BÖLÜM 12: İKİLEME TEMAS ETMEK

6.5K 289 38
                                    

Aralık ayı sona doğru yaklaşırken geç gelen kış iyiden iyiye yüzünü göstermeye başlamıştı. Aksi gibi dizinin çekmeleri gereken bölümü, oldukça fazla dış çekim gerektiriyordu. Sahnesi biten eline geçirdiği termosa, bardağa artık ne denk gelirse sıcak içeceğini alıp; ısıtıcıların altına kaçmaya çalışıyordu. Sokak çekimini çenesinin soğuktan titremesini zar zor bastırarak bitiren, Boran da bu hengameye katıldı. Yardımsever bir set görevlisinin uzattığı battaniyeyi kapıp, kalabalıktan uzak kuytu sayılabilecek bir ağaç altına doğru ilerledi. Hastalanmaya başladığını hissediyordu, bu haliyle kimseyle konuşası da yoktu. Uzaktan, gülüşerek sahnelerinin provasını alan Pınar ve Kubilay'ı izledi bir süre.. Sonra battaniyeyi yüzü dışında her yerini kapatacak şekilde çekip, ağacın dibine gömülerek gözlerini kapadı. Soğuk,nemli ama hırçın olmayan bir rüzgar yüzünü yalıyordu. Birkaç dakika sonra rüzgarın aniden kesilmesiyle, önüne birinin geçtiğini hissetti. Canı sıkılmış biçimde derin iç çekerek gözünü açtığında, kahkahalarla gülen bir Miray beklemiyordu. Miray onun gözlerini açtığını görünce gülmesini durdurmaya çalışsa da başaramadı. Elindeki fincanlardan birini ona doğru uzatırken "Kara çarşaflı kadınlar gibi olmuşsun. Tabi bıyık biraz bozuyor" deyip gülmeye devam etti. Boran battaniye üstünden atmak için cebelleşmeye başladığında kız gülümseyerek "Dur dur çayı üstüne dökeceksin" deyip fincanı geri çekti. "Yağmur başlayacak. Diğer sahneler birkaç saat gecikmeli çekilecekmiş, tabi o da hava düzelirse. Burada boşuna bekleme diye geldim." Hava, sanki cümlenin bitmesini beklermiş gibi parlak ışık ve devasa bir gümbürtü ile beraber bir anda bozdu.Tek tük düşen birkaç damla bir kaç dakika içine yoğun bir sağanağa dönüşüvermişti. İki genç, birkaç dakika ağacın altında set ekibinin pahalı teknik malzemeleri korumak için uğraşmasını, herkesin bir yerlere kaçışmasını izlese de; kafalarına düşmeye başlayan çok sayıda iri damla ağacın bir süre sonra onları korumada yetersiz kalacağına işaretti. "Karavanın yakın mı? Benimki setin girişinde" diye bağırdı Boran yağmurun sesini bastırmaya çalışarak. Saçları yavaş yavaş ıslanıp yüzüne yapışmaya başlayan genç kız, eliyle elli metre kadar uzaklarında duran aracı işaret ederken çayları ağacın dibine döktü. Genç adam battaniyeyi üstlerinde çadır gibi tutup kızın kulağına doğru eğilip "Bakalım bana yetişebilecek kadar hızlı mısın?" der demez ikisi de battaniyenin korumasından çıkmadan, karavana doğru koşmaya başladı. İçeri girip kapıyı kapattıklarında çocuklar gibi kıkırdıyorlardı. Miray boş fincanları su ısıtıcısının yanına bırakıp, ısıtıcıyı açarken bulduğu havluyla saçlarını kurulayan genç adamı izledi. Boran elindeki havluyu kuru tarafını gösterip kıza doğru attı,bir buçuktan iki kişilik sayılabilecek koltuğa oturduğunda telefonuna mesaj geldi.

"Buradaki çekimler ertelenmiş. Genco ve Fatih'in matbaa çekimleri ve Pınar'la Kubilay'ın konaktaki çekimleri olacakmış bugün. Biz boşuz yani..." Karavanın küçük camından dışarı baktı "Tabi bu havada buradan bir yere gitmeyi başarabilirsek" Miray elindeki havluyu kenara atıp, ikisini de sallama birer nane limon çayı koyarak; genç adamın yanına geldiğinde kaşlarını oynatarak kaymasını işaret etti. Boran kolunu koltuğun üst kenarından çekmeden hafif yana çekildi. Kız ona açılan küçücük yere sıkışıp dibine oturduğu Boran'a çayı uzatırken "Oturup bekleyeceğiz çare yok şimdilik" deyip omuz silkti. Genç adam "Ben halimden hiç şikayetçi değilim" dediğinde bir an göz göze geldiler, sonra o bir an uzadı uzadı...Neyse ki kimsenin hiçbir şeye acelesi olmadığı nadide bir zaman dilimindeydiler. Sahneleri ya da fotoğraf çekimleri dışında kendi iradeleriyle hiç fiziken bu kadar yakın olmamışlardı.İkili o an birinin onlara ne yapmasını söylemesine ya da bir senaryoya ihtiyaç duyuyor gibiydiler. Genç kızın eli saçlarına doğru ağır çekimde ilerlerken bile, gözlerini iri maviliklerden ayıramamıştı Boran. Miray yavaşça onun nemli saçlarını alnından geriye doğru ittirirken kısık, çatlak bir sesle mırıldandı "İyi kurulanmamışsın hasta olacaksın..." Sonra birden ciddiyetini kaybetti yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı "Leon gitmiş Boran olmuşsun yine..." saçının önüne düşen tutamını parmağına sarıp bıraktı "Hemen kıvır kıvır olmuşlar" Genç adam hiçbir şey söylemeden, birkaç dakika öylece küçük hareketlerle saçınla oynayan kızı izledi. İstanbul'da yağmurla helak olmuş binlerce insanın aksine, gök delinmişçesine yere inen ve sevdiği kadınla kendisini üç-beş metrekarelik bir karavanda baş başa bırakan tonlarca sudan oldukça memnundu. Koltuğun sırtındaki elini yavaşça kızın omzuna kaydırıp,aralarındaki mesafeyi azaltmaya yeltenirken; karavanın kapısı gümbür gümbür çalmaya başlayınca ikisi de transtan çıkmış gibi zıpladı. Ellerinde varlığını unuttukları ve onların aklı başından gitmişken çok şükür ki soğumaya yüz tutmuş çaylar üstlerine boca oluverdi. Miray Boran'a üzerini silmesi için havlu peçete rulosunu fırlatıp kapıyı açtı.

TEMASWhere stories live. Discover now