5. BÖLÜM

36K 831 50
                                    

Zeynep son cümleyi duymamıştır, kendini hızla odasına atıp kapıyı kapar. Kapının arkasına yaslanıp kalır. Elini deli gibi atan kalbinin üzerine koyar. Nefesinin sakinleşmesini bekler. “Bir daha asla tekrarlanmayacak, sana söz veriyorum!” cümlesi beyninin içinde dans etmektedir.

“Ne yaptım ben! Daha doğrusu biz ne yaptık? Aman Allah’ım, şimdi ne olacak?” diye feryat eden iç sesini susturmaya çabalar. “Ne var yani, alt tarafı bir öpücük! İlk defa mı öpüşüyorsun kızım? Büyütmesene! Hem işte söz verdi Bir daha olmayacakmış.” “Büyütme öyle mi? Nasıl büyütmem ya! Tamam, ilk kez öpüşmedim kabul ama bu… bu, başka bir şey! Bu öyle sıradan bir öpücük değil ki! Öyle olsa zaten karşılık vermez, tokadı basardım.”

Aslında Kerem, onu tutup göğsüne yatırdığı andan beri için için istemişti o öpücüğü. Daha filmi izlerken hayaller kurmaya başlamamış mıydı? O, muhteşem aşk öyküsündeki kadın kendisi, erkek Kerem değil miydi? “Kimi kandırıyorsun kızım, sen bu adamdan çok fena etkileniyorsun işte!” Hâlâ, dudaklarının tadını almıyor muydu? Şarap tadındaki dudakları, ona çok yakışan sedir ağacı kokusu, kalbinin onunkiyle aynı hızda çarpması… Daha dudaklarını hissettiği ilk an aklı başından gitmemiş miydi? “Tamam, etkilendim kabul ediyorum ama ateş ve barut tabi yan yana durmuyor işte! Büyütecek bir şey yok ki! Oldu bir kere! Birkaç gün uzak dururuz birbirimizden geçer gider.18 yaşında ergen tripleri yapma Zeynep!”

Bacaklarının titremesi geçince banyoya doğru gider. Elini yüzünü yıkayıp biraz rahatlamaya çalışacaktır ama suyu açtığı an, o öpücüğün izlerini silmek istemediğini fark eder. Aynada kızarmış yanaklarına, dolgun dudaklarına bakar. Geri döner. Üzerini değiştirip yatağa girer ama uyuması nerdeyse imkânsızdır.

Yatakta uyuyabilmek adına sağdan sola dönüp dururken akşam Kerem’in sorduğu soruya kafası takılır. “Uyurgezer misin, sen?” demiştir. Salona geldiğini söylemiştir. Beynini zorlar hatırlayabilmek için Zeynep. Ama mutfağa gidip su içtiğini filan hatırlamamaktadır. “Kesin uydurdu, gıcık!” diye düşünürken gece gördüğü rüyayı hatırlar.

Karanlık… Soğuk, taş zemin… Kıvrılmış yatan Zeynep… Üşüyor… Soğuk, iliklerine kadar işlemiş, karanlıktan korkuyor... Güçlükle yattığı yerden kalkıyor… İleride beyaz bir ışık… Işığa doğru yürüyor, yürüyor, yürüyor… Işığın ortasında bir ağacın altında oturan biri… Yaklaştıkça bir erkek olduğunu görüyor. Yüzü yok… Gülümseyen dudaklar var sadece… “Gel!” diyor… Zeynep, çağrıya kulak veriyor… Kendisi için açılmış o kolların arasına uzanıyor… Başı, kucağında adamın… Adam, saçlarını okşuyor. Saçlarını okşadıkça ısınıyor Zeynep, rahatlıyor… “Uyu!” diyor, adam ona… Gözlerini kapatmadan son bir kez adama bakıyor Zeynep… O, yüzüne baktıkça adamın yüzü şekilleniyor… Burnu, kaşları, gözleri… Şimdi tamamen ortada yüzü… Tanıyorum bu adamı, diye düşünüyor… İçini bir huzur kaplıyor, gözleri kapanıyor yavaş yavaş… Yuvasındaymış gibi bir güven ve huzur içinde… Isınıyor, gevşiyor bütün vücudu… Ait olduğum yer burası, diye düşünüyor… Adam saçlarını okşuyor, okşuyor… Zeynep uykuya dalıyor… Sonra gözlerini açıyor… Yıllardır uyumuş gibi dinç, huzurlu ve rahat… Adam başucunda… Saçlarını okşuyor hâlâ… Gülümsüyor Zeynep ona… Adam saçlarını öpüyor, eli yanağında dolaşıyor… Zeynep ağzını açıyor ona “Gitme!” demek için… Adam yavaş yavaş siliniyor gözlerinin önünden… Gidiyor, tutamıyor Zeynep… Adam yok oluyor…

Uyandığı anı hatırlar sonra, rüyasındaki gibi rahat, gevşemiş ama yine de bir yanı eksik… “Hayır ya! Rüyaydı o! Rüyaydı, tamam mı? Yapmış olamam! Ben Kerem’in yanına gidip onun kucağına yatmış filan olamam, hayır!” Kendini ne kadar zorlasa da bir gece önceyi hatırlamıyordu, işte! Rüya dışında… Rüyaysa tabi!

BENİ Geceye TESLİM ETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin