"Kazanırsam ne olacak?" 

"Benden bir şey isteyeceksin." 

"Peki, sen kazanırsan?" Bana baktı ve hafif bir gülümsemeyle konuştu. "Ben senden bir şey isteyeceğim." Ne isteyeceği konusunda hiçbir fikrim yoktu ama nedense bu oyunu oynamak istiyordum. Kaybedersem benden yapamayacağım bir şey istemezdi herhalde. Üstelik kazanma şansım çok yüksekti. Çünkü seçim hakkı benimdi. Yaklaşık iki dakika kadar takımların oyunculuğunu izledim. 

Üzerlerinde kırmızı forma olan takım bana daha iyi oynuyor gibi görününce kafamı Barlas'a çevirdim. "Kırmızı formalı takımı seçiyorum." Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Emin misin?""Evet." 

"Peki," diyerek gülümsedi. "Yirmi dakika sonra maç bitecek. Umarım kazanamayınca mızmızlanmazsın." 

"Ben mızmızlanmam bir kere." Sesim sert çıkmıştı.Gülümsemesi büyüdü, "Onu göreceğiz." Aklımı karıştırmaya çalıştığını düşünürken bakışlarımı sertleştirdim. "Seçimimi değiştirmem için yapıyorsun bunu, değil mi? Çünkü iyi oynayan onlar." 

"Böyle bir şey düşünmedim."

 "Nedense bana öyle gelmedi," deyip sırıtarak oyunculara baktım. "Yirmi dakika sonra istediğim şeyi yapmaya hazır ol Barlas Karaman. Ben kazanacağım!" 

"Yerinde olsam büyük konuşmazdım," deyince omuz silktim. Kazanacağımdan emindim. Çünkü seçtiğim takım iyi oynuyordu. Bu yüzden şimdiden Barlas'tan ne isteyeceğimi düşünmeye başlamıştım.Maç benim beklemediğim şekilde ilerleyip bitince bütün oyuncular sahadan tek tek ayrılmaya başladı. Tuttuğum takım yenilmişti. "Sana büyük konuşmamanı söylemiştim." Sinirle ona döndüm. Yüzündeki eğlenir ifadeyi görünce omzumu silktim. "Nasıl böyle bir şey olur anlamıyorum. Onlar daha iyi oynuyordu." 

"Evet, iyi oynuyorlardı ama hiç paslaşmıyorlardı. Kaybedecekleri belliydi." Yüzümü buruşturdum. "Haksızlık ama bu... Sen tuttuğum takımın kaybedeceğini biliyordun." 

"Seçimi sana yaptırdım, ne haksızlığı?" 

"Haksızlık işte." Gülmeye başladığında, "Mızmızlık yok," deyip elini başıma koydu ve saçlarımı karıştırdı. Bu beni daha da sinirlendirirken, "Üf, çek şu elini!" diyerek elini ittiğimde keyifli bir şekilde gülmeye devam edip bileğimden tuttu ve beni kendine çekip sarıldı. Hareketi afallamama neden olurken nefes alışverişlerimin hızlandığını fark ettim. Buradaydım, yanında, olmak istediğim yerde ve kendimi iyi hissettiğim kişinin yanında. Âşık olduğum çocuğun yanında. Bundan daha güzel ve daha heyecan verici ne olabilirdi ki? Kolları belimi sararken yanağını saçlarıma bastırdı. 

Bir süre o şekilde durduktan sonra kollarını ayırmadan geri çekilip yüzüme baktı. "İstediğim şeyi yapma zamanı Kaktüs."Güzel bakan gözlerini yakından seyrederken, "Ne istiyorsun?" diye sordum. Zor bir şey istememesini diliyordum. Sonuçta istediği şeyi yapmak zorundaydım, itiraz edemezdim. "Beni dudaklarımdan öpmeni istiyorum," deyince gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

 Yapamayacağımı bilmesine rağmen böyle bir şey istemezdi, değil mi? "Barlas dalga geçme lütfen, ne istiyorsan söyle de yapayım." 

"Söyledim ya işte, beni öpmeni istiyorum." Hâlâ ciddi olduğunu düşünmüyordum. "Barlas, bak lütfen şu saçmalığı kes ve bana gerçekten ne istediğini söyle." 

 "Beni öpmeni istediğime neden inanmıyorsun?" 

"Yapamayacağımı bildiğin için." Beni bunun için zorlamazdı herhalde. Yani öyle olmasını umuyordum. Suratına muzip bir ifade yerleşirken, "Zaten o yüzden istiyorum," dedi. Seni sinir etmek için istiyorum, demiyordu da."Yapamam." 

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin