B.Ç.K - "ÖPÜCÜK"

9K 639 36
                                    

"Emin misin?" diyerek onuncu defa sordum.

Yirmi de olabilir.

Güvenemiyorum da, bok da çıkabilir.

"Artık tırmanacak mısın?"

Gösterdiği ağaca bir daha baktım. Eğer düşersem kesin bir yerimi kırardım. Kesin!

"Neden insan gibi kapıdan girmiyoruz? Tamam sen hayvansın da ben insanım sonuçta."

Yolda el ele tuhaf bakışmamızdan sonra bir taksi çağırıp ana ve baba zürafanın evine gelmiştik. Onun odasına bakan pencerenin önünde büyük bir ağaç vardı, dediğine göre babasıyla birlikte bilerek buraya dikmişlerdi ağacı, annesinin gazabından kurtulmak için ikisi de bu ağacı kullanıyormuş.

Dedim size, hepsi manyak.

"Çünkü uyuyorlardır." Zaten zil de süs olsun diye kapıda aqü.

"Bakalım ışık yanmıyorsa burayı kullanırız, tarzan mıyım ben anasını satayım?"

Homurdana homurdana evin önüne geçtim ve pencereye baktım.

Işık yanıyordu!

"Gel ışık yanıyor, kapıdan girelim."

Beraber kapıya geldik. Zile basarken Zürafa surat elimi tuttu. "Normal bir çiftiz unutma."

Eben!

Tam laf söyleyecekken kapı açıldı. "Oğlum, gelinim hayırdır? Hoşgeldiniz!"

Hayır kaynanatör hayır.

"Hoş bulduk anne." diyerek içeri geçtik ve koltuklara oturduk. Fırat elini omzuma attı.

Katil olmasam iyi!

"Hayırdır oğlum birşey mi oldu?"

Telaşa gerek yok, evden kaçtık.

"Evi böcekler basmışta, ondan geldik. Babam nerde?"

Yalana bak be.

Desene yiyosa katil olmaktan son anda kurtulduk diye.

Yemez.

"O uyudu, bende yatıyordum şimdi." Esnedi. Elini ağzına kapataydın bari. "Odan hazır zaten, ben yatıyorum iyi geceler."

Kalkıp yukarı doğru çıkarken durdu. "Sen gel benimle Bade, gecelik vereyim sana da kıza benze biraz."

Höööööö!

İşte korku seansı şimdi başlıyordu!

Hep beraber yukarı çıktık, Fırat odasına geçti bende kaynanatörün peşine takıldım. Baba zürafayı uyandırmadan paketi dahi açılmamış bir gecelik verdi. Odadan çıkacakken kolumdan tutup banyoya soktu.

Dua et baba zürafa uyuyor!

Banyoya girip geceliği açtım. Yaşından başından utan kaynanatör! Gece mavisi saten geceliği üzerime giyerken tek yapabildiğim şey sövmekti!

Saten elbise askılıydı ve diz kapağımın bir karış üstündeydi. Bir karış! Göğüs kısmı açıktı. Ve sade iniyordu. Üzerine belden bağlamalı sabahlığı vardı ve o da diz kapağıma geliyordu. Sabahlık tamamen saten değil, bazı yerlerinde minik taşlar vardı. Saçlarımı toplayıp sabahlığı giyip kuşağını bağladım, eşyalarımı da alarak odadan çıktım.

"İşte benim gelinim!"

Gelinine de sana da....

Kendimi odadan atıp Fırat'ın odasına girdim. Bu şeyleri nasıl giyiyorlardı? Fark ettim de sabahlık çok rahatsız ediciydi, taşları vücuduma batardı bununla uyursam anasını satayım! Kapıyı kapatmadan kıyafetlerimi kenara fırlattım.

Bu oda neden karanlıktı? Sadece tül perdeden ışık sızıyordu içeri.

"Zürafa surat?"

Ses yok. Haydaaa!

"Fırat?"

Bir kol belimi sarmaladı ve ense köküme öpücük bıraktı.

Çüş!

Tam bağıracakken kulağıma fısıldadı. "Ayak uydur annem bizi dikizliyor."

Yüzümü ona döndüm. "Ne yani biz şimdi şey yapsak bizi mi izleyecek? Sapık mı senin annen?"

"Hayır güzelim, biz öpüşmeye başlayınca gidecektir."

"Rüyanda görürsün!"

Pis pis sırıttı. Ellerini belimden çekmedi, aksine sıkılaştırdı.

Galiba namusum gidiyor!

"Çek elini belimden." dedim kulağına doğru. Ana zürafa yüzümü görürse sinirli olduğumu anlardı.

"Bende çok meraklı değilim seninle birlikte olmaya, sadece sıradan bir öpücük, ne nazlı çıktın."

Beni kışkırtıyordu!

Ve ben inat uğruna herşeyi yapardım!

Ellerimi ensesine koyup kendime doğru çektim ve dudaklarını dudaklarıma bastırdım!

İşte şimdi sıçmıştım.

                                🐣

Sevgiyle kalın! ❤

BAKIRKÖY'E ÇEYREK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin