BÖLÜM 2 : BİLİNÇALTINA TEMAS ETMEK

8.1K 312 70
                                    

"Haluk Bilginer'in tiyatrosuna mı kabul edildin? Oyun Atölyesi'ne ? Çılgın kıskanıyorum seni şu an! Neyse bu duygularımı kalbime gömüp şerefe diyorum." diyerek elindeki bira şişesini övülmenin verdiği mahcup tavırla gülümseyen Pelin'in şişesine vurdu. Koca bir yudum aldıktan sonra "çünküüü -Bir dostun üzüntüsüne herkes katılır, bir dostun başarılarına ise ancak yüksek ruhlular sevinir.-"

"..demiş Goethe. Bakıyorum hala Leon olmaktan vazgeçememişsin Boran. Alıntılar falan..." diyen Deniz'in sözlerine Boran dışında herkes güldü. Anıl bunu farkedince gönlünü almak istercesine, omuzunu usulca sıvazladı arkadaşının.

"Gitmeyin çocuğun üstüne..." Boran tam halimden anlayan biri çıktı diye arkadaşına dönmüşken "Tam 45 dakikadır oturuyoruz. Kediciğim diye üstüne atlayıp fotoğraf çektiren olmadı. Çocuk depresyona girdi." diyen Anıl'ın elini omzundan sertçe çekti, masadakilerin gülmesinin bitmesini bekledi. Tam ağzını açıp işi şakaya vurmak üzereydi ki, tam karşısında beliren 15-16 yaşlarında bir kız adeta gözünden kalp çıkan emolojinin canlısı gibi bir suratla "Boran abi – Boran bey yani şey bir fotoğraf çekebilir miyim, çektirebilir miyiz yani?" diye dikilince içinden sabır dileyerek, derin bir nefes aldı. Arkadaşları kendisine davrandıklarının aksine kızın heyecanını görüp, anlayışla davranarak gülmelerini bastırdılar. Fotoğraf çekimi bitip kız uzaklaşırken birayı kafasına dikip bir sigara yaktı, oyunculuk mesleğine yöneldiğine tanınmanın bu işin bir parçası olacağını biliyordu.Hatta her oyuncunun,sahne sanatçısının içinde  bu tanınma arzusu yatmakta değil miydi? Ancak, şu son bir yılda bunun o kadar da güzel bir şey olmadığını fark ediyordu. Arkadaşlarının şakaları değildi kafasına takılan. Hepsinin iyi niyetinden, dostluğundan emindi.Onunla gurur duyduklarını biliyor,hissediyordu Aslında kendisinin yerinde onlardan biri olsa, o da bu durumla eğlenirdi. O yüzden onlara kızamıyordu. Sadece üzerindeki baskının arttığını hatırlatmalarına canı sıkılıyordu,artık eskisi gibi kafasının estiğini yapamıyordu. Çok sevdiği semtin sokaklarında eşofman altı ve dandik bir tişörtle dolaşamıyordu mesela
Her an biri onunla fotoğraf çektirebilir diye; dışarıda bir mekanda sarhoş olmaktan korkarak dilediğince alkol alamıyordu. En son dizideki partnerinin doğum gününde rakıları yuvarlayıp kızla sarmaş dolaş fotoğraf çektirdikten sonra kendine devamlı hakim olmak zorunda kalmıştı. Zira ikisinin çılgın hayran grubu neredeyse bir yıldır o fotoğrafları mütemadiyen paylaşmaktaydı. "Dizideki partnerim de neymiş? "diye düşündü. Ne zamandır bir yıldır çalıştığı bir insanı düşünürken ismini kullanmıyordu acaba? Bu bir savunma mekanizması mı?Neden savunma mekanizmasına ihtiyaç duyayım ? Miray... İçindeki münazarayı kızın adını bir kaç kere düşünerek durdurdu. Tatil başladığından beri pek görüşmemişlerdi, kendi arkadaşlarıyla takılmayı seviyordu Boran onun gözünde sadece oyuncu değil sanatçı olan ve sanatçı olma yolunda birlikte yıllarca ter döktüğü arkadaşlarıyla... Dizideki diğer gençler kuşkusuz iyi insanlardı ama birbirlerine göre değillerdi. Kendini onların yanında emekli gibi hissediyordu.İlgilendikleri şeyler, dinledikleri müzikler ,konuşmak istedikleri konular farklıydı. Bir kaç kere birlikte takılmışlarsa da , tabiri caizse elektrikleri tutmamıştı. Aslında Miray tam onlar gibi değildi ama, bir şekilde onlarla kendisinden iyi anlaşıyordu işte. Düşününce Miray herkesle iyi anlaşırdı sempatik, anlayışlı ve mütevaziydi. Kendini hiç büyük görmezdi. Miray'ın diğerleriyle ne konuşabildiğini düşünürken , Pelin'in birkaç gün önce sosyal medyada görüp yolladığı Pınar,Kubilay ve Miray'ın birlikte takılırken çektikleri video aklına geldi. Diğer rol arkadaşlarını birbiriyle görünce nedensizce içinin sıkıldığını hatırladı. Ona haber vermemişlerdi. Tamam tatildeydi, yanlarına gidemezdi de, İstanbul 'da olsaydı çağırırlar mıydı diye düşündü? "Peki sen gider miydin paşam ?"dedi içindeki uyuz ses. "Kadıköy'ün barlarını ,Karaköy'ün kafelerini seven, arkadaşlarıyla Caddebostan'da sahilde içen bohem ruhlu genç şahıs sen, markalı cicileriyle sosyal medyada dakika başı güzelliklerini/yakışıklılıklarını paylaşan oyuncu arkadaşlarının yanına alıveriş merkezine gider miydin cidden?"Gitmezdi bahane bulurdu her zaman yaptığı gibi. Ama yine de çağırmamalarına bozulmuştu Sosyal medyayı sevmiyordu, boy boy pozlarını paylaşan arkadaşlarını anlamıyordu. Belki hiç bir zaman kendisini çok yakışıklı bulmadığı içindi. Acaba içten içe kıskanıyor muydu kaslı fotoğraflarını paylaşan yaşıtlarını? Bunun fiziki özelliklerle ne alakası vardı ki, Miray da çok güzel bir kız olmasına rağmen dakika başı paylaşım da bulunmuyordu.Öte yandan belli ki bunu yapanlardan rahatsız olmuyordu. Kubilay'la pek yakındılar üstelik haklarında çıkan dedikodulara aldırış etmiyorlardı. Kendi zihin dehlizlerinin gizli geçitlerine şaşırıp kaldı. Neyi düşünürken konu ne ara Miray ve Kubilay'a gelmişti. O sırada içindeki uyuz ses yine atağa kalmıştı"Sana ne ki?Seni niye ilgilendiriyor?"

TEMASWhere stories live. Discover now