1. Yeni Başlangıçlar /Düzenlendi

En başından başla
                                    

Bu senenin diğer senelere göre farkı büyüktü. Oldukça huzurlu olmamın tek sebebi okulumdan mezun olmamdı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünden, dört senelik maceramı, güzel bir derece ile sonlandırmış, artık iş hayatına atılmanın verdiği rahatlıkla gidiyordum..

Kafamı yana çevirip kuzenime baktığımda kulağına taktığı kulaklıktan dinlediği müzik sayesinde dünya ile bağlantısını çoktan kesmişti.

Sevim.. Benim tek kuzenim. Halam ile babam aynı seneler içinde evlenmiş ve ay farkıyla biz dünyaya gelmişiz..

Sevim ile ikimiz birlikte büyüdük. Üniversiteye kadar aynı okullara gittik. Kardeş eksikliğini sayesinde hiç yaşamadım. Ben ne kadar sakin ve her şeyi kendi dünyamda düşünüp içimde yaşıyorsam, o benim tam aksime aktifliğini ve açık sözlülüğünü her yerde belli ederdi. Ben okul bitsin iş hayatına biran önce atılayım diye uğraşırken, o Psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra Yüksek Lisansa devam etmeye karar vermişti..

Bu arada tanışmadık değil mi?

Ben Yaren..

Babamın yarinden olan aşkı, canı, kanı ,sevdası. Annemin ise nefesi, ömrü..

Evet maalesef tek çocuğum. Annemin rahatsızlığı yüzünden benden sonra olan hamilelikleri hep düşükle sonuçlanmış ve riskli olduğu için bir daha çocuğu olmamış her şey Allah'tandır diyerek, beni el üstünde tutmuşlar. Durumumun en iyi yanı, tek çocuk olmama rağmen şımartılmadan büyütüldüm. Ailem hep isteklerimin doğru sonuçlar doğrultusunda arkamda oldular. Mesela, okul hayatımda ailem gibi sağlık alanını seçmedim. Her ne kadar, babam istemiş olsa bile ideallerimden taviz vermemem gerektiğini de söylemişti. Bu yüzden hep hayalim olan mimarlığı seçmiştim. Her zamanki gibi en büyük destekçim annem olmuştu..

Babam ve annem ile klişe olan aşk hikayelerini aratmayan bir tanışmayla evlenmişler. Babam alanında başarılı bir doktordur. Babamın staj yaptığı hastanede, annem hemşire olarak çalışıyormuş. Eh iş böyle olunca aşk kaçınılmaz olmuş. Tabi en büyük olumsuz faktörü unutmamak lazım. Babaannem başta annemi hiç istememiş. Deli damarı tutmuş bir kere, 'İstanbullu kız bizim buralara gelip yaşamaz ayak uyduramaz!' diye Karadeniz damarını ortaya çıkarsa da, babam dinlememiş annemi kaçırmış.

Annemin de babası bu duruma izin vermemek için elinden ne gelirse yapmış. Zavallı annem, daha bebekken kaybettiği annesizliğin kurbanı olarak üvey anneyle büyümek zorunda kalmış. Parada pulda, gözü hep yükseklerde olan bu kadın, dedemin aklını çelerek, annemi zengin sosyetik birileriyle evlendirmek istemiş. Tam bu olay üzerine gelince de, annem babamı reddetmemiş ve seve seve kaçıp evlenmiş..

Babam annemi köye getirdiğinde, bizim inatçı babaanne dağ gibi dikilmiş karşılarına.. "Ha bu pok yiyenun uşağu senu karisi etmuş olsa da, benim testumden geçmedan gelun melun olamazsun!" demiş ve aylarca annemi süründürmüş.

Çobanlık yaptırmış, inekler sağdırmış, bahçeleri belletmiş, fındık toplatmış. Annem bir kere olsun ses etmemiş çünkü babaannemin onu, içten içe sevdiğini bilirmiş.. Velhasıl öylede olmuş. Bizim deli damarlı babaanne, sonunda annemi el üstünde tutmaya başlamış, kimselere laf ettirmemiş. Çok zaman geçmeden de bana hamile kalmış. Annemin demesine göre, hayatlarına uğurumla gelmişim. Babamın İstanbul'daki büyük bir hastaneden teklif alması ve kabul etmesi hayatları için güzel bir dönüm noktası olmuş..

Babaannem inat etmiş yine, 'Ölürüm de gitmem o şehre!' diye.. Babam ile annem yine de tek bırakmamaya çalışmışlar, tatillerde bir ayakları hep burada olmuş. Sonuç olarak bizde küçüklüğümüzden beri tatillerimizde devamlı memleket sevdasına, babaanne aşkına gelir gider olduk. Zaten aile demek, kan demek; kan demek can demek değil miydi?

Gözlerim artık yorgunluğa direnemeyecek vaziyete geldiğinde, sağ tarafımdan gelen dirsek darbesiyle oturduğum yerden sıçradım. Gelen darbenin sahibine, ne var dercesine baktığımda kaşlarını çatabildiği kadar çatmış olan Sevim'le karşı karşıya geldim.

"Kime diyorum uyansana kızım!"

Uyumamış bir insan nasıl uyanabilirdi?

"Ölmek istiyorsan direk söyle canım. Karadeniz sularına seve seve atarım seni ayrıca daha uyumamıştım" diye söylenerek tutulan boynumu sağa sola çevirerek rahatlatmaya çalıştım. Sevim oturduğu yerden kemerini bağlayıp, uzun dalgalı saçlarını artistik bir şekilde savurdu.

"Sana da iyilik yaramıyor inmek üzereyiz kemerini bağla!"

"Tamam kızma sultanım."

Elimi hızla kaldırarak hiç sevmediği hareketi yaparak, yanağından makas alıp dudaklarıma götürdüm. Yaptığım hareket karşısında sevgili kuzenimin bağırmaya başlaması gecikmeden geldi.

"Yapma şunu Yaren ya!" Yandan bir bakış attığında masum gülüşümü hemen devreye sokup, gözlerimi tatlı bir şekilde kırpıştırdım. Bakışlarıma dayanamayan kuzenimi çok sevdiğimi şöylemiş miydim?

İnişe geçen uçak dilimdeki dualar eşliğinde yere sarsıntılı bir şekilde indiğinde sıkı sıkıya kapattığım gözlerimi araladım. Sevim her zaman olduğu gibi benim halime keyifle sırıtıyordu. Hayır, nesi keyifliydi anlamıyordum. Sonuçta uçaktan korkmak ayıp değildi!

Uçak koca pistte park edecek yer ararken, durgunlaşan suratımı kaçırmayan Sevim, sıcak elleriyle koluma dokunarak kendisine bakmamı sağladı.

"Sen ne düşünüyorsun öyle uçağa bindiğimizden beri? Dalıp gidiyorsun. Hala, Sinan meselesi mi?"

Sevim cümlesini bitirdiği an bedenim amansız bir titremenin kurbanı oldu. Hayatımı kabusa çeviren bu adamın adını dahi duymak korkularımı gün yüzüne çıkartmaya yetiyordu..

"Okul bitince rahatlarım sandım ama dün gece yine aradı, açmadım. Açmadıkça diş bilemesinden korkuyorum."

Yaşlarla dolan gözlerimi kucağımda birleştirdiğim ellerime çevirdim. Sevim sinirle kemerini çözüp yana doğru çevirdi bedenini. "Yuvasını yaptırmıyorsun ki bana!" Sevim'in yükselen sesiyle etraftaki bütün dikkatleri üzerimize toplamayı başardık. Hiç oralı olmayan Sevim, etrafa delici bir bakış atarak tekrar bana döndü. "Üzülme artık. Hem buraya her şeyi unutmaya geldik öyle değil mi?"

Sevim'in dediklerine karşılık sadece kafamı aşağı yukarı doğru sallayabildim. Haklıydı. Unutmalıydım. Korkularımla yüzleşmeliydim..

"Ayrıca, bu sene bizim için çok güzel geçecek. Vallahi içime doğuyor. Bakarsın başvurduğun yere kabul edilirsin. Ne dersin?"

Gözlerim heyecanla kocaman açılırken, öne doğru atılıp ellerini sıkıca tuttu. "Ağzın bal yesin derim ne diyeceğim başka.." dediğimde kıkırdayarak göz kırptı. İçimdeki kıpırtıların heyecanıyla suratımda kocaman bir gülümseme belirdi. Sebebi tabi ki başvurduğum şirketten kaynaklanıyordu.

Okul biter bitmez hemen iş başvurusunda bulunmuştum. Katıldığım projeler sayesinde edindiğim çevre fazlasıyla genişti. Başka şirketlerden teklif bile almıştım ama ne olursa olsun benim gönlüm hep oradaydı. Nedenini bilmediğim bir istek vardı..

Aksoy Holding..

Alanında gerçekten çok iyi bir holdingdi. Bu zamana kadar, sadece İstanbul'da değil ülkenin birçok yerinde mimarlık kalemlerini konuşturup, üstün başarılara imzalarını atmışlardı. Babadan ve amcazadelerden oğullara geçen bir şirketti ve bildiğim kadarıyla üst yönetimde birkaç ortakları daha vardı. Dışarıdan yabancı çok fazla kişiyi kabul etmemeleri umutlarımı tüketse de, bir umut hayatıma yön verecek kararı bekliyordum..

Belki bu sefer kader benden yana olurdu..

-Bölüm Sonu-

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin