44. Nişan Part 1 / Düzenlendi

Start from the beginning
                                    

"Yusuf ama bu durum.." Aniden parmağını susmam için dudağıma bastırdı. "Hiçbir durum benim iltifatımı gölgede bırakamaz kadın! Buna izin vermem!"

Harika! Tek derdi bana edeceği iltifatın gölgede kalıp kalmamasıydı. Bu adamı hak etmek için ben ne yapmıştım acaba? Hangi dualarımın karşılığısın sen Yusuf?

"Dualarında beni istediğini biliyordum!" dedi sırıtarak. Öküzlüğe inişi yine oldukça hızlı olan adamıma sinirli bir bakış attım. Gülüşü daha da büyüdü. Buna karşılık daha çok surat asmak istedim ama yine ardımda bıraktığım hayallerimin katili olan kuzenim aklıma geldi.

"Annem bebeği öğrendi!" dedim bir çırpıda. Yusuf afallamış bir ifadeyle geriledi. "Nasıl?" diye sordu merakla. "Ama doğru ya.. Anneler her şeyi anlar!" dedi bu sefer sanki yeni bir kıta keşfetmiş gibi. Boynundaki kravatı sinirle çıkarttı.

"Bu heriflerin uçkurunu zamanında kesmediğim için çok pişmanım!"

Kıkırdadım. Bana yandan bir bakış atmakla yetindi. Sessizce bir şeyler mırıldandı. Sabır dilediğini düşündüm. Burnundan sert soluklar eşliğinde başını salladı. "Gel benimle!" dedi ve elimden tutarak yarım kalan yolumuza devam ettik. Koridorun diğer ucundaki odanın önüne geldiğimizde kapıda Sinan, koruma sandığım bir adamla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Üzerinde her zaman olduğu gibi siyah bir takım elbise vardı. Bizi fark ettiği an duraksadı ve kafasıyla işaret verdi. Daha önce görmediğim adam yanımızdan geçerken kafasıyla selam verdi. Şaşkın bakışlarım Sinan'ı tekrar bulduğunda o da tepeden tırnağa kıyafetimi süzüyordu. Sonra kaşları alayla havalandı. Eliyle Yusuf'un fark etmediği detayı işaret etti.

"O yırtmacı kabul ettiğine göre seni de kaybetmişiz birader!"

Yusuf ansızın duraksadı. "Yırtmaç mı?" diye kükredi ve bakışları hızla bacaklarıma kaydı. Perde aralar gibi elbisemin etek kısmını çekiştirdi ve gördüğü sahne kısa bir kriz geçirmesine neden oldu.

"Ula gözümün perdesine sıçayım!" Ateş saçan gözleri beni buldu. "Kadınım bu ne?" diye tısladı.

Omzumu çektim. "Elbise!" dedim gülerek. Tam ağzını açtığı an, az önce bana yaptığı gibi parmağımla dudağına bastırdım. "Ve biraz daha kükrersen yedek olarak aldığım, iki bacağında da yırtmaç olan elbiseyi giyeceğim.."

Sustu. Bakışları her şeyi anlatıyordu. Benim bakışlarım da öyleydi. Allah'ım! Ne kadar da mükemmel bir çifttik. Bakışlarımızla girdiğimiz düellonun galibi belli olmadan, Sinan'ın ilk kez şahit olduğum kahkahası savaşımıza son noktayı koydu.

"Hey gidi Deli Yusuf hey!"

Sinan, Yusuf'un düştüğü duruma kendi başına geleceklerden habersiz gülüyordu. Engel olmadım. Sonuçta bizimde güleceğimiz an, çok yakındı. İşte o sırada omzumun üzerinden bir noktaya kitlendi. Bakışları anında dondu. Nasıl desem, sanki içinde uyuttuğu katil tutmayın beni ateşleyeceğim diyordu.

"Ulaan!"

Sinan'ın kükremesiyle yerimden nasıl sıçradım bilmiyorum. Ardımdan gelen Narin, olacaklara kendini hazırlamış olmalıydı ki, tepki bile vermedi. Adeta bir kuğu gibi süzülerek gelen Narin'e bir kükremede Yusuf'tan gelecekti ki, kolunu sıkmamla susmak zorunda kaldı. "Acıdı ama.." dedi çocuk gibi dudak büzerek.

"Sevim iyice fenalaştı!" dedi. Sinan'ı umursamaz tavrı onu daha da çileden çıkardı.

"Yavrum kıyafet alacağını söylemiştin." Sinan'ın tehdit dolu sesindeki hırıltısını duyabiliyordum. Sanırım sadece ben duyuyordum. Narin, gayet sakin bir şekilde eliyle kıyafetini işaret etti. "Aldım işte!"

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Where stories live. Discover now