11. Bölüm "Kara Duvak"

14.7K 1.3K 232
                                    

Oldukça uzun bir bölüm oldu. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar.

****

Dışarıda fırtına vardı ama o hiçbir şeyi hissedecek durumda değildi. İçindeki kasvet havanın kasvetinden daha şiddetli bir şekilde titremesine neden oluyordu. Başını bir o yana bir bu yana şiddetle çevirirken dışarıya saldığı çığlığının farkında bile değildi. Gri bulutların arasından üzerine doğru gelen gölgeden kaçmak için sürekli yer değiştiriyor ama bir türlü başaramıyordu. Kan ter içinde nefesi daralırken yeniden bir çığlık atmış ve birden gözlerini aralayıvermişti. Kalbi deli gibi atıyordu. İlk kez korkuyu iliklerine kadar hissederken yattığı yataktan hıçkırarak ağır bir şekilde kalktı. Odasındaki sedirin üzerine bıraktığı sabahlığını giyerken hâlâ yanaklarından aşağı incilerini akıtıyordu. Derin bir iç çekerek hıçkırığını bastırmaya çalışırken odasının kapısı hızla açıldı.

“Kızım?” Genç kız kapıda dikelen annesini görünce hızlı adımlarla ona yaklaşarak sıkıca sarıldı. Asude yataktan kalkmaması gerekirken gecenin sessizliğini bölen çığlıkla yerinden doğrulmuş, yavaş yavaş kızının odasına kadar gelmişti. Konağa döneli dört gün olmuştu ve bu zaman boyunca kızının tüm neşesi kaybolmuş gibiydi. Dalgın dalgın geziyor ve konuşulanları duymuyordu. Arıkan konağında geçirdikleri üç gün boyunca Asude diken üzerinde gibiydi. Kızı fark ettirmemeye çalışsa da o konakta iyi muamele görmediğini anlamıştı. Konakta sadece Güler Hanım ve Gökçe denen kız Melek’e iyi davranmıştı.

“Anne, ben ne yapacağım?” Genç kız hıçkırırken bir yandan da ayakta duran annesini kendi yatağına yatırdı. “Özür dilerim anne, hepsi benim suçum. Benim yüzümden sen ve babam sıkıntı çekiyorsunuz.”

“Böyle konuşma, Melek, ben de baban da senin masum olduğunu biliyoruz.”

“Biliyorum ama dayanamıyorum. Günlerdir aynı kabusu görüyorum, anne. Sislerin ardından üzerime gelen bir ordu var ve beni nefessiz bırakacak kadar boynumu sıkıyor. Bazen onlardan kaçmaya çalışıyorum ama bir süre sonra yorulup yine yakalanıyorum. Boğuluyorum, anne...”

“Tamam hayatım, tamam... Hepsi geçecek.”

“Hayır, geçemeyecek... Adımı temizleyemedikten sonra nasıl geçsin? Ben eziliyorum, anne.” Asude kızıyla birlikte gözyaşı dökerken derin bir nefes çekmişti. Melek’in saçlarını usulca okşarken düşünmemeye çalışıyordu.

“Bana yardım et, anne...” Asude kızının neden bahsettiğini anlayarak hızla kızının başını kaldırıp ona bakmasını sağladı.

“Olmaz, asla olmaz. Buna izin veremem.”

“Tek çare bu, anne...”

“Hayır, dedim sana! Şimdi yat ve uyu. Babana da sakın bu konuyu açma.”

“Özür dilerim, anne; ama babama bu konuyu açacağım.” Asude başını iki yana sallarken kızının perişan hali karşısında yüreği paramparça oldu. Alın yazısı daha doğmadan yazılırdı ve kızının alnının yazısının iki yolu vardı. Ya evlenip hayatını karartacaktı, ya da dedikodularla yaşamayı öğrenecekti. Peki narin kızı nereye kadar dayanacaktı? Güçlü görünse de kızının günden güne eridiğini görebiliyordu. Gözlerindeki ışık sönmüştü. Eskisi gibi gülmüyordu. Gülmeyi bırak, dudaklarında hafif bir gülümseme bile oluşmuyordu. Yattığı yerden kalkarak dudaklarını kızının alnına kondurup, “Hadi biraz uyu hayatım, baban gelmeden odaya gitmeliyim. Biliyorsun, ayağa kalktığımı görürse çok kızar” dediğinde kulaklarına yankılanan sesle ürkmüştü.

“Evet, çok kızarım. Neden söz dinlemiyorsun?” Sedat yanının boş olduğunu fark edince gözlerini aralayarak karısına bakındı ama onu odada görememişti. Sıkıntılı bir şekilde yataktan kalkıp karısının olabileceği tek yere, kızının odasına doğru ilerledi. Kapıya geldiğinde kızıyla karısının konuşmasına şahit olmuş fakat tam olarak neden bahsettiğini anlamamıştı. Sonunda daha fazla dayanamayarak odaya girdi. Karısı kızının üzerini örtüyordu.

KARA DUVAK (Yeniden)Onde histórias criam vida. Descubra agora