2.2

77.9K 5.4K 281
                                    

-16.08.17

Multimedya; Ekin

💦

Gözlerim; gece yarısı olduğu için zifiri karanlığa bürünen gökyüzünün, belirli bir kısmına kadar yükselen kırmızı ateşten ayrılmazken etraftaki kargaşayı bile umursamıyordum. Bugün kampa gelişimizin son günü olduğundan herkes kendi halinde takılıyordu. İlk gün çadırları kurmakla geçen vaktimiz, iki gündür yaptığımız birçok eğlenceli aktiviteyle son bulmuştu. Yarın toparlanacak ve akşama doğru yola çıkacaktık. Aklım ise sürekli Ekin'deydi. Her bulduğum boş vakitte onu izliyordum. Buraya geldiğine onun yerine ben bile pişman olmuştum. Ne arkadaşlarıyla bir olup sohbet edebilmiş ne de oynadığımız oyunlardan keyif alabilmişti. Bu tavırları sinirimi bozuyordu. En son buraya gelirken konuşmuştuk ve o suratsız hâli ilk günkü gibi hâlâ devam ediyordu. Hiçbir şey bilmediğim halde biliyorsun diyerek kafamı karıştırıyor, aynı zamanda delirmeme de neden oluyordu.

Bakışlarım tekrar onu aradı.

Ateşin etrafına çevrili insanlar arasında olmadığına karar vererek çadırların olduğu taraflara bakındım. Kendi çandırının önünde bir kızla konuşuyordu. Kaşlarım anında çatılırken kızın kim olduğunu çıkarmaya çalışarak gözlerimi kısıp oturduğum minderde öne doğru biraz daha eğildim. Bengü hararetle Ekin'e bir şey anlatmaya dursun, aralarındaki gerginlik diz boyuydu. Kavgalı hallerini izlerken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Fazla dikkat çekmemek için bir süre onları izledikten sonra tekrar önüme dönüp sıkıntıyla bir nefes verdim. Bağdaş kurarak oturduğum için uyuşan ayaklarımı ateşe doğru uzatırken aklım hâlâ onların neden kavga ettiklerindeydi.

Kafaya takmamaya çalışarak bakışlarımı etrafta gezdirdim. Herkes kendi halinde konuşmaya devam ediyordu. Gözlerim bir süre Canan ile Ceyhun'un herkesten uzak büyük bir ağacın altında, uzaktan dahi belli olan koyu sohbetlerine dalmıştı. Kısa bir süre sonra bakışlarımı onlardan çekip sıkıntılı bir nefes vererek tekrar Ekin'in olduğu yere baktığımda ikisinden de bir iz yoktu.

Oturduğum yerden ayaklanıp ağaçların olduğu yere doğru ilerledim. Üzerimde kısa kollu tişört olduğundan üşümem an meselesiydi. Küçük bir göl gözüme çarptığı sırada adımlarımı oraya doğru ilerletmeye devam ettim. Birkaç adım atmıştım ki bilindik bir silüet yüzünden durmak zorunda kalmıştım. Ekin bağdaş kurduğu yerde göle dalgın bir şekilde bakıyordu. Derin bir nefes alıp yanına ilerledim.

"Aşık mı oldun?"

"Ne?" dedi, irkilerek bana dönerken. Ayakta dikilmeye bir son verip yanına oturdum. Gözlerim bir süre gölde dolaştı. Ayın parlak ışığı dalgalar halinde göle vuruyordu. Bu müthiş bir manzaraydı.

"Dalgındın," Ona döndüm, "O yüzden öyle dedim, bakma bana öyle far görmüş tavşan gibi." diyerek, hafifçe güldüğümde buraya gelmemi beklemiyormuş gibi şaşkın olan bakışlarına söylediklerimden sonra küçük bir gülüş eklendi.

Derin bir nefes alıp verdiğinde, "Bilinmeyen," diye mırıldandı. Bir anda konuya girmesi beni afallatırken yavaşça bacaklarımla bağdaş kurdum. O benim gibi bağdaş kurmaktan çok dizlerini havada kırarak ayaklarını yere dayamış kalçasının üzerinde oturuyordu. Bir süredir göle doğru dönük olan kafasını tekrar bana çevirdi.

"Yine ne oldu?" dedim, kafamı sağ omzuma doğru eğip ilgili ve meraklı gözlerle ona bakarken. Aslında ne olduğunu bir an önce bilmek isteyen tarafım bana sürekli aceleci olmamı dürtüklüyordu.

"Ona bir sır verdim," dediğinde, kaşlarım anında havaya kalktı.

"Ne olduğunu sorsam çok mu ileri gitmiş olurum?"

PORTAKALLI SÜT | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin