41. Şekerli Kahve / Düzenlendi

Start from the beginning
                                    

Hiç uğruna olmadığına emin misin, diye sormalıydım. Fakat o an alacağım tepkiden korktum! Ağzımdan çıkan her kelimeyi düzgün seçmem gerekiyordu. Evet, bana göre de yanlış şeylerdi ama Sinan'ın ne uğruna adam harcadığını öğrendiğimden beri bu tarz durumları normal karşılıyordum.

"Peki küçükhanım söyle bakalım, Sinan'ın böyle yapmasının sebebini biliyor musun?" diye araya girdi Sevim. Suratında bariz belli ettiği sinirin kalıntıları vardı. Narin anlamsızca gözlerini kırpıştırdı. "Bilmiyorsun çünkü onu dinlemedin bile!"

Sevim'e susması için kaş göz yapsam da, beni kale almadığı belliydi. Bu kız ne zamandan beri bu kadar öfkeliydi? "Sevim konuyu kapatsak mı?" diye araya girdim. Sevim hala öfkeli suratıyla Narin'e bakıyordu. 

"İnsanları dinlemeden, onları anlamadan günah keçisi ilan edemezsin Narin!"

O kadar şaşkındım ki, hayretle açılan ağzımı güçlükle kapattım. Kapıyı çarparak çıkan kuzenimin ardından Narin'e çevirdim bakışlarımı. O da tıpkı benim gibiydi. Eliyle kapıyı işaret ederek, "Bu gerçekten Sevim miydi?" diye sordu. Dudak büzerek kafamı salladım. "Sanırım oydu!"

Elimi geçiştirircesine savurdum. Suratımdaki ifadeyi hızla değiştirip gülümsedim. "Boş ver onu sen!" diye mırıldandım. Narin hafif bir tebessüm eşliğinde kafasını salladı. Bu gülüşü keyiften ziyade acıdandı biliyordum. "Çok haklıydı.." dedi sakince. "Yani Sinan'ı dinlemedim. Dinlemeyi geç, görmedim bile. O yüzden peşin hükümlü davrandım. Ve bu benim en nefret ettiğim şeydi! O yüzden kızgınlığım kendime!"

Herkes hata yapardı. Bu durumda önemli olan hatalarımızdan ders çıkartmaktı. Narin'de bunun farkındaydı. Çok değil, kısa bir süre önce bende aynı hatanın kurbanı olmuştum. Er ya da geç düzelecekti. "Bugün benim en mutlu günüm olması gerekiyor ya hani.." diyerek ellerini yakaladım. Güven verircesine sıktım narin ellerini. Her zaman yanında olacağımın sinyalini tüm samimiyetimle verdiğimde güçlükle gülümsedi. Gülerken kısılan gözleri hala yaşlarla kaplıydı. Birkaç kez kırpıştırdığı gözlerini havaya dikti ve kafasını salladı. "Pekala ağlamak, üzülmek yok. O yüzden bunları artık düşünmeyelim olur mu?" dedi aldığı ani kararla.

Hayır diyecek halim yoktu. Ortamı dağıtmaya yarayan bir gülüş savurdum. "Hay hay prenses.." dediğimde Gülsüm'ün sesi odanın içinde yankılandı.

"Kenarımın prensesi!" Gözlerini kocaman aralayan Gülsüm eliyle üzerimi işaret ederek, "Hala hazır değilsin inanamıyorum!" diye hayretle bağırdı. Narin hızla beni tabureye doğru sürüklerken, "Beş dakikaya hazır.." diye mırıldandı. Aynadaki yansımama mahcup bir bakış atan Narin, Gülsüm'den çekindiğini fazlasıyla belli ediyordu. Bütün dikkatini saçlarıma verdiğinde Gülsüm kıyafetimi dolaptan çıkartıp yatağın üzerine doğru bıraktı.

"Samet geldi. Hazır olduğunda seninle konuşmak istiyormuş." dedi iğneleyici bir tonla. Sırtı bana dönük olsa da, gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum. Samet'e katlanan kişiler arasında yer almadığı kesindi. "Birde.." diye araya giren Gülsüm, tedirgin bir tavırla Narin'e bakış attı. Söylemekle söylememek arasında bir gel git havası yaşadığı belliydi. Dudaklarını birbirine bastırıp, tek elini geçiştirircesine savurdu. "Samet tek gelmedi!" dedi ve hiç bekleme yapmadan ekledi.

"Sinan aşağıda!"

Saçlarımın arasında ansızın hareketsizleşen eller, titremeye başladı. Narin'in gözleri hızla aynadan beni buldu. Korku, panik, özlem ne ararsan vardı o bakışlarda..

"Aslında zorla getirilmiş gibi bir havası vardı. Babanda kahve içmeye zorladığı için kıramadı. Sanırım kahvesini içtikten sonra Samet'i öldürecek!" diyen Gülsüm suratına alaylı bir gülüş bıraktı. "Bence harika olur!"

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Where stories live. Discover now