturdu.

"Luhan eve geldiğinde istifa ettiğini söyledi aranızda bir sorun yoktur umarım."

Luhan babasının bu zamansız söyleminden dolayı ağzında ki yemeği yutmakta zorlanıp öksürmeye başladı. Sehun ona masada duran sürahiden bir bardak su doldurup verdiğinde aynı kahve dükkânında ki gibi elleri birbirine saniyenin oda biri kadar bir süre değmiş ve ikisinin vücuduna elektriksel sinyaller yayılmıştı.

Luhan hemen elini çekip verilen suyu içti. Bir süre nefesini düzenlemeye çalışarak bekledi sonra da babasına sinirli bir yüz ifadesi ile az önce söylemiş olduğu şey için kızmaya başladı.

"Baba! Şu an bunun ne yeri ne de zamanı!"

Sehun'un söylenenleri sanki duymamış gibi yüzünde, Luhan'ın gerçek olduğunu anlamakta zorlandığı gülümsemesi ile kendisine baktığını gördü. Ama bakışlarında gördüğü bir şey Luhan'ın daha fazla devam etmesine engel oldu.

Tam karşısında oturmuş bugün kendisini aşağılayan sözcükleri sanki o söylememiş gibi babası ile birbirlerine gülümseyerek yemek yiyen adamın, amacının ne olduğunu ve neden orada olduğunu bilmek istemiyordu çünkü umurunda değildi.

Bir günün içine yetecek kadar sıkıntı yaşamıştı. Daha fazlasını ise kaldıracağını sanmıyordu. Yemeğini düşüncelere gömülmüş bir şekilde bitirdi.

O kadar kendi içine gömülmüştü ki onların arasındaki sohbeti bile dinlememişti.

Luhan daha fazla onunla aynı ortamda kalmak istemediği için yavaşça masadan kalkıp yanlarından ayrıldı.

"Lulu nereye gidiyorsun daha tatlını yemedin."

Luhan babasına dönüp bakmadan kapıdan çıkarken,

"Canım yemek istemiyor, ben yatacağım iyi geceler."

Luhan cevap beklemeden yemek odasından çıktı ve yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldi. O kadar dalgın ve ruhen o kadar yorgun hissediyordu ki kendisini, bir an önce bu kâbus günden kurtulmak için kendisini uykunun kollarına bırakmak istiyordu.

TATLI CADIWhere stories live. Discover now