TAŞ KALP

1.1K 563 639
                                    

Gözlerden uzakta metruk bir depoda, bir adam masanın üzerine yatırılmıştı. Elleri ve ayakları bağlıydı. Durmadan yalvarıyor, sanki başına gelecekleri biliyordu.

''Yalvarırım yapma Cavit Ağam. Ayağını öpeyim bırak beni. Durumumu biliyorsun. İmkanım olsa paranı hemen ödeyeceğim. Beni düşünmüyorsan çoluk çocuğumu düşün. Onlara kim bakacak. Karım tek başına ne yapar''

''Merak etme güzel karınla ben ilgilenirim. Ulan borç para alırken öyle demiyordun. Eline tam 20.000 lira saydım. Üzerinden bir ay geçti. Ne oldu. Hani ödeyecektin''

''Ama ağam adamlarına 25.000 lira verdim biliyorsun. Sadece 5.000 lira eksiğim kaldı. Sadece bir ay için 10.000 lira faiz istiyorsun. İnsaf et biraz. Hem ödeyeceğim. Söz veriyorum''

''Şuna bak. Bir de bana tafra yapıyor. Ulan bankaya gitseydin o zaman. Niye bana geldin. Seni defalarca uyardım. Sen benim namımı duymadın galiba''

Cavit Toprak. Namıdiğer taş kalpli Cavit Ağa. Yeraltı dünyasının önemli mafya babalarından birisi. Tefeciliği ile nam salmış. Zorda kalan insanlardan yararlanarak zengin olmuş birisi. En meşhur yanı ise acımasızlığı ve insanları infaz şekli.

Salim başına geleceklerin şoku içerisinde tir tir titriyordu. Mecbur kalmasa bu pis adamın kapısını zaten çalmazdı. Ama bankalar kredi vermemişlerdi. Çocuğu kanser hastasıydı ve sosyal güvencesi de yoktu. Başka bir seçeneği kalmamıştı.

Salim, son bir umutla oğlundan bahsetmeye başladı. ''Cavit ağam bana acımıyorsan hasta oğluma acı. Onun tedavisi yarım kalır. Ne olur ağam acı bize. Bahtına düştüm''

Cavit derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. ''Herkes neden bir dediğimi iki etmiyor biliyor musun? Herkesin benden nefret ettiğini bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama korku insanları bana köle ettiriyor. Kimse söylediğimin dışına çıkamıyor. Çıkan da yaşayamıyor. Salim, bu dünyada sana yer yok. Son duanı yap'' dedikten sonra eliyle adamlarına işaret ederek başlamalarını söyledi.

Adamlar ne yapacaklarını gayet iyi biliyorlardı. Daha önce defalarca yapmışlardı. Ama yine de bunu isteyerek yapıyor gibi gözükmüyorlardı. Ama herkes Cavit Ağa'dan korkuyordu ve kimse karşı çıkmaya cesaret dahi edemiyordu.

Salim birden sıtmaya tutulmuş gibi titremeye başladı. Başına geleceği biliyordu. Bunu defalarca başkalarından duymuştu. Artık söyleyecek veya yalvaracak bir sözcük bile bulamıyordu. Adeta şoka girmişti.

Masanın üstüne sırt üstü yatırılan Salim'in üst tarafı çıplaktı. Adamlardan birisi elindeki koca fareyi kafesinden çıkarttı. Kuyruğundan tutarak bakır bir tasın içine koydu. Fareyi zor zaptediyordu. Fare dört gündür aç bırakılmıştı. İçinde koca fare bulunan tası ters bir şekilde Salim'in karnının üstüne yerleştirdi.

Bu esnada diğer bir adam da elindeki kaynak makinesi ile tasın arkasını uzaktan ısıtmaya başladı. İçerideki farenin gidebilecek veya kaçabilecek hiçbir yeri kalmamıştı. Sıcaktan kaçabilmek için tek gidebileceği yer kalmıştı, o da Salim'in karnı.

Bu sahneye adamlar bile bakamıyorlardı. Salim avazı yettiği kadar bağırıyordu. Belli ki içteki fare, Salim'in karnını kemirmeye başlamıştı. Bu manzarayı gözünü kırpmadan seyredebilen tek bir kişi vardı. O da taş kalpli Cavit Ağa.

Bu vahşet yaklaşık beş dakika sürdü. Anlaşılan Salim'in karnından giren fare, iç organları yemişti. Dört gün aç bırakılan fare işini çok uzatmamıştı. Yaklaşık beş dakika sonra Salim'in bağırışları sona erdi. Gözleri açık bir şekilde masanın üzerinde öylesine yatıyordu. Adam tası kaldırdığında gözüken manzara insanın midesini ağzına getirmeye yeterdi.

İstanbul'da Seri KatilWhere stories live. Discover now