6. Merhaba Ey Aşk! /Düzenlendi

22.8K 1.6K 123
                                    

'Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki
Yerin dibine geçti
Geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman
Bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır
Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın..'

'A.Hamdi TANPINAR'

-YAREN-

"Beklemenin bu kadar güzel olduğunu bilmezdim Yaren! Memnum oldum. Yusuf. bende Yusuf..!"

Ellerim ellerinin arasında durmaya devam ederken, gözlerimiz sessizliğimizin aksine çok şey konuşuyor gibiydi. Kurduğu cümlenin ağırlığı bütün bedenimi ele geçirdi. Ses tonunun harikalığından bahsetmiyorum bile.. Tam şiir okumalık bir sese sahipti. Bu özelliği nedensizce adamı kıskanmama neden oldu. Hiç sevdiğin kıza şiir okudun mu Yusuf? Yusuf.. Ne güzel bir isimdi.. Züleyha'n olabilir miyim Yusuf?

Düşünmem gereken Yusuf'un okuduğu şiirler veya o şiirleri okuduğu kızlar olmamalıydı. Yanına yakışıp yakışmayacağım durumu da olmamalıydı. Çünkü yanına yakışmama gibi bir durumumun söz konusu bile günah sayılırdı. Beklemek demişti! Beklemek derken neyi kastettiğini anlamayan benliğimi geri kazandığımda usulca elimi geri çektim. Kafama takılan bu önemli detayı dile getirip sorma umuduyla dudaklarımı araladığımda Sevim'in sesiyle olduğum yerde sıçradım.

"Yaren?"

Sevim yanımdaki yerini alırken, aptal bir sırıtma suratıma yerleşti. "Hoş geldin!" Gelmesini ben hoş bulsam da kuzenim bulmamış olacak ki suratıma ne saçmalıyor acaba dercesine bakıyordu. Bakmasının yeterli gelmediğini anladığında ise, "Hoş mu geldim? Yaren iyi misin? Bu at hırsızı kılıklı herifte kim?" dedi. At hırsızı dedi! Bu Yeşilçam jönü olmaya aday olan adama at hırsızı dedi! Bu kıza, diline gelen her şeyi söylememesi gerektiğini neden öğretmemişlerdi? Ayrıca kesinlikle gözleri bozuk olmalıydı. Bu adamın at hırsızı olma ihtimali bile yoktu. Olsa olsa masum kızların kalbini çalan çapkın hırsız olurdu!

Bakışlarımı Yusuf'un hiç değişmeyen surat ifadesinden güçlükle ayırdım. Sevim, hala benden cevap bekliyordu. Elimle Yusuf'u işaret ederek, kibar bir şekilde gülümsedim. "Tanıştırayım Yusuf bey! Yusuf bey, buda kuzenim Sevim." dedim. Adamı tamı tamına on dakikadır tanıyordum ama öyle rahatlıkta hareket ediyordum ki, sanki mazimiz eskiye dayanıyordu!

Sevim, Yusuf'un tanışmak amaçlı uzattığı eline karşılık olarak kendi elini tereddütle uzattı. Her ikisi de aynı anda "Memnun oldum!" diyerek selamla işlemini bitirdi. Sevim'in bir gözü bana bakıyordu. Diğer gözü ise gezintiye çıkmış, adamımı baştan aşağı tarama işlemini yapıyordu. İçimde uyanan şeytan kıskanan taraflarımı dürtmeye başladı. Az önce bahsettiğim, on dakikalık tanıma süresi, on iki dakikaya çıktığında adamı kıskandığımı anladım. Böyle giderse ilk yarım saati doldurduğumuz anda, bu sarı prensi nikahıma alacaktım. Hiç itiraz etmezdim!

Aradaki sessizliği bölmek zorundaydım. Az önce arkama savurduğum örgümü elime alarak, omzumdan aşağı bıraktım. Rahat çıkmasına özen gösterdiğim sesimle, "Ramazan abi bizi takip etmiş. Her zamanki davranışlarını sergiledi lakin beyefendi durumu uzaktan yanlış anlayınca, gelip yardımcı oldu." diyerek konuyu bağladım. Sevim'in yüz kaslarının gerildiğini hissettim. Kaşları beni yanıltmadan alaylı bir hal alarak yukarı doğru kalktı. Bakışlarında oldukça açık bir ima vardı. 'Şimdilik yedim ama eve gidince alırım hesabını!' dercesine attığı bakışlarından anladığım kadarıyla eve döndüğümüzde, güzel bir hesap beni bekliyordu.

Saniyeler akıp giderken karşımdaki yakışıklının bakışlarında hiçbir değişiklik olmadı. Adamı parayla beni seyretmesi için tutmuşlar gibi bir havası vardı. Aramızda yoğunlaşan elektrik, Sevim'in kolumu dürtmesiyle koptu.

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin