Sinirle, "Tamam!" dediğimde kapıyı açtı ve dışarı çıktı. O çıkınca gözüm tezgâhın üzerine bıraktığı paraya kaydı. Burada kaldığımız için kulübenin sahibine borçlandığımızı düşünmüştü. Bu hareketine karşılık içimden onu tebrik ederken, formamı giyip yatağı topladım ve adamın kıyafetlerini sandığa koydum. Kulübeden çıkıp çamurlu ayakkabılarımı giydim. Ekim ayının başlarında olmamıza rağmen hava gereğinden fazla soğuktu ama neyse ki yağışlı değildi. Yeniden ıslanıp da eve o halde gitmeyeceğim için yüzümdeki memnun ifadeyle ağaca yaslanmış beni bekleyen Barlas'ın yanına gittiğimde, "Hadi, gidelim," dedim.

 Birlikte ana yola doğru yürürken telefonunun çekip çekmediğine bakıyordu. Nasıl bir yola girdiysek telefon hiçbir yerde çekmiyordu. Görünüşe göre ana yola çıkana kadar çekmeyecekti. Hiç konuşmadan yürümeye devam ederken artık sıkıldığımı hissediyordum. Barlas'la sohbetimiz çok iyi olmasa da onunla biraz konuşmak istiyordum. Daha doğrusu bir şey sormak istiyordum. "Barlas merak ettim. Senin dövmen neden diğerleri gibi kolunda değil de vücudunda?" 

Gözü telefonundayken, "Çok mu merak ediyorsun?" diye sordu. Aslında sadece bunu değil birçok şeyi çok merak ediyordum ama doğru dürüst cevap vermiyordu ki. Hızlı hızlı yürürken telefonunu deri montunun cebine soktu. "Vücudumda daha iyi durduğunu düşündüğüm için."

 Yerimde durup çatık kaşlarımla ona baktığımda o da durup yüzüme baktı. "Ne oldu, inanmadın galiba?" Bunun bu kadar basit bir nedeni olamazdı. "Evet inanmadım. Doğruyu söyler misin lütfen, bilmek istiyorum." Uzatmayıp, "Peki, tamam," deyince tekrar yürümeye başladı. Sanırım bu sefer söyleyecekti. "Bu çete liderlerine özgü bir şey... Kendilerini simgeleyen dövme çete liderinin kolundaysa bu o liderin çetesinin henüz büyük bir çete olmadığını ve kendilerini geliştirmeye çalıştıklarını gösterir. Eğer dövme liderin kolunda değil de başka bir yerindeyse, bu o liderin çetesinin çok fazla üyesi olduğunu ve fazlasıyla geliştiklerini gösterir."

 "Neden böyle bir şeyi yapma gereği duyuyorsunuz?" 

"Kimin büyük, kimin küçük olduğunu anlamak için." 

"Bu ne işinize yarayacak ki? Size ne diğer çetelerden?"

 "Eğer büyük bir çetenin lideriysen çeteni daha da büyütmek için küçük bir çeteyi kendi çetene dâhil edebilirsin. Bunun amacı bu." 

"Peki ya küçük çetenin lideri bunu istemezse, o zaman ne oluyor?" 

"Bunu istememe gibi bir şansı yok. İstemezse başına neler geleceğini bilir." Ne olduğunu tahmin ettiğim için sormak istemiyordum çünkü belli ki burası biraz karanlıktı, kurcalamaya gerek yoktu. Ana yola yaklaştığımızda aklıma takılan bir soruyu daha sormak için yüzüne baktım. "Senin dövmenin kolunda olması gerekmiyor mu Barlas? Sonuçta senin çeten de küçük bir çete." Gülmeye başladığında kafasını döndürüp bana baktı. "Dövmem kolumda olmadığına göre..."

 Şaşırdım, "Sadece beş kişisiniz... Değil mi?" Soruma cevap vermeden cebindeki telefonunu çıkarıp birini aradı. Ana yola yaklaştığımız için telefonun çekmesine sevinirken bir yandan da sorumu cevaplamadığı için kızıyordum. "Çetin, neredesin sen?" Belli ki bizi buradan alması için ondan yardım isteyecekti. Geç açtığı için kızdıktan sonra konum atacağını ve bizi alması gerektiğini söyleyip telefonu kapattı. "Çetin birazdan burada olur," dediğinde, "İyi," deyip merakla ona baktım. "Sorumu cevaplayacak mısın?"

 "Hayır." 

"Neden?" 

"Soruların bitmek bilmiyor da o yüzden!" Ben de bu çeteye girecektim sonuçta. Bazı şeyleri bilmek istiyordum. Her şeyi devlet sırrı gibi saklamasının bir anlamı yoktu. "Neden bana hiçbir şey anlatmıyorsun?" 

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin