#Kamp

1.4K 162 10
                                    

Rüzgar

Her zamanki gibi sabah saat 7'de uyanmıştım.Kalkıp bir duş aldım ve belimde havluyla banyodan çıktım.Dolabın önüne gelerek sürgülü kapısını ittirdim.Gözüme ilişen lacivert takımı alıp dağınık yatağımın üzerine attım.Beyaz gömleği kollarımdan geçirmiştim ki odamın kapısı tıklatıldı.

"Gel Süreyya sultan"

Kapıyı aralayıp güzel yüzünü içeri uzattı annem.10 yaşımdayken evlat edinmişlerdi beni..

"Kahvaltı hazır oğlum"

"Bende geliyorum şimdi"

Annem gidince bende giyindim ve telefonumu alıp yanlarına indim.Masanın baş köşesinde babam hemen sol yanında da annem oturuyordu.Bende gidip annemin karşısına oturdum.

"Oğlum"

"Efendim baba"

"Süreyya hanımla artık torun sevmek istiyoruz."

"Baba bu konuyu konuşmuştuk"

"Oğlum sen de rahat edersin hem kötü mü olur şöyle eli yüzü düzgün helâl süt emmiş bir kız hem bize bir torun verir seni de çekip çevirir."

Bu sabahki gündemin ne olduğu ortaya çıkınca tüymem gerektiğini fark ettim.Masadan kalktım ve Süreyya sultanın yanına giderek yanağına bir öpücük kondurdum..Daha sonrasında evden çıkmış ve arabama binip şirkete gitmiştim.

SEÇKİN HOLDİNG

Büyük harflerle yazılan soyadımı görmek beni gururlandırmıştı.Odamın bulunduğu katta ilerlerken kalçalarını zor kapatan eteği ve dağılmış rujuyla sekreterim mine beni karşıladı.Ben odama ilerlerken o bir yandan bugün ki programımı okuyor diğer yandan bana yetişmeye çalışıyordu.

"Son olarak saat 3.30'da Alper Beyle buluşmanız var Rüzgar Bey"

"Kahvem?"

"Hemen gönderiyorum Rüzgar Bey"

"Şu üzerinede düzgün bir şey giy !"

"Peki Rüzgar Bey"

Sabahki iki toplantıyı atlattıktan sonra yeni projeyi en ince detaylarına kadar incelemiştim...

Telefonum çaldığında önüme yığdığım dosyalara küfürler ederek telefonumu aramaya başladım.Telefonumu bulduğum da ekranda yazan 'ÇAKAL' yazısıyla güldüm ve aramayı cevapladım.

"Nerdesin oğlum ya?"

"Şirketteyim"

"Ben çıktım her zaman ki kafeye gel"

"Tamam çıkıyorum bende şimdi."

"Tamam."

Şirketten çıkmış ve arabama binmiştim.Arabayla geriye doğru manevra yaparken boşta kalan elimle kravatımı gevşettim ve çıkarıp yan tarafımdaki koltuğun üzerine attım.Radyoyu açtığımda şansıma "Apashe-Goodbye MotherFucker" çalıyordu. Kafeye yaklaştığımda Alper'in arabasını görüp hızlandım.Aynı anda arabalarımızı park edince her zamanki gibi yüzünde muzip bir ifade belirdi.

Arabadan inmiş karşılıklı sohbet ederken gözüm arkadaki manzaraya takıldı.Serserinin teki çocuklu bir kızı kolundan tutmuş sarsıyordu.Başta karışmamayı tercih etsem de konuşmalarını duyuyordum.Alper'le kafenin girişine ilerledik.Kızın ikazlarına rağmen yinede bırakmıyordu şerefsiz.

Ne kadar kendime hakim olmak istesem de kucağındaki bebeğe aldırmadan onu ittirdiğini görünce yanlarına gitmeye karar verdim.Tam kıza tokat atacaktı ki bileğini yakaladım.Sinirle soluyor elini kurtarmaya çalışıyordu.Küçük çocuğun sesini duyduğumda bir anlık boşluğumdan yararlanmaya çalışmıştı.Düşmemiştim fakat beni ittirmesine engel olamamış ve arkamdaki kızla kucağındaki küçük çocuğa çarpmıştım.

Onlarda benimle birlikte sendelemişlerdi. Kız omzuma tutunup kendini düzelttiğinde sinirle karşımdaki herife yumruğumu geçirmiştim..

Eve dönüp de kendimi yatağıma bıraktığımda asi yüzü gözlerimin önüne gelmişti.Evine bırakmayı teklif ettiğimde çatılan kaşları..öfke saçan ela gözleri...

Mira

Rüzgarın parmaklarımın arasından geçerek tenimde dans etmesini seviyorum.Müziği yüksek sesle dinlemeyi seviyorum.Yol boyunca gidip yeni yerler keşfetmeyi.Kamp yapmayı..

Kamp demişken bu gece bir dağ tepesinde toplanacağız.Ateş ve dans..Geçirdiğimiz eğlenceli saatler.Yarınlara bırakılan anılar , hatıralar..Tabi ki bu kamp işi Esin'in başının altından çıktı.Bir şekilde beni ikna etmeyi başarmıştı işte.Özgür ve kendime koca bir çanta hazırladım ve çadırımızı da bagaja yerleştirdim.Her şeyi tamamlamış ve yola çıkmıştık..

Dikiz aynasından baktığımda Özgür mışıl mışıl uyuyordu.Gülümsedim ve müziğin sesini kısıp camları kapattım. Navigasyona baktım ve parmaklarımla direksiyonda ritim tutmaya başladım..

Yolda kalan arabayı görünce yavaşlayarak durdum.El frenini çetiğimde adam kapımın önüne gelmişti.Camı biraz indirdikten sonra anahtarı da alarak arabadan indim.

"Sen?"

"Derken?"

Adam güneş gözlüklerini çıkardığında onu hemen tanımıştım.Bu o gün Semih'i haklayan adamdı.Hem saçmalamış hem de eve bırakmayı teklif etmişti.Ne sandıysa artık herif beni. Ukalâ işte ne olucak ! Kesin baba parası yiyerek büyüyen gevşeğin tekidir.Görüntüsünü gören de adam sanır.Boşuna dememişler 'Dış görünüşe aldanma!' diye.

"Senin yardımını istemiyorum.Bas git!"

"Otostop çekmeye meraklısın galiba!Çok konuşma da kaputu aç arabada oğlum var ve yetişmem gereken bir yer."

Kaputu açtığında incelemiş ve arabanın sorununu anlamıştım.Kendi arabama dönüp bagajı açtığımda gerekli olan şeyi gördüm.Bagajı kapatıp tekrar ona döndüğümde arabasına yaslanmış ve kollarını kavuşturmuştu.

"Elinin hamuruyla erkek işine atılırsan böyle olur.Ne diye kurcalamana izin verdiysem zaten."

Böyle durup bana laf söylemesini dinleyecek değilim.Tekrar arabasının önüne gittim ve işimi hallettikten sonra marşa basmasını istedim.İlk önce tereddüt etse de sürücü koltuğuna oturdu ve marşa bastı.Arabası çalışınca şaşkınlıkla kaşları kalktı ve sonra tekrar çatıldı.

Gaza bastı ve hızla yanımdan geçip gitti.Ben toz bulutu içinde boğulurken herif teşekkür bile etmeden gitmişti.Üzerimdeki kareli gömleği çıkarıp terimi sildim ve bagaja atıp yeni bir gömlek çektim üstüme.Tekrar arabama binip yola çıktım.Umarım bir daha o takım elbiseli gevşekle karşılaşmam.Pek de fazla bir şey kalmamıştı kamp alanına...

Kamp yerinin olduğu tepeye ilerledikçe kurulan çadırlar dikkat çekiyordu..Arabadan indiğimde kızıl kafa koşarak yanıma geldi ve boynuma atladı.Ne kadar didişsek de ondan başka bana katlanabilen birisi daha yoktu işte.Cadı filan ama bir şey olsa ilk o koşar gelir..

Onu burada görmeyi hiç beklemiyordum.Takım elbisesi gitmiş ve yerine kot pantolon tişört gelmişti.Gözlerimiz buluştuğunda sinir tüm bedenimi sardı.Bu yetmezmiş gibi o uğursuzun ismi anılmıştı..

"Semiiih"

Cilveli kız sesinden o ismi işittiğimde ister istemez o yöne dönmüştüm.Semih ve kucağında oturan kız , sarmaş dolaşlardı. Esin'e döndüğümde çoktan kaçmıştı.Tam gitmek için dönmüştüm ki.

"Mira!!"

Biri bana seslendi.Yumruklarımı sıkarken içimden saymadığım küfür kalmamıştı."Hay mira kadar başınıza taş düşsün emi" diye mırıldanarak tekrardan arkamı döndüm.Semih beni görür görmez kucağındaki kızı yere atmıştı.O bana doğru ilerlerken 'Ahan da şimdi sıçtım!' diye içimden geçirdim.Gözlerimi kapatıp açtığımda aramızdaki etten duvar onu görmemi engelliyordu.

"Demek adın Mira'ymış"

ÖZGÜRDonde viven las historias. Descúbrelo ahora