38•Bölüm

7.2K 740 424
                                    

Jungkook

Hepimiz okuldan çıkmış, Hoseok hyungun bulduğu mekana gelmiştik. Pekala, hala iddiayı kaybettiğime inanamıyordum. Taehyung'un Jimin hyunga evde ne yaptığı hakkında bir fikrim yoktu.

Jimin hyunga iyi davranıyor olmalıydı ki, Taehyung'a gözü kapalı inanıyordu. Yani sonuç olarak iddiayı kaybeden ben olmuş, barın önüne dizilmiştik.

Bir de o yetmezmiş gibi Taehyung'da bizimle birlikte gelmişti. Kolu Jimin hyungu sahiplenircesine omzuna dolanmış, diğer eli ise telefonunda bir şeyler yazmakla meşguldü. Ona belli olmasada kısık gözlerle bakıp ellerimi üzerimde ki deri ceketimin ceplerine sokmuştum. "Ben girip bir bira içeceğim. Sonra da bu iddia meselesi kapanacak."

Taehyung telefonunu cebine sıkıştırırken bakışlarını konuşan bana çevirmek yerine hemen yanında duran ve bana pis pis sırıtan Jimin hyunga bakıp gülümsemişti.

Ben ise derin bir nefes verip Hoseok hyungun da ittirmesiyle bara doğru adımlamaya başlamıştım. Arkamda sırıtan kişileri umursamamaya karar verdiğim o an soğuk görünmeye özen göstermiştim. Barda ki kimseyi yanıma yaklaştırmak gibi bir niyetim yoktu, 'sevişmeye değil, içmeye geldim dostum' mesajını vermeliydim bakışlarımla. Bu yüzden sert bir imaj çizmeye çalışıyordum.

İçeri girdiğimde renkli ışıkların suratıma çarpması bir yana, içki kokuları burnumu sızlatmayı hedeflercesine etkiliydi. Pekala, sorunum gay barlar değildi. Genel olarak eğlence düşkünü bir insan gibi gözüksem de barlardan hoşlanmıyordum. İnsanların kafayı buldukları o saniye tanımadığı insanlara yaklaşması benim açımdan pek iyi değildi.  Bu tarz şeylerden hoşlanmadığımdan hiç bara gitmemiş, genel olarak evde içmeyi tercih etmiştim.

Bu yüzden iddiaya girdiğimizde gay barda bir bardak bira içeceğimi söylemiştim. Sonucu benim için iyi değildi ve kaybetmeyeceğimden emin olan bir tarafım için bu hiç sorun değildi. Fakat hiçbir şey planladığım veya düşündüğüm gibi gitmemişti. Jimin hyungun Taehyung gibi birine aşık olacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti.

Düşüncelerimden arınmak ister gibi etrafıma yoğunlaştığımda çoktan kalabalığın içine dalabilmiştim. Etrafıma şaşkın bakışlar atmaktan ziyade birbirleriyle öpüşen bir çiftte bakmayı tercih etmiştim. Bunun nedenini bilmiyordum ama o ikisi fazla hoşuma gitmişti. Onların burada öylesine tanışmadığına kalıbımı bile basabilirdim, henüz ayrıldıklarında birbirlerine attıkları o bakışlar öyle derindi ki birbirlerini yıllardır tanıyorlarmış gibiydi.

Dudaklarının arasında ki o uyum ise kıskanılacak derecede mükemmeldi. Ve ben daha fazla onları izleyip aşklarını kıskanmak yerine barmenin bulunduğu yere doğru ilerlemeye başlamıştım. Barmenin tam önüne oturduğumda içeride ki sıcaklığı görmezden gelip deri ceketimi çıkarma gereği duymamıştım. Zaten bir bardak birayı kafama dikip buradan çıkacaktım. Çıkarmaya veya iyice buraya yerleşmeye gerek yoktu.

"Ne alırsın?" Gürültülü müziğin arasından zar zor seçtiğim bu kelimelerin ardından barmene baktığımda beklediğimin aksine fazla durağan durduğunu fark ettim. Genelde izlediğim dizi ve filmlerde en yavşakları barmen oluyordu fakat her şeye çabucak inanıp aynı kalıba koymamak gerekiyormuş. 

"Bira." Kısa cevabımın ardından başını belli belirsiz sallayıp işine koyulmuştu. O benim istediğim birayı bardağa boşaltırken ben de onun hareketlerini izliyordum. Şuan için her şey normaldi, kimsenin umurunda değildim düşündüğümün aksine. Bu da benim için iyi bir şeydi.

Fakat bardağım önüme koyulduğunda yanımda ki boş yere bir beden oturmuştu. Dikkatimi kesinlikle çekmemişti, o tarafa bakmak gibi bir niyetim de yoktu fakat eliyle omzumu dürttüğünden dolayı mecburiyetten o tarafa doğru çevirmiştim başımı.

nemesis あ vmin ✓Where stories live. Discover now