6.9

61.9K 4K 189
                                    

-02.11.17

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınızz. ♡

💦

"Bunların burada ne işi var?" dedi fısıltı halinde çıkan sesiyle. Kutunun kapağı yerdeydi. Baya bir karıştırmış onunla ilgili sakladığım hatta kaldırmaya hazırladığım her şeyi yatağın üzerine dökmüştü. Birkaç kez kuruyan boğazımı temizledim. Şu an yutkunmak bile zor geliyordu. Derin bir nefes alarak, yatağa iyice yaklaştım. Dağıttığı şeyleri tek tek alıp aynı şekilde kutuya geri koyarken gözlerinin benden ayrılmadığını fark edebiliyordum. Sessizce yere eğilip kapağı aldım. Düzgünce yerleştirirken sakin olmaya çalışıyordum. Bir yandan özel eşyalarımı karıştırdığı için sinirleniyor, diğer yandan da onu hayal kırıklığına uğrattığım için üzülüyordum. Kutuyu kucağıma alarak doğruldum. Üstten bir şekilde ona bakarken tıpkı benimki gergin olan vücudunu hissedebiliyordum. "Neyi nereye koyacağımı sana soracak değilim, ayrıca bunlar benim özelim. Karıştırmadan önce keşke bana bir sorsaydın," dedim, kinayeli bir ses tonuyla. Nefesimin ciğerlerimde sıkışacağını bilmeme rağmen derin bir nefes aldım. Boğazımda sanki yutkunmamı ve konuşmamı engelleyen büyük bir düğüm oluşmuştu.

"Belki de izin almamamın nedeni özel eşyalarının artık sana ait bir eşya olmayacak olmasıdır." Kısık ve pürüzlü bir sesle konuştuktan sonra bir kez olsun yüzüme bile bakmadan oturduğu yerden hızla kalktı. Kollarını bana doğru uzatıp kutu almaya çalıştığında istemsizce geri adımlamıştım.

"Madem bunlar saklanmış, hatta kaldırılmış," diyerek imalı imalı konuştuktan sonra devam etti. "Bende kalması bir sorun oluşturmayacaktır." Bir an ne diyeceğimi bilemeyerek duraksadığımda bu halimden yararlanmış kollarımda sıkıca tuttuğumu düşündüğüm kutuyu elimden alıvermişti.

"Olmaz," dedim, aniden. Her ne kadar kaldırmış olsam bile en güzel yaşadığım anılar onun içindeydi. Julie'yi bile oraya koymuştum. Çünkü mecburdum. Odamda kendisine dair bir şey gördüğümde daha kötü oluyor, sürekli yaşadıklarımızı anımsıyordum. Bende tek çare bu yöntemi düşünmüştüm. Ve şimdi bu kutunun benden alınacak olması demek tüm yaşadıklarımızı unutmak demekti. Ben unutmak değil sadece biraz umutlanmak istiyordum. Her gece bana mesaj yazması için, kendisinden haber vermesi için bir umut bekliyordum. Peki ne oldu? Haklıyken haksız durumuna düşen ben olmuştum.

"Neden olmaz? Bence artık senin için bir önemi yoktur, böyle kenara köşeye sakladığına göre," diyerek ciddiyetle suratıma baktı. Kalbimi burkan bakışları beni rahatsız ederken boğazımı temizledim.

"Anlamıyorsun,"

"Neyi?"

"Neler yaşadığımı, neler düşündüğümü, korktuğumu, hiçbir şey bilmiyorsun." Sonlara doğru kısılan sesime lanet okuyarak iki elimi de kutuyu kavramak için uzattım. Dikkatle beni izledi. Kutuyu kendime doğru çekmeye çalışsamda, uyguladığı kuvvet benimkisiyle eş değer bile değildi. Derin bir iç çekip, dudaklarımı yaladım. "Onu bana ver,"

"Seninle bunu tartışmayacağım, bende kalacak." diyerek sertçe kendine çekip, kollarımın havada sallanmasını sağladı. Çaresizce ona baktım. "İçindekiler senin işine yaramaz şeyler, ver diyorum." dedim, biraz olsun savunmaya geçerek. Yoksa onun için yazdığım tüm notlarımı, gözyaşlarımı, sinirle yazdığım hakaretleri, gerçekleştirdiğimiz ilkleri, fotoğraflarını, verdiği hediyeleri kaybedecektim. Bunu ömrüm boyunca göz önüne alamazdım.

"Ona bakarsak seninde pek işine yaramıyor gibi, bence ne yapalım biliyor musun madem ikimize de yaramıyor benim aklımdaki fikri gerçekleştirelim," Yüzüme attığı buruk ve aynı zamanda alaylı ifade içime kuşku düşürürken kötü bir şey olmaması için içimden dua ettim.

"Ne fikri?"

"Bana yetişirsen görürsün," daha ne söylediğini anlamaya çalışırken hızla odadan çıkmıştı. Bir süre kendime gelmeyi denedim. İçimde midemi burkan ve tüylerimi diken diken eden çok kötü bir his vardı. Sanki birazdan kötü bir olayla karşı karşıya gelecekmiş gibi hissettiriyordu. Aceleyle odamdan çıkıp salondaki dış, demir kapıya doğru ilerledim. Ayağıma geçirdiğim ev terliklerini umursamadan pijamalarımla sokağa çıkmıştım. Hafif soğuk esen rüzgar ürpermeme neden olurken, gözüme takılan tek şey Ekin'in ellerini montunun cebine sokup bahçenin ahşap kapısının önünde bekliyor olmasıydı. Yüzündeki kırılmış ve aynı zamanda birçok duyguyu barındıran gözlerini gergin bir ifadeyle izledim. Benim için o an o şekilde beklemesi veyahut yüz ifadesi önemli değildi.

Önemli olan çöp konteyner'ın yanında bekliyor olmasıydı.

💦

Sonlarını hep heyecanlı yerde bitiriyorum sanki.

Ben yine bir şeyden bahsedeceğim. ^^

Daha önce de size buraya attığınız mesajları göremediğim için instagram sayfamın adını vermiştim. Fakat verdiğim kendi özel sayfamdı.

Ben de sadece sizinle olabileceğim başka bir instagram sayfası açmak istedim. Şu anlık pek bir şey yok yalnızca daha önce gözüme çarpan yorumlarınızı orada paylaştım nsdhsjkxshdhk

Sormak istediğiniz soruları ya da iletişime geçmek isterseniz beni; renren_akblt ismiyle instagramda bulabilirsiniz.

Biomdaki linkten de kısaca ulaşabilirsiniz. galaksininmilkasi

Yeni bölüm haftaya pazartesi veya salı günü gelebilir.

Kendinize iyi bakın.

Sizi kocaman seviyorum. 🧡

- Yaren

PORTAKALLI SÜT | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin