-Asla!

-İyi be, ne yaparsan yap! Şimdi kaldır kıçını da çıkalım. Prenses Rüya ve ben bu günün tadını çıkaracağız, değil mi meleğim? Sen istediğin kadar somurtabilirsin. İlk iş gidip elbise alıyoruz anneye, sonra sana ciciler alıyoruz. Hangi güzel kıza nasip olur ki anne- babasının nikâhına gitmek? O yüzden sen yarın oranın en güzel bebeği olmalısın, duydun mu beni prenses?

Yağmur, Rüya’yı kucaklayıp onunla konuşarak çıkmıştır bile. Zeynep’i hiç de umursamamıştır. Yatağın üstüne oturur Zeynep. Kendisiyle kaldığı her an olduğu gibi maskelerini indirir birer birer. En yakın dostu bile onun umursamayan tavırlarına aldanmış ve altındaki nedeni sorgulamamıştır. 

“Yağmur, yediyse herkes yer, Zeynep! Aferin doğru yoldasın! Hiç kimse hele Kerem, asla anlamamalı canının nasıl yandığını.” der kendi kendine. Kerem… Âşık olduğu, canını verecek kadar sevdiği insan… Canını herkesten çok yakan adam! Güvenmeyi en çok istediği ama asla güvenemeyeceği adam…

Onunla aynı evi paylaşmak, birlikte çocuklarını büyütmek, yorulduğunda ona dayanmak, gücü bittiğinde onu kollarına alıp kendi gücünden ona vermek… Aslında hayattan tek beklentisidir, Zeynep’in. Ama böyle değil… Güvenemeyeceği, sırtını dönemeyeceği bu adamla değil…

Şimdi hayatın onu en zorlu sınava aldığını bilmektedir. Onun gözlerinin içine bakmak, kokusunu duymak, kızlarına sarıldığını görmek… Ve ondan ne olursa olsun uzak durmak… “Nasıl başaracağım bunu! Hâlâ bir bakışıyla beni eritebiliyorken ben ona dokunmamayı, sarılmamayı nasıl başaracağım?” “ Yapacaksın Zeynep! Yapmak zorundasın. Bir kez daha canın yansın istemiyorsan ne olursa olsun Kerem’den uzak duracaksın!”

Yağmur’un kapıdan seslenmesiyle düşüncelerinden sıyrılır. Derin bir nefes alıp dışarı çıkar. O andan sonra günü, Yağmur yüzünden fırtına gibi geçer. En sonunda Yağmur’un onay verdiği bir elbise bulmayı başarırlar. Beyaz, derin V dekolteli, bele oturup kalçalarından dizlerine kadar yumuşak dökümlerle bollaşarak inen şifon bir elbise almışlardır. Siyah saçları ve teniyle son derce uyumlu olan elbiseyle aynaya ilk baktığında itiraf etmese de kendini gerçekten “gelin” gibi hissetmiştir Zeynep.

Elbiseyi satın aldıktan sonra hem biraz soluklanmak hem de Rüya’yı doyurmak için alışveriş merkezinde bir cafeye otururlar. Yağmur kahve alıp gelirken Zeynep de Rüya’yı kucağına alıp emzirmeye başlar. Yağmur kahvesinden bir yudum alıp

-Ohhhh be! Ayyyy, ayaklarıma kara sular indi valla.

-Yağmurrrrr! Delirtme beni!

-Tamam ya, tamam! Fena mı oldu işte, tamam çok yorulduk ama elbise harika. Çok içime sindi.

Onlar didişirlerken cafenin önünden geçen bir kadın, Zeynep’in sesini duyunca olduğu yerde kalır ve dönüp onlara bakar. Sonra hem hayretle hem sevinçle aydınlanır yüzü.

-Zeyneeeeppppp!

-Seda!

-İnanamıyorum ya, sesini duymasam yürüyüp gidiyordum. Aman Allah’ım senin çocuğun mu var? Ne zaman evlendin? Ayyyy, soru bombardımanına tuttum değil mi? Sakıncası yoksa oturabilir miyim?

Zeynep’in cevap vermesine bile fırsat tanımadan masaya oturuverir Seda. Yağmur’a dönerek

-Rahatsız ediyorum ama merhaba, Seda ben!

-Yağmur. Rica ederiz, ne rahatsızlığı.

-Zeynep’i kucağında bebekle görünce öyle şaşırdım ki anlatamam. Söylesene ne zaman evlendin, ne zaman çocuğun oldu? Ya biz seninle en son şeyde… şey…

BENİ Geceye TESLİM ETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin