8. Tehlikeli Şüpheler /Düzenlendi

Start from the beginning
                                    

Konuşmak insanı rahatlatır derlerdi de inanmazdım. Şuan itibariyle inandım. Sevim, karşımda öylece durup gözlerimin içine bakıyordu. Surat ifadesi gayet normaldi. Verdiğim tepkiden etkilenip etkilenmediğini bile anlayamadım. Susmasını fırsat buldum ve yanından geçerek hızla yürümeye başladım.

"Nereye kadar kaçacaksın?"

Adımlarım birden durdu. Sorduğu soru bütün dünyam oldu. Haklıydı. Hem de sonuna kadar haklıydı. Fakat soruya cevap bulamadım. Nereye kadar kaçacaksın Yaren? Cevap bulma umuduyla, soruyu birde kendi kendime sordum ve aldığım koca bir sessizlikti. Sırtım hala Sevim'e dönüktü. Sessizliğimi korumaya devam ediyordum. Aslında içimde kopan bir fırtına vardı. Dile gelmeyen cümlelerimin koparttığı fırtınada can veriyordum.

"Kaçamazsın Yaren! Bir kere düştün mü o cehennem meydanına, yanmadan, kavrulmadan kaçamazsın! Bunun sende farkındasın. Rahat bırak artık kalbini!"

Sevim sustu ama dedikleri hala kulaklarımda yankılanmaya devam ediyordu. Gittiğini belli eden ayak sesleriyle hafifçe kafamı çevirdim. Sert adımlarla meydana giden yola doğru gidiyordu. Gecenin serinliği birden iliklerime kadar işledi. Ürperen vücuduma masumca doladığım kollarımla rahatlamaya çalıştım. Hissettiklerimin ağırlığıyla beraber evin yoluna doğru ağır adımlarla yürümeye başladım..

*** *** ***

Kınanın üzerinden tamı tamına bir hafta geçti. Geçen günler boyunca yaptığım tek faaliyet yatmaktı. Yatmaktan sıkıldığımda kitap okumak ve tekrar yatmaktı. Bu süre içinde bahçeye dahi adımımı atmadım. İçimden hiçbir şey yapasım gelmiyordu. Elimde olmayan bir can sıkıntısı bedeni ve ruhumu ele geçirmişti. Tabi bu davranışlarımın daha o akşamdan farkına varan babaannem, beklenmedik bir şekilde üzerime gelmedi. Sorgulamadı. Lastik bile fırlatmadı. Varın gerisini siz düşünün..

Pencerenin önünde elimde sıkıca sardığım bardağın dudaklarıma götürerek içindeki ılıyan kahvemden bir yudum aldım. Cama vuran yağmur damlacıkları, düzenli bir hizada aşağı doğru yol alıyordu. Üç gündür yağmur yağıyordu. Resmen havanın kasveti ruhumla yarışır gibiydi. İçimde tuttuğum sıkıntılı nefesi yavaşça bırakırken, yatağın üzerindeki telefonum çalmaya başladı. Arayan kişinin Sinan olma ihtimalini düşünmesi bile beni benden alırken, tereddütle ısrarla çalan telefonuma uzandım. Ekrana baktığımda ruh halim birden değişti. Günlerdir asık suratımda sıcak bir gülümseme belirdi.

"Gülsüm?" Telefonu özlem yüklü sesimle cevapladığımda karşı taraftan aynı ses tonuyla "Yaren'im?" diyen can arkadaşımla suratımdaki gülümseme daha da genişledi.

"Çok özledim seni kızım ya! Yemin ederim yanına gelmediğime bin pişmanım!" Gülsüm kıkırdamaya yakın bir ses çıkarttı. "Beter ol diyeceğim de, kıyamıyorum! Neyse ki, senin gelmene gerek kalmadı. Çünkü sevgili arkadaşım yarın yanında olacağım. Ama sen yine de pişman olmaya devam et!"

Cümlesi bittiğinde, çığlığa benzer bir nida odanın içinde yankılandı. "Ciddi misin? Yarın, yarın burada mı olacaksın yani? İnanamıyorum! Neden daha önceden haber vermedin? Hazırlık yapardım!" Heyecandan odanın orta yerinde oradan oraya doğru dönüp duruyordum.

"Emin olmadan arayıp, haber vermek istemedim. Az önce kesinleşti. Biliyorsun müdüre hanımla pek anlaşamıyoruz ve her ne olduysa cadı kadına, bu sabah bir hafta öncesinden gidebileceğimi söyledi. Erken başladığım zamana karşılık tabi!" Kısa biran için susan Gülsüm, az önceki neşeli sesinin aksine, daha durgun bir ses tonuyla, "Ah Yaren! O kadar çok bunaldım ki anlatamam.." dedi.

Yalnız değilsin Gülsüm..

"Az daha sabret güzelim. Bak yarın yanımızda olacaksın. Sonra ver elini sabahlar olmasın.." İçli bir nefes alıp verdi. Hüzünlü sesi birden şeytani bir hal aldı. "Bu gece sağlam bir uyku çek hatun! Nasılsa yarın gece uzun olacak! Canına okuyacağım!" Kurduğu cümleye kahkaha atmadan duramadım. Ah be arkadaşım.. Sen iste bütün gecelerim uykusuz geçerdi..

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Where stories live. Discover now