"Neden buradayım?"

"Çünkü bar çıkışında tacize uğuruyordun ve seni evine götürmek istediğimde çoktan uyumuştun." Kaşlarımı çattım.

"Bana neden iyilik yaptın?" Omuz silkti.

"Tacize uğrayan bir kadın." Sonra kaşlarını çatıp bana daha dikkatli baktı. "Hatta çocuk. O bara nasıl girdin?" Omuz silktim. Cemre de ben de 17 yaşındaydık ve öyle bir ortama girmemiz imkansızdı ama Cemre barmenle sevgili olunca bir gecelik girebilmiştik. Ama bunu karşımdaki bu adama anlatmayı hiç düşünmüyordum.

"Şey... Ağrı kesicin var mı?" Bıkkınca iç geçirip az önce orada olduğu mutfağa gitti. Bense nerede olduğumu ve buradan Cemre'lere nasıl dönebileceğimi merak ediyordum. Eve asla dönemezdim, annem bugün Cemre'lerde kaldığımı sanıyordu ve Cemre'lerin evi boş olduğu için, kulübe gitmek için bugünü uygun görmüştük. Aslında bu kadar içmeseydim, eğlenceli bir gün bile olabilirdi. Adam elinde bir bardak ve avucunda bir ilaçla döndüğünde düşüncelerimden kurtulup bardağı ve ilacı kendi elime aldım.

Tam ilacı ağzıma atacakken bunun ne kadar aptalca bir fikir olduğu aklıma dank etmişti. Bunun bir ağrı kesici olduğu ne mâlumdu?

"İlacı paketiyle getirir misin?" Adam gözlerini devirdi.

"Tüm gece evimde ve sarhoştun, çoktan böbreklerini satmış olabilirdim." Söylediğiyle gözlerim kocaman açılırken elimle karnıma baskı uygulayarak yara olup olmadığını anlamaya çalıştım. Neyseki yoktu. Rahatlamayla iç geçirirken adama döndüğümde, dudağının kenarının yukarı kıvrılmış olduğunu gördüm. Dudağının şekli dikkatimi dağıtsa da başımı iki yana sallayıp kaşlarımı çattım.

"O zaman pakediyle getirsen de pek sorun olmaz, değil mi?" Bıkkınlıkla başını iki yana sallayıp mutfağa döndü. Dünyada böyle iyi yürekli insanlar kaldığına pek inanamıyordum açıkçası. Ne yani, tacize uğradığımı görmüş ve ben uyuyakalınca da beni evine mi getirmişti? Bunun mümkün olma ihtimali çok uçuk gelse de giyinik olmam ve böbreklerimin yerinde olması adamın söylediklerini kanıtlıyordu.

Elinde ilaç kutusuyla geldiğinde dikkatlice kutuya bakıp içinden ilaçları çıkardım. Tamam, bana getirdiğiyle aynılardı ve bu ilaçlardan ben de kullanıyordum, Apranax. Gözlerimi ukalaca bana bakan adama çevirip yapmacıkça tebessüm ettim ve ilacı ağzıma atıp hemen suyu kafama diktim.

"Şey... Teşekkürler. Her şey için." Adamın yüzüne bakmaya utanarak kapıya döndüm ve açıp dışarı çıkacağım sırada yine bir şey fark ettim, ayakkabılarım ve çantam yoktu. "Çantamı gördün mü? Ve ayakkabılarım?" Baygın bakışlarla omuz silkti.

"Çanta da ayakkabı da görmedim." Kaşlarımı çatıp tekrar arkama döndüm. Otostop falan çekerdim belki. Çünkü belli ki taksiye binemeyecektim. "Yanımda para yok deme." Sesini duyunca başımı dikleştirip ona döndüm.

"Çantamın olmadığını söylüyorsun, sütyenimin içine para koymadığım için pişmanım ama yok." Tek kaşını kaldırdığında gözlerimi kıstım. "En azından ayağıma giyebileceğim bir şeyler verebilirsin." Evet, yaptığım tam olarak dilencilikti ama hayatımda bir daha görmeyeceğim bir adamın karşısında gurur yapacak değildim, hem de ayakkabım yokken.

Ve o ayakkabılar için Cemre beni öldürecekti.

"Üstüme bir şeyler giyip geliyorum, gideceğin yere bırakırım." Söylediğiyle yüzüme yayılan gülümsemeyi durduramadım ve başımla onayladım. Tepki vermeden merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.

Hey, beni o getirdiyse o götürmeliydi, değil mi?

Telefonumun yokluğu başıma dank ederken olduğum yere oturup başımı tavana kaldırdım. Anneme ne hesap vereceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu ve bana yeni telefon almayacağına adım kadar emindim. Başımdaki ağrının geçmeye başlamasıyla başımı geri atıp rahatladım.

Merdivenlerde adım seslerini duyduğumda ayağa kalktım ve siyah dar pantolon ve beyaz tişörtüyle daha da gençleşen adama baktım. Sol kolundaki renkli mürekkepler ilk kez dikkatimi çekmişti.

"Kaç yaşındasın?" Sorduğum soruyla kaşlarını çattı ve önüme geçip kapıyı açtı.

"29." Göremeyeceğini bilerek başımla onayladım ve onunla kapının önüne çıktım. "Ayakların kaç numara?" Sorduğu soruyla ilk kaşlarımı çatsam da sonra bana ayakkabı vereceğini anladığımdan kaşlarımı düzelttim.

"37,5" Gözlerini devirip önüme siyah bir spor ayakkabıyı ayağıyla itti.

"44,5'la idare et." Dudaklarımı şişirerek tekine iki ayağımı sokabileceğim ayakkabıları ayaklarıma geçirdim. Biliyorum, biliyorum başkasının ayakkabısını giymek iğrenç bir olay ama çıplak ayakla gitmekten daha iyi bir seçenek.

"Ayağında mantar yok, değil mi?" Sabır diler gibi bakışlarını tavana kaldırdığında beni öldürmemesi için yüzüme sevimli bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım.

"Düşünüyorum da, eğer böbreklerini satmış olsaydım şu an daha kazançlı olurdum."

Underage | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin