4|⚜

2.6K 256 78
                                    


Dudakların Kıyametim.

Medya ile
okumanız tavsiyemdir.

Taehyung:

Güneş yerini parlak dolunaya bıraktığında üstüme üstüme gelen odamın duvarları sayesinde kendimi dışarı atmıştım. Yüzüme çarpan ılık rüzgar bir nebze olsun beni rahatlatırken yaklaşık bir haftadır vicdanımı esir alan duygu beni boğuyordu. Jimin ile tartışmamızın üzerinden bir hafta geçmişti sınavlarında bitmesiyle onu bu süre zarfında neredeyse hiç okulda görmemiştim ve Mark'tan da aldığım bir kaç bilgiye göre evde de odasından hiç çıkıyormuş.

Dört yıllık tanıdığım arkadaşımın bu davranışlarının anlamını biliyordum. Kırılmıştı...

Kalbinde oluşan kırıklar ile hiç bir zaman baş edemediği için çareyi kendini herkesten geri çekmede buluyordu bir nevi kendi kabuğunda kendini koruma metoduydu bu. Her zaman kırılgan bir yapısı olsada ondan özür dilemeye yeltendiğin an sanki kırılan kendisi değilmiş gibi önemli olmadığını söylerdi. Anın verdiği sinir ile ona fazla yükseldiğim için kendisini hayattan soyutlamasının sebebinin ben olduğumuda çok iyi biliyordum.

Uzun yürüyüşün ardından geldiğim kayalıklarda gözüme direkt olarak düşüncelerimin sahibi ilşmşti. Kafasına geçirdiği kapişonlusuyla otururken dizlerinin üzerinede kollarını yerleştirmiş. Adımlarım beni şaşırtarak Jimin'in yanında durduğunda hiç bozuntuya vermeden oturmuştum, yanında oluşan hareketlilikle kayalara vuran dalgalardan gözlerini çekip bana dikmişti. Saniyelik sürse bile bal köpüğü rengindeki gözlerinde o kırgınlığı görmüştüm.

" Özür dilerim. Sana fazla sert çıkıştım."

Susmuştu. Normalde olsa gülerek sorun olmadığını söylerken bu sefer susmuş ve sadece hırçın dalgalara bakmıştı. Gözlerim ellerine kaydığında parmak boğumlarının kanıyarak soyulduğunu görmüştüm. Yaralı eline uzandığımda, elini ellerim arasına almıştım.

" Bu seferde birini mi dövdün?"

" Artık kendime zarar vermem bir işe yaramıyor."

" Kendine zarar vermediğini mi düşünüyorsun?"

Parmaklarımı yaralarında gezdirirken konuşmama tekrardan devam etmiştim.

" Hem birilerine zarar vermende hoş bir şey değil. Serseri gibi davranma artık."

Sessiz kalmasına bu kadar alışık değilken uzun bir süre düşünüp konuştu. Konuyla alakasız cümlesi kulaklarıma iliştiğinde söylediklerinin derin anlamıda kalbime işlemişti.

" Hafta sonu mezuniyet var."

Daha ikinci sınıftayken mezuniyet gününün hayalini kurmaya başlamıştık ve o gün bir birimizin kavalyesi olacağımıza dair söz vermiştik. İstem dışı ellerimin arasındaki elini sıkarken tebessüm ederek şakıdım.

" Evet, bir birimize söz verdiğimiz gibi birlikte gideceğiz."

Eğdiği kafasıyla bal köpüğü gözlerini birleşen ellerimize dikmişken söylediklerim ile hızla kafasını kaldırıp o güzel bakışlarını gözlerime dikmişti. Unuttuğumu düşünerek kurduğu cümlesine böyle karşılık vermem kırgın benliğini duygulandırırken hızla dolan gözlerini benden saklamak için avucumdaki elinide geri çekerek önüne dönmüştü.

" O söz Mark hayatına girmeden önce geçerliydi."

" Hayır, o söz ne olursa olsun her zaman geçerli seni koluma takarak gireceğim o salona."

OWNER¹ MİNE 棄者 Where stories live. Discover now