Bedensel Yorgunluk

2.5K 113 0
                                    


    Hani bazı anlar vardı, insan o andan sonra ne yapacağını bilmez, bitmiş tükenmiş maf olmuş hisseder.Bırakıp gitmek ister her şeyi yada sadece onu buralardan uzaklaştırmak istersin. Arada kalmışlığı yaşar.Bende şuanda bana cevap vermeyen Mehmet'e bakarak böyle hissediyordum.Hastaneden çıkalı yaklaşık bir ay olmuştu.Mehmet ise çalışma odasından dışarı çıkmıyordu.Şirketten eve evden şirkete Fatihin kalbine  girmiş olduğu kurşun onu derinden etkilemişti. O yüzden artık şehirde değil merkeze uza bir villada yaşıyordu.Her akşamları düzenli olarak onunla konuşmaya çalışıyordum daha doğrusu ben konuşuyordum.

 

Ben ise doktora sınavlarını kaçırmış iki hafta sonra telafisine girecektim. Çoğunlukla Mehmet'in yanında kalıyordum .İşten eve evden işe işde Mehmet'le aram kötü değildi. Tam tersi onun yanında olmaya çalışıyordum yemeklerimizi bile çalışma odasında yiyorduk daha doğrusu ben yiyordum. Belki acıkırda yer diye odasına bırakıp salona iniyordum ara sıra ama durumu aynıydı. Fatihten sonra  boş olarak yaşıyordu. Gözlerinde sevgiyi aşkı göremiyordum.En önemlisi ise içinde en küçük bir sevgi yoktu.


Aaa bu ara dada fatih tekrar aramızda yaşıyordu gün son şok dalgasından sonra doktorlar ölüm saatini anons ederken kalbı tekrar atarak hayatımıza döndü. Bu bize ilaç olarak gelmişti.Şuanda evinde dinleniyordu. Sürekli arayıp Mehmet'i soruyordu bana.Mehmet ise  kardeşim dediği adamı bir kere ziyaret etmemişti.


Hastaneden çıktığımız günden beri tuaf davranıyordu.Beni özlediğini bile duymuyordum artık ağzından çoğu zaman ya çalışma odasında yada misafir odasında kalıyordu. Bu durum beni çok üzüyordu. Bunu çöze bilirdim ama Mehmet'i çözemiyordum bu yüzden üniversideki hocalarıma danıştım onların ne söylediyse hepsini yaptım ama olmuyordu.Sakin olmaya çalışıyordum ama yapamıyordum. Ara sıra telefon konuşmalarına kulak misafiri oluyordum.

-Buldunuz mu ?

-Onu canlı istiyorum duydunuz mu beni canlı istiyorum.deyip telefonu masasın üstüne fırlattığını duyduğumda ister istemez  ses çıkartmıştım. Fazla beklemeyip Kapıyı açıp içeri girmemle karşımda duran şeyle şok oldum.Anlıma nişan alınmış bir silah gerilmiştim.

-Hadi vur deyip silahın namlusunu tutup anlıma dayadım.Mehmet ise yine bir şey demeden silahını indirip beline takmıştı yine artık belindeki silah tamamıyla yanında taşıyordu. Tekrardan masasına oturup önündeki dosyalarla ilgiliyordu. Yanına gidip önündeki dosyaları alıp yere fırlatdım.Artık dayanamıyordum sabredemiyordum.

-Yeter artık kendine gel bir aydır evden şirkete şirketten eve Mehmet ne oluyor sana kardeşim dediğin adamı daha ziyarete bile gitmedin ne oluyor sana.Yine her zaman ki gibi önüne bakıyordu kafasını kaldırıp bir şey demiyordu. Bu beni daha çok sinirlendiriyordu.Masanın üzerine oturup ellerimle yüzünü kavrayıp gözlerine bakmayı sağladım.

-Neyin var hayatım neyin var konuş benimle ben senin sevgilin değil mıyım? gözlerinin içine bakıyordum.Gözlerinde hastanede ki gibi hüzün çaresizlik ve de yorgunluk vardı.

-Ben yaşayan bir ölüyüm artık. Ağzından bir aydır ilk defa bir sözcük çıkmıştı.Oda yaşayan bir ölüyüm lafıydı.

-O ne demek.deyip gözlerinin içine baktım.

-Bırak beni deyip sandalyeden kalktıp bana arkasını döndü.Bende masadan indimim ona baktım elleri bellerindeydi. Silahın kebzesi tişörtünden çıkmıştı.Hiç düşünmeden silahı kebzesinden kavrayıp kafama tuttum.Mehmet'in şaşkınlığını gözlerinden okuya biliyordum.

Püsküllü BelamWhere stories live. Discover now