1. BÖLÜM

65K 1.2K 57
                                    

Gece… New York saatiyle gece 23.00… John F. Kennedy Havaalanı’nın geliş terminalinden deri montunun yakalarını kaldırmış, bir eliyle büyükçe bir bavulu çeken diğer eli cebinde, genç bir adam çıkar. Bir an New York soğuğunu solumak üzere durur. Yavaş ama kararlı adımlarla havaalanının biraz ötesindeki otoparka doğru yürür.

 

“Soğuğunu bile seviyorum New York! Arayan yok, soran yok… En mühimi babam yok! İstanbul yok! Oh be, dünya varmış!” Dudaklarında bir ıslıkla yürümektedir, genç adam. Düşünceli ama huzurludur.

Otoparkta arabasına yaklaştığı sırada karanlıkta, gölgeler arasında bir karaltı dikkatini çeker. Duraklar, görmek için gözlerini hafifçe kısar. Vücudu gerilmiştir. Olduğu yerde durup anlamaya çalışır.

Otopark girişinin biraz ötesindeki bir girintide çöp konteynırına dayanmış biri oturmaktadır. Dizlerini göğsüne çekmiş, başını dizlerine kapamış biridir bu. Ara ara gelen hıçkırık sesi olmasa ölü denilebilecek biri.

Kerem, kaşlarını çatıp karaltıyı inceler bir süre. “Çocuk bu!” diye düşünür. Gecenin bu saatleri New York’un karanlık köşeleri tehlikelidir. Bunu bilen aklı başında herkes, oyalanmadan yürüyüp gider. Hiç kimse başını bile çevirip bakmaz, sesi duysa da duraklamaz bile. Bir çöp konteynırına yaslanıp başka bir boyuta geçen bir keş, New York insanları için alışıldık manzaradır. Kerem, kendisini neyin durdurduğunu bilmez, aklının da durmaması gerektiğini söylediğini bilir. “Ulan, ne zaman aklını dinledin ki sen!” diye omuz silker ve karaltıya doğru yaklaşır. Bavulu elinden bırakıp küçük çocuğun yanına çömelir, bir eliyle hafifçe onun omzuna dokunur “Are you OK?” (iyi misiniz? ) Önündeki karaltı birden ok gibi başını kaldırır. Küçük bir çocuk değildir bu. Gözleri dehşetle bakan genç bir kadındır. Karanlıkta yüzünü seçemese de büyük bir şok yaşar, Kerem. “Aman Allah’ım! Şaka mı bu? Hâlâ uykuda mıyım, ben?”

Korku ve öfke dolu ama zayıf bir ses “Do not touch me!” ( Dokunma bana!) diye cevap verir. Sonra neredeyse fısıltıyla kendi kendine konuşur genç kadın “Bir bu eksikti! Ne yapacağım şimdi?” Kerem, yaşadığı şokun etkisinden hâlâ çıkamamışken refleks olarak kızın konuştuğu dilin Türkçe olduğunu algılar.

-        Türk müsün?

-        Yok, pratiğim artsın diye Türkçe konuşuyorum.

-        Bak sennnn! Dilimiz de pek uzunmuş.

Genç kadın, o anda hiç tanımadığı bir adamla Türkçe tartışmakta olduğunu fark eder. Karşısındaki adamı görmek için bir an gözlerini kısar. Son bir saat içinde yaşadıkları öylesine anormaldir ki artık hissizleşmiş, başka bir boyutta yaşadığına bile inanır olmuştur. Hâlâ gözyaşları akmaktadır yanaklarına. Elleriyle sertçe gözlerini siler, burnunu çeker ve Kerem’in tam olarak göremediği yüzüne bakmaya başlar.

-        Bir kez daha soruyorum, iyi misin?

-        Eh, yaşıyorum hâlâ…

-        Biri mi saldırdı, ne oldu?

Parmağıyla otoparkın dışını gösterir genç kadın.

-        Havaalanına gidiyordum. Arkamdan geldi biri ya da birileri, bilmiyorum. Arkadan ayağıma bir çelme takıldığını hissettim. Yere düştüm, kolumdan çantamı çekip gitti. Kalkıp peşinden koştum, buraya girdi ama yakalayamadan kaçtı. Olan bu işte!

-        Eeeee?

-        Ne eeeesi? Beğenemedin mi? Yeterince aksiyon dolu olmadı mı?

BENİ Geceye TESLİM ETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin