22. Kabuslar

221 87 24
                                    

fecri1299 'a ithafen

Canan, rüya görmeden geçirdiği geceden sonra yavaşça gözlerini aralamaya başladı. Gözlerine çarpan parlak ışık gözlerini almıştı.

"Bu ışıkta ne böyle?"

Gözleri ışığa alışana kadar kısık gözlerle tavana baktı. Bu sürede burnuna gelen çiçek kokuları kendini çiçek bahçesinde gibi hissetmesine neden olmuştu.

"Sanırım çiçek bahçesine düştüm. Bu gözlerimi alan ışıkta güneş olabilir. Yoksa bu kadar yoğun bir çiçek kokusu nerden gelebilir ki?"

Canan, gözleri ışığa iyice alışınca göz kapaklarını iyice açtı. Gözlerini iyice açınca beyaz, büyük bir tavana baktığını anladı. Sonra tavanın odasına ait olmadığını fark etti. Tavanı böyle değildi. Tavanında kabus gördüğünde korkmasın diye karanlıkta parlayan yıldızlar yapıştırmıştı. Ayrıca odasındaki lamba bu kadar büyük değildi.

Nerde olduğunu anlamak için etrafına baktığında vazolar dolusu rengarenk çiçekleri görmüştü. Çiçekler odanın nerdeyse tamamını kaplıyordu. Kendini çiçek bahçesinde sanmasının nedeni belli olmuştu.

Sonra olanları hatırlayınca nerde olduğunu anlamıştı.

"Rahat bir uykunun ardından sanki beynime reset atmış gibi uyanınca olanları unutmuşum. Sanırım bir hastane odasındayım. Ama oda da niye kimse yok?"

Canan yerinden kalkmak için doğrulurken Burak içeri girmişti. Canan'ın uyandığını görünce yüzünde tebessüm oluşmuştu. Canan'ın yanına oturup,

-Bakıyorum uyanmışsın.
-Evet, uyandım.
-Nasılsın peki şimdi? Ağrın falan var mı?
-Yok, yok. İyiyim. O yüzden de burdan çıkmak odama gitmek istiyorum.
-Malesef hemen hastaneden çıkamayacaksın. Başına darbe aldın. Ve soğuk suyun içinde dakikalarca kaldın. Doktor her ihtimale karşı senin hastanede kalacağını söyledi.
-Ama ben iyiyim ve çıkmak istiyorum burdan.
-Biliyorum. Ama buna bende izin veremem. Beni çok korkuttun. Sana bir şey olsaydı ben ne yapardım. O yüzden tek başına hiçbir yere gitmiyorsun. Anlaştık mı?
-Tamam. Nasıl istersen.

Canan cümlesini tamamlayınca başkomiser Kenan Akay içeri girmişti.

-Merhaba çocuklar!
-Merhaba başkomiserim. Hoşgeldiniz!

Burak, Canan'ın bakışlarını fark edince,

-Bu başkomiser Kenan Akay. Seni bulmamıza yardım eden başkomiser.
-Teşekkür ederim. Her şey için.
-Lafı bile olmaz. Bu görevim. İyi misin? Yani ifade verebilecek durumda mısın?
-Evet, iyiyim.
-Senin resmi olarak ifadenin alınmasını istemediğim için ben bizzat almak istedim. Karşında üniformalı polisler otururken konuşmak kolay olmuyor. O yüzden beni bir abi olarak görüp ve yaşadıklarını güvendiği birisine anlatıyor gibi her detayıyla birlikte anlatmanı istiyorum. Anlaştık mı?
-Tamam. Anladım.

Canan derin bir nefes aldıktan sonra her şeyi en iyice detayına kadar anlatmaya başladı. Yaşadığı şeyleri anlatırken tekrar yaşadığı için gözünden yaşlar akmaya başladı. Ama hafızasını hatırladığını söylemedi. Anlattıkları bitince göz yaşlarını eliyle silerken,

-Bu kadar hepsi.
-Anladım. Her şeyi anlattığın için teşekkür ederim. Ben seni daha fazla yormayım. Dinlen sen.
-Teşekkür ederim.
-Bir şey olursa en ufak bir şeyde aramaktan çekinmeyin.
-Çok sağolun gerçekten.

Canan bunu söylerken başkomiser Kenan kapının önüne gelmişti. Kapının önüne gelince aklına Kerem geldi.

-Canan, Kerem'le aranız nasıl?
-Eskiden iyiydi. Kötü her anımda yanımda hep o olurdu. Sonra Amerika'ya gitti. Aramız bozuldu.
-Anladım.
-Neden sordunuz?
-Seni bulan oydu. Aranız iyi olmalı ki seni bizden önce o buldu diye düşündüm.
-Kerem, aramız kötü olsa bile yardım etmekten çekinmeyen birisi.
-Öyle olmalı. Burak gelir misin?
-Tamam başkomiserim. Sen dinlen. Ben geliyorum.
-Tamam canım.

SEN BENİMSİN ⚠Kısa Bir Ara Verildi.⚠Where stories live. Discover now