KARŞILAŞMA

1.2K 794 278
                                    

          Emniyet Müdürlüğünde büyük bir kargaşa hakimdi. Nasıl olur da bu kadar tecrübeli polisler katili ellerinden kaçırabilmişlerdi? Akıl alır gibi değildi. Volkan meslektaşlarına adeta ateş püskürüyordu. Onlar da katilden böyle bir hamle beklememişlerdi. Herkes şok içindeydi. Üstelik gps cihazı da sinyal vermiyordu. Katil tamamıyla kayıplara karışmıştı.

          Tabii ki bu durum en çok da Volkan'ın canını sıkmıştı. Resmen kendi kurdukları tuzağa kendileri düşmüşlerdi. Üstelik bu durum medya tarafından eninde sonunda öğrenilecekti. Volkan için sular ısınmaya başlamıştı. Şube müdürü tarafından iyi bir şekilde azarlanmıştı. Olay tam anlamıyla bir fiyaskoydu.

          Volkan yine melankolik bir şekilde kendisini hemen dışarı attı. Zor zamanlarda en sevdiği şey yalnız kalmaktı. Biraz sonra Turgut Özal'ın anıt mezarındaydı. Oldum olası onu çok severdi. Üstelik bu saatlerde anıt mezar sessiz ve sakin olurdu. Burada kendisini huzurlu hissediyordu.

          İnsanlarla ilişkieri iyi değildi. Üstüne bir de bu başarısızlık çok ağır gelmişti. Üstelik bu alışık olduğu bir durum da değildi. Her zaman amirleri ve meslektaşları tarafından takdir görmeye alışmış bir insan için bu yaşanılanlar katlanır gibi değildi.

          Katil şimdi yanında olsa, kendisinin polis olduğuna bakmadan bir kaşık suda boğacaktı. Bir an kendi kendine düşündü. 'Bana neler oluyor böyle. Ben bir polisim, yargısız infaz yapamam'. Resmen kendisi de peşinde olduğu katile benzemeye başlamıştı.

          İçinde bulunduğu bu kasvetli durumdan sıyrılmanın bir yolunu en sonunda buldu. 'Tabii ya'. Son zamanlarda kendisini hayata bağlayan kişi bir anda aklına gelivermişti.

          Telefonun karşısından gelen tatlı ve sevimli ses tüm sıkıntısını hafifletmişti bile.

          'Burcu Hanım, size ihtiyacım var'

          'GBT incelemem temiz çıktı galiba...'

          'Şu anda mutlaka birisi ile konuşmalıyım. Yoksa çıldıracağım'

          'Öyle her istediğinde benimle görüşebileceğini sana kim söyledi? Benim bir avukat olduğumu unutuyorsun galiba. Bir sürü işim var. Seni akşam yemeğine davet ediyorum. Benim istediğim yerde benim şartlarımda. Akşam 9'da Eminönü'nde, Adalar İskelesinin önünde seni bekliyorum. Spor kıyafeti giyin'

          'Tamam. Orada olacağım'

          Evet yine kendinden emin bir konuşma ile karşılaşmıştı. Bu kız resmen kendisini esir almıştı ve ona karşı koyamıyordu. Bu kızda kendisini cezbeden bir yön vardı. Akşam bulaşacak olsalar bile işte birden bir rahatlama duygusu vücudunu kaplamıştı bile.

          Sonra birden rüyadan uyanırcasına tekrar gerçeklerle yüzyüze tekrar geldi. Çok kötü bir pozisyondaydı. En kötüsü de en iyi arkadaşının hayatının tehlikede olmasıydı. Onu bu işe de kendisi sokmuştu üstelik.
 
          Sonra birden aklına geldi. 'Tabii ya. Bunu daha önce nasıl düşünemedim?' 

                                                                                         *******************************************

          Dışarısı aydınlık olmasına rağmen içerisi oldukça loştu. Maskeli ve siyah giyimli bir kişi çekmeceleri karıştırıyordu. Elinde bulunan bir el feneri ile çekmecelerin içini aydınlatmaya çalışıyordu. Lambaları yakmamaya özen göstermişti. Elinde bulunan siyah bir çantaya kendisine gerekli olduğunu düşündüğü belgeleri atıyordu.

İstanbul'da Seri KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin