30. ~Evet De!~ /Düzenlendi

13K 1K 109
                                    

-YAREN-

'En yakın zamanda evleniyoruz!'

Dakikalardır kulaklarımda çınlayan, teklif bile sayılmayacak emrivaki cümlenin neden kurulduğunu düşünüyordum. Okuduğum hiçbir kitapta esas oğlan, esas kıza böyle bir teklif etmemişti. Veyahut, izlediğim onca filmde adamlar konuya direk balıklama atmamıştı. Romantiklikte çığır açan Yusuf'umu bu hallere düşüren sebebi ciddi anlamda merak ediyordum.

"Dalga mı geçiyorsun?" dedim alaylı ama bir o kadar ciddi ses tonumla. Yusuf'ta etki etmediği ortadaydı. Ellerini ceplerine sokuşturdu ve omuzlarını dikleştirdi.

"Oradan bakıldığında dalga geçer gibi halim varsa, söyle! Hemen düzelteyim!" dedi. Ukala yakışıklı!

Tıpkı onun gibi ellerimi ceplerime sokmak istedim. Ortada sokacağım cebim yoktu! Neyse ki omuzlarımı hala hareket ettirebiliyordum. Öne doğru bir adım atarak burnumu havaya diktim.

"Oradan bakıldığında evlenmeye meraklı bir halim varsa, söyle! Hemen düzelteyim!" dedim. Böyle zamanlarda kuyruğunu her zaman dik tut derdi, babaannem. Sadece onun sözüne itimat ettim ve işe yaramasını umut ettim. Tabi ki umutlarım Yusuf'un alaylı bakışlarıyla suya düştü. Her türlü beni alt edebilirdi. Bunu ikimizde çok iyi biliyorduk. Ondandı, o mavi gözlerinin gecenin karanlığını bile aydınlatması..

"Tamam, her genç kız gibi evliliği düşünüyorum ama ben ortada kabul edecek bir teklif göremiyorum!" Bu cümleyi kurmamın tek amacı aptallığımı gölgelemekti.

"Teklif olsa evet diyecektin yani?" diye sordu bu sefer. Çok mantıklı sorular sormasına deli olduğumu söylemiş miydim?

"Ben öyle bir şey demedim!" Battıkça batıyordum. Bu konuşmanın sonunu ise hiç merak etmiyordum. Nasılsa, aptallığıma gölge düşürecek başka bir aptallık daha yapardım.

"Hayırda demedin ama.." Haklıydı. Çok haklıydı. Doğru söze ne denirdi? 'Kuyruğu dik tut Yaren!' dedi içimdeki aptal ses..

"Bilmece gibi konuşma Allah aşkına! Hem bunun şimdi yeri mi? Birazdan sunum yapman gerekiyor! Üşüdüm zaten! Hadi gel, içeri gidelim.."

Takdire şayan konu geçiştirmemin bu sefer işe yarayacağını biliyordum. Yusuf'u beklemeden giriş kapısına doğru ilerledim. "Yaren.." dedi, anlamlandıramadığım ses tonuyla.. Alay mı vardı, mutluluk mu, henüz karar verememiştim. Derken, tek tarafa doğru kıvırdığı dudakları aralandı.

"Verdiğin cevap için teşekkür ederim.." dedi. İnsan merak ettiği zaman içinde böyle rahatsız bir his belirir ya, işte öyle bir hissiyat bütün benliğimi ele geçirdi.

"Ne cevabı?" diye sordum. Sadece gülmekle yetindi. Bu durumda gülecek ne vardı? Ve neden gülen taraf hep o oluyordu?

"Öğreneceksin.." dedi belimden tutarak yürütmeye zorlarken.. Neyi öğreneceğim diye sormadım. Ne zaman öğreneceğim diye de sormadım. Biliyordum, sabaha kadar da yalvarsam asla söylemezdi. Sormamı beklediği her halinden belliydi. Tıpkı onun gibi umursamaz bir ifade bıraktım suratıma. Madem o inattı, ben de inat olurdum! Yani, umarım bunu başarabilirdim!

Acaba neyi öğrenecektim?

İlerleyen saatlerde Yusuf sunumunu yapmak üzere sahneye davet edildi. Salondaki herkes Yusuf'u dinlemek üzere dikkat kesildi. Konuşmayı yaptığı kürsünün iki tarafını elleriyle kavradı ve suratına orada bulunduğundan fazlasıyla memnun bir ifade bıraktı. O kadar rahattı ki, onun bu cesaretini kıskanmadan edemedim. Onun yerinde olsam, daha sahneye varmadan baygınlık geçirirdim.

"Bu gece konuş!"

Neden bütün erkekler konuya balıklama giriyordu? Varlığını unuttuğum Sinan'a anlamsızca bakış attım. Gözü sahnede, tek eli masanın üzerindeydi. Uzun parmaklarıyla yavaşça ritim tutuyordu.. Suskunluğuma aldırış etmedi. Ritim tutan parmakları duraksadı. "Bu gece diyorum, Yusuf'la konuş!" dedi. İlk seferki konuşmasına göre tane tane söylemişti.

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin