44. Nişan Part 1 / Düzenlendi

12K 628 97
                                    

-YAREN-

"Sevim iyi misin?"

Başını güçlükle kaldırdığı lavabonun kenarına tutundu. Suratındaki donukluk içimde fırtınalar kopartıyordu. "Bak eğer kötüysen.." dediğim anda başını hızla salladı. "Sorun yok. İyiyim." dedi soluk soluğa kalan sesiyle.

Minik misafirimizin haberini aldığımız o günden sonra Sevim, benim yüzüme bile bakamamıştı. Bu durumu kabullenmek benim için zor olsa da, hiçbir günahı olmayan bebek için suskunluğumu korumuştum. Bu saatten sonra elden gelirdi? Ertesi gün halam ve enişteme Ahmet'ten bahseden Sevim, onunla evlenmek istediğini dile getirmişti. Aile bireyleri alınan bu ani karara başta şaşırsa da, devreye giren babaannem sayesinde kabul edilmişti. Bu süre içinde nasıl bir yalan bulacaktık bilmiyorum ama en kısa zaman içinde evlenmek zorundalardı. Yoksa olacakları düşünmek bile istemiyordum. Gel gör ki, hamileliğini saklamak düşündüğümüz kadar kolay olmamıştı. Özellikle bu bulantıları yüzünden yakalanmamız an meselesiydi.

Açılan kapıdan giren annem keskin bakışlarını önce benim daha sonra Sevim'in üzerinde gezdirdi. Bakışlarındaki o her şeyi biliyorum imasını gördüğüm anda nefesimi tuttum.

"Kaç haftalık?" diye sordu. Sesinde saklı bir öfke tınısı vardı. Sevim hiç şaşırmadı. En nihayetinde birisine yakalanacağımızı biliyordu. Bakışlarını parmak uçlarına indirdi. "Sekiz!" dedi mırıltılı bir şekilde.

"O kıt akıllı anandan saklayabilirsin de, benden nasıl saklamayı düşündünüz bilmiyorum!"

Annemin bakışları o an beni buldu. Seninle de sonra hesaplaşacağız der gibi sessiz tehdidini savurdu. Elini geçiştirircesine salladı. "Kızım sende hiç mi akıl yok? Hadi kendini düşünmedin, bu sabi babasız ne yapacak diye de mi sormadın?" Bebeğin babası var diye bağıracaktım ki, annem cümlesine devam etti. "Baban öğrendiğinde o Ahmet denen sırık fasulyesini kökünden budamaz mı?"

Koskoca Ahmet Aksoy'u sırık fasulyesine benzeten annem kıkırdamamıza sebep olurken, suratı daha da gerildi. "Hala gülüyorsunuz ya, pes!" dedi. Çıkmak için hareketlendiği sırada seslendim. Elini susmam gerektiğini belli edercesine havaya kaldırdı.

"Sen hiç konuşma! Bozacının şahidi seni.." Parmaklarını kısa bir süre için alnına bastırdı. Sesli bir nefes bıraktı. "Nasıl yaparsın bilmem ama o sırık fasulyesiyle hemen evlensen iyi edersin!" Annem hiçbir yanıt beklemeden geldiği hızla yanımızdan ayrılırken, Sevim eliyle yine ağzını kapattı. Bu sahneyi görmeye daha fazla dayanamayacaktım. O sırada çıkmam için işaret verdi ve hiç düşünmeden oradan ayrıldım. Ahmet'i bulup durumu anlatmalı ve bir çözüm yolu bulmalıydık. Yoksa, bu işin içinden yara almadan çıkamayacaktık.

Otelin koridorunda hızla yürüyordum. Sol bacağımı neredeyse açıkta bırakan yırtmacı kapatarak bir yandan da düşmemeye çalışıyordum. Gözümde canlanan sahneler yüzünden karşımdan gelen Yusuf'u bile son anda gördüm. Adım atmayı bıraktığımda, o da durdu. Gözlerimiz birleşti. Sonra yavaş yavaş, üzerimdeki kıyafeti süzdü yarım bir gülüş eşliğinde. Bu gülüşü biliyordum. Ah sarı şeytan! Beni baştan çıkaran gülüşünü hiç çekinmeden sergileyen adamıma hodri meydan dercesine başımı salladım. Eğer aklımda kurtarmam gereken bir kuzenim olmasaydı, oynadığı oyuna ayak uydurabilirdim. Yusuf ağzını açtığı anda elimi kaldırıp susmasını sağladım.

"Halletmemiz gereken bir mesele var!"

Kaşları çatıldı. Gözleri merakla kısıldı. "İki dakika bekleyebilir!" dedi sert bir şekilde. İki adımda aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. "Çünkü kadınım her zamanki gibi, güzel bir iltifat duymayı hak ediyor.." Elimi yakaladı ve dudaklarına götürdü. Bacaklarım titredi. Hem korkudan hem aşktan..

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin